Perihan Ergun

8 Mart Emekçi Kadınlar Günü

13 Mart 2014 Perşembe

Üzerinden beş gün geçmesine karşın 8 Mart’ı kadınların haklarını elde edebilmek için giriştikleri eylemlerin başarılı sonucunun tarihe yazıldığı gün olduğundan önemsiyorum..
Şöyle ki; 1857 yılında New York’lu dokuma işçisi olan kadınlar, “Sekiz saatlik işgünü ve eşit işe eşit ücret sloganlarıyla greve kalktılar. Grev fabrika işgaline ve onlara engel olmaya gelen polisle çatışmaya kadar vardı. Grevciler fabrikaya kapatılıp kilitlendi. Onlar içerdeyken çıkan yangından kaçmalarına da engel olununca 150’ye yakın emekçi kadın yanarak yaşamını yitirdi. Bu acımasızlık kadın derneklerince hiç unutulmadı.
1910’da Kopenhag’da toplanan 11’inci Sosyalist Kadınlar Kongresi’nde başkan Clara Zetkin o kınanası acılı 8 Mart’ın “Emekçi Kadınlar Günü” olmasını önerdi. Bu istem kongrece kabul gördü. 1960’lı yıllara kadar sosyalist kadınların örgütleri 8 Mart’ı geniş kitlelere yayarak kutladılar. Bu tarihte gelişen kadın hareketleri güne sahip çıkarak “1975 Dünya Kadınlar Yılı”nda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 8 Mart’ı “Dünya Kadınlar Günü” olarak ilan etti. Bu ilandan sonra bizde de kadın haklarını araştırma ve oluşturmayı ilke edinen kadın kuruluşlarınca “8 Mart Emekçi Kadınlar Günü” kabul gördü.

***

Bizdeki genel ve özel olmak üzere kadınlarımızın Cumhuriyetten önce ve sonraki görüntüleri genelde şöyledir. Cumhuriyetin ilanından önce kadın, İslami emirler içinde, özellikle de şeriatın kurallarıyla yaşıyordu. Reform yapmamış tüm toplumlarda olduğu gibi genç kızlığında babasının, evlendiğinde kocasının, daha sonra da oğlunun emirleri yönünde onların isteklerini yerine getirmekle görevliydi. Öncelikli koşul (tesettür) tepeden tırnağa örtünmekti. Okuyup yazması yasaktı. Haremlik kuralları içindeydi. Daha birçok engellemelerle toplumdan soyutlanmış bir yaşantı içindeydi. Osmanlı yönetiminin başı padişahlar Tanzimat’la, Birinci ve İkinci Meşrutiyet’le Batı uygarlıklarına yakınlaştıklarında, bir nebze de olsa kadınlarda da bazı yenilikler kabul görse de bu tüm kadınlar için geçerli değildi. Toplumda aşağı sınıf gözüyle bakılan yoksul ailelerin kadınları eski yasaklar içindeydiler. Kırsal kesimdeki kadınlarımız toprak ürünlerinden, ev işlerinden, çocuklarını dünyaya getirip büyütmekten sorumlu kölelik koşulları içindeydiler. Özetle “Kadının Adı Yoktu.”

***

Cumhuriyetin 29 Ekim 1923’te ilanından sonra Ulu Önderimiz M. Kemal Atatürk Aydınlanmayla çağdaşlığı yönetimde ilke edinmiş olduğundan, kadının kalkınmadaki yerinin önemini de kabul gördürerek onların eğitilip çağdaşlaşmasını önkoşul saymıştı.
Bu inançla; 4 Ekim 1926’da yürürlüğe giren Medeni Kanun’la kadını aşağılayan çokeşli evlenmelere son verdirdi. Kadın hukuken kişi olarak tanıtılıp yepyeni haklar ve yükümlülüklerin sahibi kılındı. Ağustos 1928’de, “Toplumsal kalkınma kadın erkek birlikteliğiyle gerçekleştirilebilir. Kadınlarını geri bırakan toplumlar geri kalmaya mahkûmdur. Kadınların kamusal yaşamda da yer almaları çok önemlidir” kuralını öne sürdükten sonra; 3 Nisan 1930’da belediye seçimlerinde ve anayasada gereken değişiklikler yapıldıktan sonra da 5 Aralık 1934’te kadınlarımıza seçme-seçilme hakkını veren yasa Meclis’te kabul görünce, hemen Mart 1935’teki genel seçimde her sınıftan 18 kadınımız TBMM’de milletvekili olarak yer aldı. Kadınımıza sayısız haklar sağlayarak ülkemizi çağdaşlık yolunda yarışa sokan Önderimiz Atatürk’ün ilke ve devrimlerini sürdürmesi ve 2. Dünya Savaşı’ndan siyaset ustalığıyla ülkemizi uzak tutarak koruyan İsmet İnönü de devlet başkanlığında kaldığı sürece o ilkelerden hiç sapmadı. O ve ondan sonraki günleri çocukluk yıllarımdan beri görüp yaşadığımdan onlardan sonraki yönetimlerin kusurlarını eleştirsem de şu 12 yıldır iktidarda olan AKP hükümetindeki adeta o dönemi tersine çevirme, geriye döndürme eylemlerini içime sindiremiyor ve kurtarıcı arama yerine tüm yurtseverlerin birleşerek gereğinin yerine getirilmesini öncelikli görev sayıyorum.

***

10 Mart Pazartesi günü ekranlara yansıyan uydurma davalarla 6 yılı aşan süredir yapay suçlamalarla Silivri zindanında kapalı tutulan Atatürk Cumhuriyetçilerinin dramını ve Anayasa Mahkemesi’nin tahliye kararını, genişçe ele almak için gelecek yazıya bırakıyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Torbadan Öcü Çıktı 18 Eylül 2014

Günün Köşe Yazıları