Küresel kırılma

25 Şubat 2022 Cuma

Sovyetlerin yıkılmasının ardından başlayan ara dönem 30 yıl sürdü ve dün bitti. Artık adı henüz konulmamış yeni bir döneme girmiş durumdayız. Dağılma sonrası Sovyetler’in misyonunu üstlenen Rusya, nüfuz alanına geri dönmeye başladı. Dağılma sonrasında Doğu Bloku’ndan kopan ülkelerin yanı sıra Sovyetler’den ayrılan üç Baltık ülkesi de NATO tarafından yutuldu. Boris Yeltsin döneminde bocalayan, tökezleyen Rusya, Vladimir Putin’in iktidarıyla toparlandı.

Son 30 yılda Ukrayna’dan Gürcistan’a Batılı sosyologların teorisini yazdığı “Renkli Devrimler”i izledik. Buradaki amaç, Sovyet sonrası bağımsızlığını kazanan ülkeleri yöneten Sovyet anlayışlı liderlerin yerine Batı yanlısı yöneticileri ve yönetimlerin getirilmesiydi. ABD’nin liderlik ettiği Batı ile Rusya arasındaki ülke içi mücadeleyi en çok Ukrayna’da gördük. Ülkeyi yöneten iktidarlar bir Batı, bir Rusya yanlısı oluyordu. Rusya yanlılarının iktidardan uzaklaştırılmasının ardından bölgenin coğrafyası da değişti. Dayanma, kabullenme gücünün sonuna gelen Rusya, 2014’te Kırım’ı ilhak etti. Ardından Donbas bölgesinde ayrılıkçı hareketler oluştu. Batı kendi sürecini işletirken Rusya da kendi sürecini işletti. Geldiğimiz aşamada kara birliklerini Ukrayna’ya gönderen Rusya, Sovyetler’in dağılmasının ardından NATO ve Batı’nın ilerleyişine silahla karşılık vereceğini ilan etti. Bir dönem de sona erdi…

Sürecin renkli örneklerinden birisi de Mihail Saakaşvili’dir. Ülkesine ve halkına zarar veren yaklaşımları nedeniyle şu anda Gürcistan tampon bölge konumundadır. Ülke bütünlüğü de bozulmuş durumdadır.

Ukrayna ile devam edelim. Evet bu ülke Birleşmiş Milletler üyesi, egemen bir ülke. Ancak Rusya tanımadığını açıkladı. Ülke tam bir mücadele alanı halinde. Ukrayna’nın ABD’den mi, Rusya’dan mı yana olacağı tartışması, egemenliğini ciddi şekilde yıprattı. Hiçbir halk, başka bir ülkeye yarasın diye bağımsız olmaz.

ABD’ye gelince… Biden, küresel gerilemesinde dayanma gücünün sonuna gelmiş bir ülkeye başkan oldu. ABD’ye güç kaybettiren başkan olmamak için harekete geçti. Biden ve ekibi, geleneksel tutumları olan “Rus karşıtlığını” devreye aldı. Afganistan’dan çekilip, Asya’yı ve Çin’i ikinci plana itti, Doğu Avrupa’ya, Rusya’ya yöneldi. Rusya harekât başlatınca, Ukrayna halkı için “Dua ettiğini” açıkladı.

Rusya’nın harekâtı hangi amaca yönelik? Belli bir bölgeyi mi kontrol etmek istiyor, yoksa Ukrayna’nın tamamını mı kontrol altına almak istiyor? Veya Rusya’ya yakın bir yönetimi işbaşına getirip çekilmeyi mi planlıyor? Rusya’nın yaklaşımı, Sovyetler’den ayrılan başka ülkeler için ne kadar geçerli? Örneğin Moldova’da Rus kontrolü altındaki Transdinyester bölgesi bu kapsamda mı? Sorular çok, yanıtlar az…

Ukrayna üzerinden ABD-Rusya gerginliği karşısında Türkiye dikkatli. İktidara yakın bazı gazeteler, SİHA konusundan “kahramanlık destanı” çıkarsa da iktidar Putin’in açıklamalarına temkinli tepkiler veriyor. Güvenlik toplantısının ardından yapılan açıklamada “işgal” sözcüğüne değinilmeden tepki gösterildi. Dengeler hassas. Enerji, turizm, “domates ihracatı” ekonomi boyutu. Rusya’nın Suriye’deki varlığı, Türkiye’nin Kuzey Suriye’nin bir bölümünü kontrol etmesi dikkatlerden kaçırılacak konular değil.

Ülkeyi 20 yıldır aynı iktidar tek başına yönetiyor ama henüz gıda güvenliğini sağlayamadık.

Yaşadıklarımız dayatıyor; “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Atatürk’ü, bağımsızlık savaşımızı, tam bağımsızlık idealini anlamaya çalışalım artık…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Öldüren eğitim 10 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları