"Demokrasi için oyunuzu CHP'ye verin"... The Economist...!

11 Haziran 2011 Cumartesi

Dünyanın en çok okunan saygın dergilerinden The Economist 2 Haziran 2011 tarihinde çıkan sayısında Türkiye’yi yakından ilgilendiren isimsiz bir yoruma geniş yer ayırdı.

Yorumda AKP’nin 2002’den bu güne kadarki iktidarını mercek altına alarak yaptığı değerlendirme sonucunda 12 Haziran’da yapılacak seçimde Türk Halkına CHP’ye destek vermesini tavsiye etti. Bu makale büyük yankı uyandırdı. İktidarın siyasi tahammülsüzlüğünden The Economist de payına düşeni aldı. Seçim alanlarında Başbakan tarafından bir güzel fırçalandı. Tartışmalara neden olan bu makalenin kaynağının nelere dayandığının Türkçe tercümesini yaparsak:

“Gizliden gizliye teokratik bir yönetimin temellerinin atıldığı şüphesi değil sadece. AKP’nin İslami kökenleri hakkında dile getirilen endişeler, türbanın üniversitelere girişi ve dini eğitim kurumları hakkındaki tartışmalar dönem dönem sorunlara yol açtıysa da, dindar kimliğini gizlemeyen Erdoğan ve partisi meselelere pragmatik yaklaşmayı başardı. Ordu ve İsrail (kimi zaman ABD) kaynaklı söylentilerin aksine AKP’nin Türkiye’yi bir sonraki İran haline getirmeye çalıştığı hakkındaki deliller son derece yetersiz. Ancak AKP’nin sınır tanımaz hükümranlığına yöneltilen eleştiriler İslami dünya görüşlerinden ziyade demokrasi konusundaki umursamazlıklarına odaklanmış halde. Erdoğan Yargı ve Orduyla giriştiği savaşlardan galip ayrılıca, tabi olduğu denetim mekanizmaları da etkisini yitirdi. Bu denetimsizlik Erdoğan’ın hoşgörüsüzlüğünü ve despot içgüdülerini serbest bıraktı. Aynı dönemde yolsuzluklarda artış görülürken, basın özgürlüğü de saldırı altında. Türkiye’deki tutuklu basın mensubu sayısının Çin’i geride bıraktığı biliniyor. Aralarında emekli ve muvazzaf ordu mensuplarının da bulunduğu Erdoğan’ın rakipleri ve muhalifler ise şişirilmiş komplo teorileri sebebiyle soruşturma geçirmekte ve yargılanmakta. Bütün bunlar yetmezmiş gibi Erdoğan seçim kampanyası süresince her zamankinden de keskin bir biçimde milliyetçi söylemlere yönelmiş bir halde. Başbakan ve partisi, Türkiye’nin en kalabalık ve huzursuz azınlığını teşkil eden Kürtlerle karşılıklı diyalog peşinde koşar gibi gözükmüyor artık. Partisinin anayasa yapmaya yetecek üçte ikilik parlamento çoğunluğu elde etmesi halinde, ülkeyi Fransa tarzı bir başkanlık sistemine götürme niyetinin ipuçlarını veren Erdoğan, başkanlık koltuğunu kimseye kaptırmayacak gibi gözüküyor. Hali hazırda fazlasıyla merkezileşmiş olan ülke için bu büyük bir hata olabilir.”

 2 Haziran’da yayınlanan bu makalede AKP’nin kurulduğu günden bu yana edindiği muvaffakiyetleri sıralayarak başlayan yorum, ikinci kısmında yukarıdaki tercümede de görüleceği üzere Recep Tayyip Erdoğan’ın Yargı, Ordu ve Basın’ın denetim mekanizmalarını kırdığı, özdenetimden yoksun Erdoğan ve partisinin Türkiye’nin demokrasisine zarar verdiğini okuyucularına aktararak 12 Haziran seçimlerinde seçmenin alenen CHP’ye yönelmesini tavsiye etti. 2002’den bu yana Erdoğan’a ve AKP’ye verdiği destek ile gündeme sık sık gelen The Economist’in seçimlere 10 gün kala yayınladığı isimsiz bir yorumla açık açık CHP için oy istemesinin 12 Haziran seçimlerinde seçmenler üzerinde nasıl bir etki yaratacağı merakla beklenirken Londra merkezli dünyanın en prestijli ekonomi dergisini bu yazıdan dolayı Başbakan “çetecilik”le suçladı. Hâlbuki aynı dergi daha önce birçok kez Tayyip Erdoğan’ı ve AKP’yi öven yazılar yayınlamıştı. Makale CHP’ye oy istemesinin dayanağının despotizme karşı durmak olduğunu ifade etmekte. “Türklere tavsiyemiz, oylarını Kılıçdaroğlu yönetimindeki yeni CHP’ye vermeleri. CHP’nin seçimlerden güçlenerek çıkması hem anayasanın tek taraflı bir biçimde oluşturularak şimdikinden de kötü bir hale gelmesini önleyecek, hem de bu tercih Türk demokrasisini garanti altına almak için atılabilecek en mantıklı adım olacaktır.” demektedir. Ben de sosyal demokrasiye yönelmiş yeni CHP’nin 12 Haziran seçimlerinde başarılı olması için; laik, demokratik, çağdaş, sosyal bir hukuk devletinden yana olanların oylarını CHP’de birleştirmesini öneriyorum.


Strauss Kahn'a yeni komplo iddiaları

Bir süre önce Strauss-Kahn skandalının uluslararası finans çevrelerinin bir komplosu olabileceğini yazarak yorumda bulunmuştuk. Bu konuyla ilgili bir komplo iddiası da Rusya’dan geldi. Rusya Fedaral Güvenlik Servisi (FSB), eski IMF başkanı Dominique Strauss-Kahn cinsel tacizle suçlanmadan önce ABD’nin altın rezervlerinin eridiğini iddia etti. The European Union Times’ın internet sitesinde yer alan habere göre, FSB tarafından Rusya Başbakanı Vladimir Putin için hazırlanan gizli raporda, Kahn’ın mayıs ayı başından itibaren, ABD’nin 1978’de yapılan anlaşma gereği Fon’a aktarılarak Özel Çekme Hakkına (SDR) dönüştürülmesi planlanan 191.3 tonluk altının hesaba geçmemesini fark ettiği ileri sürüldü. Raporda, geçen ay Kahn’ın kayıp altın rezervleriyle ilgili bu tespitlerini ABD başkanı Obama’ya yakın kaynaklara ve CIA yetkililerine ilettiği bilgisine yer verildi. Dünya kamuoyunun yakından takip ve merak ettiği konu 07.06.2011 de Kahn’ın davasına bakan mahkemenin önündeydi. Kahn’ın tecavüzüne uğradığını iddia eden Ophelia Famotidina’nın Kahn’a otel odasında nasıl ‘zorla’ oral seks yaptığını anlattığı duruşmada merak edilen ve ilginç olan, bir tecavüz eyleminde oral seksin nasıl yaptırıldığı, bir tecavüzcünün böyle bir riski nasıl aldığıydı…!


                                                                                              
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları