Perihan Ergun

Faşizmin Ayak Sesleri (27.03.2014)

27 Mart 2014 Perşembe

Dünya tarihinde gerçekleri saptayan bulgulara göre toplumunu faşizmin öğeleriyle yöneten diktatörler, halkın tepkisiyle iktidarları zayıflamaya başlayınca daha da acımasızlaşırlar. Ayakta kalabilmek için de insan hakları kapsamındaki yasaları, hatta anayasayı hiçe sayarak acımasız yöntemlere başvururlar.
Ülkemizde 17 Aralık operasyonuyla açığa çıkan, Sayın Başbakan’la dört bakanı içeren rüşvet ve yolsuzluk söylentilerinin getirdiği halk hareketlerinin yansımaları üstteki tanımla eşleşiyor. Örneğin; demokratik yönetimlerde yurttaşların haber alma hak ve özgürlüklerinden olan görüntülü basının en önemli öğelerinden başta geleni Twitter için Sayın Başbakan’ın meydan mitinginde “bu haberlerin kökünü kazıyacağız” söylemi üzerine Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nca (TİB) Twitter’e erişim engellendi. Bu yasak kısa süre içinde 2.5 milyona yakın tweet atıcısıyla delindi. Bu delme eyleminde halkla birlikte Cumhurbaşkanı’yla bakanlar da vardı. Hatta Sayın Gül, “Sosyal medya platformlarının tamamen kapatılaması tasvip edilemez” mesajını da Twitter’dan attı.
Ayrıca, TBB, İstanbul Barosu, CHP STK’ler suç duyurusunda bulundular. Bir de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bu konuda “böyle bir yasak kararı verilmemiştir” denildi. Demek ki dayanaksız emirler Başbakan’dan da gelse yasalara aykırıysa yerine getirilemezmiş(!). Bir de bu kısa süreli yasak, dünya medyasında da büyük tepki yarattı. AB ve ABD’den de tepki geldi. Hatta Türkiye’nin üyesi olduğu Avrupa Konseyi yasağın inceleneceğini bildirdi. Sonuçta dış ülkelerin tepkileri, demokratik hükümetlerin kendisiyle aynı fikirde olmayanları da dinlemek zorunda olduğunu vurguladı. Böylece bu işlerde tek adamlık sıfatıyla ben yaptım oldu egemenliğinin geçerli olamayacağı kanıtlandı.
Bu konunun üzücü bir yanı da demokratik dış ülkelerce kınanmamız oldu.

***

Bu yasağa demokratik ülkelerden gelen insan haklarına aykırılık tepkilerini yansıtmak ve hak aramak amacıyla Twitter avukatları Türkiye’ye geldiler. TİB yetkililerine açılacak davalarda mahkeme kararlarına kendilerinin de katılacaklarını bildirdiler.
Türkiye Barolar Birliği anayasa ve AİHS’ye aykırılık taşıyan yasaklama kararı hakkında suç duyurusunda bulunduktan sonra işlemin kaldırılması için İstanbul nöbetçi ağır ceza mahkemesine başvurduysa da mahkemeden aldığı cevap Tarafımızdan verilmiş herhangi bir yasaklama kararı yoktur” oldu ve başvuru işleme konulmadı. Bunların dışında daha birçok kurum, dernek ve sivil toplum kuruluşlarından bu diktatörlüğe tepkiler geldi. Hatta meydanlara çıkarak Atatürkçü sloganlarla demokratik cumhuriyetimize sahip çıktılar.
Bunun en canlı ve
etkin görüntüsü de geçen pazar günü Fenerbahçe camiasının öncülüğünde onlara katılan Galatasaray ve Beşiktaşlıların yanında halkın da katılımıyla 100 binleri aşan kalabalığın Ankara’nın Tandoğan Meydanı’nda toplanarak Anıtkabir’e yürümesiydi. Anıtkabir’in önündeki meydana sığamayacak yoğunlukla dolup taştılar: Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı eşliğinde “Senin çizdiğin yoldan ayrılmayacağız. Vatanımızı böldürmeyeceğiz” söylemiyle ant içtiler.

***

Bu heyecan sanatçıların görüntülü programlarına da yansıdı. Geçen pazar günü müzisyen-besteci Haluk Çetin’in “Şiir içi şarkılar”ında mizahın ozanı saydığım Âşık İhsani’den “Hak adalet deyince tükürdü yere/ Arkasından baltasını biledi” dizilerinden sonra özgün şair sayın Ataol Behramoğlu’ndan H. Çetin’in bestelediği “Yunus Gibi” başlıklı şiirinin sonunda; Çaresi isyan olmuştur” dizeleri tam yaşadıklarımızı yansıtmıyor mu?..
Sanat konusuna girince Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği’nin (TÜKD) bu yılki Önder Kadınlar yarışmasında; bilimde Prof. Dr. Nurperi Gazioğlu, medyada Yazgülü Aldoğan; sanat alanındaki ödüle de yılların usta sinema ve sahne sanatçısı Atatürk’ün kızı saydığımız Gülsen Tuncer layık görüldü. Onu kucaklayarak kutluyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Torbadan Öcü Çıktı 18 Eylül 2014

Günün Köşe Yazıları