‘Muvahhidler’ kimlerdir?

09 Eylül 2016 Cuma

IŞİD, “Konstantiniyye”den sonra kendince hedef büyüttü ve “Rumiyah” adlı bir yeni dergiyi web piyasasına sürdü.
“Konstantiniyye”nin neşrinden murat, İstanbul’u (Türkiye’yi) “almak”!.. Çünkü IŞİD için Türkiye bir “tağutluk”, yani (sakın şaşırmayın!) insanları Allah’a kulluktan uzaklaştırıp kendisine kulluk yapmaya çağıranlarca kontrol ve idare edilen bir yer…
O yüzden IŞİD için “Osmanlı Türkleri”nin Bizans’ın kalbini fethi, onu “Büyük Konstantin”in şehri olmaktan çıkarıp İslâm’la şereflendirmiş değil.
O, Türklerin elinde hâlâ “Konstantiniyye”.
Bunun böyle olması, IŞİD’in dayandığı kök doktrinin Osmanlı’dan ne anladığıyla doğrudan ilgili ve ona birazdan açıklık getireceğiz. Ama şimdi, aralarında Türkçenin de bulunduğu yedi dilde yayına sürülmüş “Rumiyah” (Roma) üzerinde duralım biraz.
Örgütün geçenlerde öldürülen sözcüsü, Ebu Muhammed El-Adnani’nin resminin kapakta yer aldığı dergi, hareket noktasının ne olduğuna dair ipucunu burada vermekte aslında. Başyazının “Kalkın ve Kardeşlerinizin Öldüğü Şey Üzerine Ölün” başlığı bile dergiyi hayata geçiren motivasyonun “intikam” olduğunu ortaya sermeye yetiyor. “Rumiyah”, örgüt açısından dünyanın her yerinde ama özellikle “Diyar-ı Küffar”daki hücrelere son dönemde Irak-Suriye’deki gerilemeler karşısında bir uyanma çağrısı gibi. Taksideki yolcudan sandviç kuyruğundaki yaşlı adama kadar hedefler sıralanan dergide bir diğer yazı başlığı da “Kâfirin kanı size helâl, onu dökün” şeklinde!..
Ama dergide benim dikkatimi özellikle çeken, kapakta başlığın altına yerleştirilmiş Ebu Hamza El-Muhacir’e ait sözler oldu. Irak El Kaidesi ve (IŞİD’in nüvesi) “Irak İslâm Devleti”nin en önde gelen iki isminden biri olup 2010’da öldürülmüş El-Muhacir’in, cihatçı militanları “Roma”yı (Batı’yı) düşürmeye şiddetle teşvik eden sözleri şöyle:
“Ey Muvahhidler! Sevinin! Vallahi biz bu cihadımızda Rumiye’nin (Roma) zeytin ağaçları altına varıncaya kadar dinlenmeyeceğiz.”
Burada “muvahhid” tabiri üzerinde durmadan geçmemek gerek.
Kimdir “muvahhidler”?
Muvahhid, başkalarınca “Vahhabi” addedilenlerin kendileri için tercih ettikleri isim.
Onlar kendilerine “Vahhabi” demez, çünkü bu, onlara karşıtlarının, Batılıların, “kâfir”lerin taktığı, olumsuz tınılı bir isimdir.
Ve “Kafirun” karşısında onlar (“Vahhabiyun”) değil, “Muvahhidun”dur; yani “vahdâniyet” taraftarları, Allah’a eş ve ortak koşmayanlar; onun birliğine inanan “hakiki” müminler; mümin olup da müşrik ve münafık olmayanlar…
Onlar için “Vahhabilik” atfı, diğer bütün “Şu’cu-Bu’culuklar” gibi şirke (Allah’a eş koşmaya) işaret eder. Muhammed bin Abdülvahhab’ın öncülük ettiği hareketin içinde olsalar da “Vahhabcı” değildir onlar. Kaldı ki Hz. Muhammed’e “tazim”i (övme-yüceltme) bile şirk saymaktadırlar!..
18’inci yüzyılın ikinci yarısında Necid’den başlayarak Arap Yarımadası’nda yayılan Vahhabilik, Suud kabilesine ideolojik yakıt oluşturup onun devletleşmesine olanak sağladı. Hem de alabildiğine püriten ve “fundamentalist”, yani dinin aslına dönüş iddiasında modern, militan ve işte şimdilerde olduğu üzere “cihatçı” bir İslâm anlayışına “özsuyu” oldu.
Bu anlayış, Kur’an ve doğru (sahih) hadislerin dışında tarihsel süreçte İslâmiyet bünyesinde söylem ve pratik olarak ortaya çıkmış her yeni açılımı “bid’at” (dine aykırı uydurma yenilik) ya da şirk sayar. Şiîlikten sûfîliğe, mevlitten kandile, zikirden tespihe, cami minaresinden süslemesine ve türbeden mezara kadar, din adına sözgelimi bu coğrafyada aklınıza gelebilecek her şey şirk ve bid’ate vesiledir.
Ve bir Vahhabi (pardon, “Muvahhid”!) için tüm bu yanlışlık ve sapkınlıklara sebep, Abdülvahhab’ın yaşadığı dönemin İslâm adına cari gücü Osmanlı’dır.
Yani Vahhabiliğin harcında Osmanlı nefreti vardır.
İşte öyle olduğu için “Konstantiniyye” hiç mi hiç fethedilmemiş, hâlâ “tağut”ların elinde ve “Vahdâniyet”le şereflenmeyi beklemektedir!..
IŞİD, Suudi Arabistan’ın kurucu temel değeri olsa da yoz ve yolsuz Suudilerin güdümünde giderek bu değerini kaybetmiş Vahhabiliğin, El Kaide üzerinden militan bir ruhla yenilenip bugün “Kıyametçi” (“apocalyptic”) motif de eklenerek güncellenmesiyle neşvünema bulmuş bir hareket. Tam da bu yüzden yeni derginin önsözünde “Rumiyah” ismine dair, “Bu, Allah Resulü’nün kıyamete yakın fethiyle bizi müjdelediği yerin ismi” denmekte.
Evet, “Muvahhidler” için şu “Ahir Zaman”da “Roma”ya giden yol “Konstantiniyye”den geçiyor!
Dolayısıyla Cerablus’tan öte Musul’a, Rakka’ya takılıp bataklığa iyice dalarken İstanbul’u çok ihmal etmeyin!
Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak var!.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları