Öztin Akgüç

Cumhuriyete iç ve dış tehditler

16 Aralık 2020 Çarşamba

Ülkenin, toplumun, siyasal, ekonomik, kültürel, teknik, finansal açılardan güçlü ve zayıf yönlerini, iç ve dış çevrelerden kaynaklanan fırsat ve tehditleri belirlemek amacıyla yapılan analiz (SWOT), güçlü, zayıf yönler, fırsatları tehditler analizi olarak ifade edilmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren iç ve dış çevrelerin tehdidi altındadır. Dış çevreler, yaptırım uygulayarak çıkar sağlama, isteklerini kabul ettirme, yönlendirme uğraşı verirken; iç çevreler de yıkmayı amaçlamaktadır. Türkiye, Ortadoğu üzerinde emelleri olan yayılmacı güçlerin hedefi olmuştur, olacaktır. Emperyal güçler, dinci çevreleri, etnik ayrımcılığı, işbirlikçileri araç olarak kullanarak, maddi destek sağlayarak, Bağımsızlık Savaşı’nı baltalamak için iç ayaklanmaları tahrik etmiş; Ankara Hükümeti, Batı Cephesi’nden daha çok iç isyanlarla uğraşmak, güç harcamak zorunda kalmıştır. Türkiye Cunhuriyeti ilanından bu yana Türklüğü, Cumhuriyeti içselleştirememiş iç çevrelerin de sürekli tehdidi altındadır.

İç tehdit, her zaman dış tehditten daha tehlikeli olmaktadır. Mustafa Kemal’in 23 Temmuz 1919’da Erzurum Kongresi açış konuşmasında yapılan alıntı, günümüz gerçeğini de özlü olarak ifade etmektedir: “...Acıklı bir hakikat olarak arz edeyim ki memleketimizde yabancı parasıyla propaganda cereyan ediyor. Buradaki gaye pek aşikârdır ki milli hareketi neticesiz bırakmak, milli emelleri felce uğratmak, Yunan ve Ermeni emellerini, vatanın mühim kısmını işgal gayelerini kolaylaştırmaktır. Her devirde ve her zaman ortaya çıktığı gibi, kalp ve sinirleri zayıf insanlarla beraber; vatansız ve aynı zamanda şahsi refah ve menfaatını, vatan ve milletin zararında arayan sefiller de vardır. Zayıf noktalar arayıp bulmakta pek mahir olan düşmanlarımız, memleketimizde bunu adeta bir teşkilat haline getirmişlerdir.”

Kimliğini gizleyen, olduğundan farklı görüntü veren, takıyye yapan kriptoları, içerideki tehlikeyi, günümüzden 2500 yıl önce yaşamış Romalı filozof, hukukçu Marcus Jullus Cicero şöyle dile getirmiştir: “Bir millet içindeki aptal hatta muhterislerle baş edebilir; fakat satılmış hainlerle yaşayabilmesi imkânsızdır. Sınırları zorlayan düşman, silahlarını, bayrağını açıkça taşıdığından daha az tehlikelidir. Hain, hain gibi görünmez; aynı aksanla konuşur, aynı çehreye bürünür, milletin politik yapısına nüfuz eder, bütün kapılardan serbestçe geçer, sesini en yüksek hükümet koridorlarında duyurur, milletin ruhunu çürüterek, politik yapıya her türlü hastalığı bulaştırır.” Cicero’nun gözlemleri ne yazık ki günümüzde de geçerlidir.

Kişiler, kurumlar, topluluklar; söylemleri, verdikleri dış görüntülerle değil; söylem-eylem tutarlılıkları, fiilen yaptıkları, yapmaları gerekenleri yapmadıklarıyla değerlendirilmelidir. Bu bağlamda tarikatlara, milliyetçi söylemlere, bazı STK’lere, siyasal örgütlere kuşkuyla yaklaşılmalıdır.

Tarikat; tanrıya bağlılık, tanrıya ulaşma yolu olarak tanımlanmaktadır. Tarikat; insanın erdemlerle bezenmesi, kişinin esenliği, mal ve makam tutkusundan arınması, dünya nimetlerini boşlaması, günahtan sakınma, takva gibi dinsel ve etik ilkelere dayanır. Ancak uygulamada bu amaç ve değerler kaybolmakta, tarikatlar bir çıkar grubu olarak hareket ederek, bürokraside, ticarette, siyasette etkili olmaya yönelmekte; amaçlarına ulaşmak için de her aracı kullanmaktadırlar. Fethullah Gülen olayı dışa vuran bir örnek olup bu ve benzeri cemaatlerin tümüyle etkisiz hale getirildiği de söylenememektedir.

Yayılmacı güçler, hedefledikleri ülkelerde kendi emellerine karşı direnç gösterecek güçleri saptırmak, yönlendirmek için siyaset alanına kuklalar (dummy) sürer. Milliyetçilik, yurtseverlik, ülkenin bağımsızlığını, varlığını, saygınlığını, özveri ve cesaretle korumak, ulusal devleti savunmak, emperyalizme, globalleşmeye, etkileme araçlarına karşı olmaktır. Milliyetçilik, siyasal rant amaçlı, hamasi sözlüklerle slogan tweet atmak, yalnız sözel olarak emperyalizme karşı olmak değildir. Bu bağlamda her söylem, demeç Orhan Veli’nin “Neler yapmadık bu vatan için / kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik” dizelerini çağrıştırıyor.

Gerçek milliyetçi Atatürk, Cumhuriyete karşı iç ve dış tehditleri öngörerek, önlemek amacıyla laiklik, devrimcilik, devletçilik, milliyetçilik ilkelerini koymuştur. Önemli olan, adını anmak, övmek, güzelleme yapmak değil; ilkeleri yaşama geçirerek tehditleri boşa çıkarmaktır.

Ülkemize karşı ABD, AB, Rusya dış tehdidi; dinci örgütler, bazı STK’ler, siyasal oluşumlar, işbirlikçiler, kuklalar da iç tehdidi oluşturmaktadır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Canlı duygusallığı 3 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları