Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Merkez Bankası
Ekonomi politikalarının para kısmında patron Merkez Bankası’dır. Zaten topu topu iki kısımdan oluşur bu politikalar. Diğeri ise kimsenin görmediği, görmek istemediği ama ekonominin tüm değerlerini oluşturan üretim gücüyle ilgilidir. Adına maliye politikası derler ama siz bakmayın maliye sözüne. Tamamen reel üretim ve yaratılan katma değeri şekillendiren politikalar bütünüdür.
Vergi ve hükümet harcamaları yanında sağlı sollu birkaç araçla yönetilir bu politika kısmı. Burada yaratılan değerle oluşan birikimler Merkez Bankası’nın da para politikasına yön verir, ona destek olur.
Abartıldığı haliyle 800 milyar dolar olan yıllık üretim gücümüz, diğer adıyla gayrisafi yurtiçi hasılanın yıllık yüzde 5 büyümesiyle elde edilen 40 milyar doların topluma yansımasının planlanmasıdır tüm dava. Bu ek gelirin kimler arasında paylaşılacağı, ek yatırımların nerelere yapılacağı ve daha da önemlisi insan sermayesinin nasıl yetiştirileceği ile ilgilidir her şey.
Bu kapasite ve ek gelirle ilerisini planlar bir ülke. Dış borca fazla eğilim göstermez. Onun ne kadar korkunç sorunlar çıkaracağını, geleceğimiz olan gençlerin omzuna ne kadar yük bırakacağını bilir aklı başında her yönetici. Daha açık bir söyleyişle, çalıyı dolanmadan, başkasına el açmadan kendi olanaklarını zorlayarak ilerleme sağlar akıllı yönetici.
Son 7-8 yıldan beri yaşanan ekonomik duraklama ve yıkıma doğru giden süreçte bunlar tamamen unutuldu. Ne akılcı politika ne de akıllı politikacı kaldı ülkede. Akıldışı ve zamanın gereklerine uymayan yatırımların geleceği ipotek altına alan cinsi şimdilerde kendini ele avuç açmaya, Merkez Bankası’na rezerv toplamaya itti.
Üretim desteği olmadan çarkın dönmesini sağlamak için sıcak para güzellemesi sardı tüm ülkeyi...
Başkasının parasıyla, ihracatçının dövizi bozdurma zorunluluğu ve benzeri yöntemlerle bizim olmayan döviz ile Merkez Bankası’nın bilançosunu renklendiriyoruz şimdilerde.
Para bulma kabiliyetimizi ölçüyoruz.
Ne kadar fazla bulursak o kadar başarı duygusu sarıyor bizi...
Renkli ekonomistler de Londra’daki arkadaş grubuyla bu güzellemeye katılıyor.
Esasında eksi 50 milyar dolar civarında olan ama altın ve borç döviz ile 140 milyar doları bulan Merkez Bankası rezervlerini borcun maliyet ve faizine bakmadan bir başarı hikâyesi yazıyorlar.
Daha kötüsü Merkez Bankası’nı bir döviz bürosu, bir işletme gibi yönetiyoruz. Onun fiyat istikrarı ve istihdam piyasasına etkilerini öne çıkaracağımıza, varsa yoksa maliyeti ne olursa olsun ülkeye döviz getirelim politikasına kafa yoruyoruz.
Başarıyı 15 yıl önce brüt 133, net 20 milyar dolar olan rezervleri yakalayabilmek olarak ölçüyoruz...
Kimse de “15 yılımızı yediniz, bizi fakirleştirdiniz, bizim arkamızdan gelen ülkelerin kişi başı geliri bizi katladı, bu nasıl iştir?” demiyor, diyemiyor.
Merkez Bankası’nın arka kapıdan sattığı dolarları bir felaket olarak görmeyen, aksine aynı dolarları aynı gruplardan ülkeye çekmek için merkezin nasıl yalvardığını hissetmeyen bir grubun, bir ekonomist grubunun güzellemelerine kanmayın, inanmayın.
Gelen paraların tümü sizin borcunuz...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Esad'a ikinci darbe
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!