Turgay Fişekçi
Turgay Fişekçi turgay@fisekci.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ozanlar Arasında

10 Ağustos 2011 Çarşamba
\n

Bunca yıldır, en sevdiğim şeylerden biri, ozan arkadaşlarımın arasında geçirdiğim zamanlardır.

\n

Belki şiir sanatını, insanoğlunun en incelmiş düşünce biçimi saymamızdan şiir üzerine konuşmak, yalnızca bir meslek uğraşısı ötesine geçip, daha insanlaştığımız, dünyayı daha iyi anladığımız anlara dönüşür.

\n

Şiir üstüne düşünmek, yalnızca sözcüklerle uğraşmak ya da bir yapı kurma çabası değildir; yeryüzündeki bütün canlıları, doğayı ve evreni anlamaya çalışmaktır.

\n

Geçmiş kuşaklar bizlerden daha talihliydi; daha gerçek, daha yalansız bir dünyada yaşadılar. Bu yüzden olsa gerek, geçmiş yılların ozanları, şiir çevreleri üzerine yazılmış anı kitaplarının azlığına hep üzülmüşümdür ama var olanların bıraktıkları tatlar da bulunmaz değerdedir.

\n

***

\n

Kimi zaman ozanların başına en olmadık işler gelir: Son aylarda bir ozan arkadaşımız, çok seyredilen bir televizyon dizisinde rol aldığı için bir anda milyonların tanıdığı bir kimliğe bürünüverdi. Yeni şiir kitabının çıkışı da aynı günlere rastlayınca bir garip karşıtlık oluştu. Ozanımız hemen bütün televizyon kanallarına çağrılıp söyleşiler yapıldı.

\n

Ozan kişilik dizi filmdeki kahramandan çok farklıydı: Militan bir sol dünya görüşünün temsilcisiydi. Şiirleri de elbet bu dünya görüşünün yansımalarıydı.

\n

Sonucu bilmiyorum. Onu ekranlardan tanıyan milyonların ne kadarı şiir kitabını alıp okumuştur ama ticari kitle kültürüyle soylu sanat arasındaki esaslı çelişkinin bir simgesi oluverdi bu arkadaşımız.

\n

\n

öğrenmiştik gelincikten şerbet ile vahşet

\n

ve hayatta kalmanın kan, kösnü, aşk dolu

\n

olduğunu: buymuş hayatta kalmanın yolu

\n

(...)

\n

ölü şairler geçmişti uzun ırmaklardan

\n

seyrelen sesleriyle hepsi bizden zerreler

\n

ve biz ufka kesilmiş arkadaşlıktık.

\n

(Orhan Alkaya)

\n

***

\n

Ozanların hayatları ilginç yaşam deneyleriyle de doludur. Bir ozanımız yıllardır her şeyden elini eteğini çekmiş, uzak bir köyde, tek başına, başyapıtı olacak bir antikçağ destanı üzerinde çalışıyor. Daha da birkaç yıl sürecek bir çalışma. Yayımlandığında kim, nasıl değer biçeçek, o da bir başka sorun.

\n

Şiir denli geniş dünyası olan bir yaratı alanının algılanması, anlaşılması, bir o kadar da geniş düşünce dünyalı insanların varlığına bağlı değil mi?

\n

Bizim şiir geleneğimiz lirik şiir ağırlıklıdır. Epik anlatıya nedense çok yakınlık duymamıştır ozanlarımız. Nâzım Hikmet, Dağlarca, Melih Cevdet Anday bu türdeki yapıtlarıyla da ne büyük ozanlar olduklarını göstermişler, şiirimize bulunmaz zenginlikler katmışlardır.

\n

Arkadaşımızın yazmakta olduğu destanı, bu görkemli yapıtlar arasında nasıl bir yer tutacak, hep birlikte göreceğiz.

\n

***

\n

Şiire yeni başlayan genç ozanların işi daha da zor. Bunca popüler yayın arasında zar zor yayımlanan şiir kitaplarıyla, satışları birkaç binle sınırlı edebiyat dergilerinin sayfalarından okurlara ulaşmanın, kendilerini tanıtabilmenin zorluğu ortada.

\n

Yine de çok sayıda genç ozan bu tutkulu sevdanın peşinde. Şiir yazdıkça dünyayla hesaplaştıklarını biliyorlar elbette. Bu da tek başına bir mutluluk işte.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yüz Yıl Önce Balkanlar 26 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları