Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Kriz Günleri ve Rasih Güran
İçinde yaşadığımız kriz günlerinde bir yandan da geçmiş krizlere ilişkin okuduğum romanları, gördüğüm filmleri düşünüyorum.
Nasıl unutulur, “Atları da Vururlar” ? 1929 Büyük Bunalım yıllarında, para ödüllü dans maratonunu kazanabilmek için günlerce, ölümüne ayakta dans etmeye çabalayan insanların öyküsünü anlatan filmi bir kez görmüş olanların bir daha aklından çıkabilir mi Jane Fonda’nın, Michael Sarazin’in umutsuzlukla tükenen yüzleri?
John Steinbeck’in iki büyük romanından “Gazap Üzümleri”, o yıllarda topraklarını yitiren insanların yeni hayatlar peşinde çektikleri acıları anlatır; “Bitmeyen Kavga” ise tarım işçilerini örgütlemeye çalışan iki sosyalist militanın öyküsüdür.
Bu iki romanı dilimize çeviren Rasih Güran’ın da ilginç bir yaşam serüveni vardır:
1912 doğumlu bu parlak insan, Nâzım Hikmet’in kardeşi gibi sevdiği ve güvendiği arkadaşlarından biri olmuştur. Sosyalist düşünceye inanmış, Türkiye Komünist Partisi’ne üye olmuştur.
Çağdaş resim sanatımızın önde gelenlerinden Nazmi Ziya’nın (1881-1937) yeğeni olan Rasih Güran, 4 Ocak 1936 günü, Nâzım Hikmet’i Nazmi Ziya’yla buluşturup onun bir portresini yapmasını sağlamıştır. Bu tablo bugün, Piraye Koleksiyonu arasında korunmaktadır.
Ne ki, ilerleyen yıllarda Rasih Güran, büyük hayal kırıklıklarına uğramıştır. Bunlardan ilki, Nâzım’ın Bursa Cezaevi’nden Piraye’ye ayrılmak isteğini bildiren mektubu Rasih Güran’la elden göndermesidir. Nâzım’ın, kavgasıyla sevdasını birleştirerek dünyanın en güzel şiirlerini yazdığı Piraye’den ayrılmak istemesini Rasih Güran hiç anlayamamıştır.
Ardından ellili yıllarda, uzun yıllar sosyalistlerin mitleşmiş önderleri olan Stalin’in ölümünün ardından inanılmaz vahşet ortaya dökülür. Önder bildikleri kişi, milyonlarca insanın ölümünden sorumlu tutulmaktadır. Rasih Güran, bu büyük yıkımın etkisinden bir türlü kurtulamaz. Ağzında hep aynı soruyla dolaşır: “Bize ya önceden yalan söylüyorlardı ya da şimdi yalan söyleniyor.” Öyle ya da böyle kandırılmış olduğu düşüncesini onuruna yediremez.
60’lı yıllarda kendini çeviriye verdiğinde birbirinden değerli yapıtlar kazandırır dilimize: William Faulkner’ın “Ses ve Öfke”si, John Reed’in “Dünyayı Sarsan On Gün”ü, Isaac Deutscher’in “Troçki”si de bunlardandır.
Rasih Güran, yetmişli yılların başında kanser kuşkusuyla hastaneye yatırıldığında öleceğini öğrenmekten mutlu olmuştur. Yalanla dolu bu dünyada yaşamak için bir neden bulamamaktadır. Aynı günlerde devrimci gençlerden Sinan Cemgil’in Nurhak Dağları’nda öldürülmesi, içindeki acıyı daha da büyütür.
Hastanede yapılan tetkikler sonuçlanmış, kanser olmadığı anlaşılmıştır. Mutlu haberi alan Rasih Güran, hastane odasının balkonundan kendini aşağı atıp hayatına son verir.
***
Rasih Güran’ın yaşamına ilişkin ilginç bir yazıya Aziz Nesin’in “Benim Delilerim” adlı kitabında rastladım. Aziz Nesin, ismini hiç anmadan bu dürüst aydının yaşamöyküsünü kitabında kendi yorumuyla anlatmış.
İçinde yaşadığımız kriz günleri, bizlere John Steinbeck gibi yazarlar, Rasih Güran gibi insanlık onurunu her şeyin üstünde tutan aydınlar getirecek midir, yaşayanlar görecek elbet.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- Jose Mourinho'dan genç futbolcuya övgü!
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü