‘Sentezin’ anayasası

09 Ocak 2017 Pazartesi

Meclis Genel Kurulu’nda anayasa değişikliğinin görüşülmesine bugün başlanıyor. Adına değişiklik denilmesine bakmayın, yapılan ülkenin yönetim biçimini tümüyle değiştirmeye yönelik yepyeni bir anayasadır.
Uzun süre bir sır gibi saklanan; içinde bulunulan terör ortamı nedeniyle kamuoyunda hemen hiç tartışılamayan; Meclis’teki komisyon görüşmelerinde de tüm yönleriyle ele alınmayan düzenleme, anlaşılan Meclis’ten de aynı hızla geçirilmek isteniyor.

İslam-Türk sentezinin ürünü
Cumhurbaşkanlığı adıyla da olsa, yasama, yargı ve yürütme erklerinin tek elde toplanmasını öngören; hiçbir özgürlükçü öğesi ya da hücresi bulunmayan; dünyada eşi-benzeri olmayan, yani, kendine özgü bir başkanlık sistemi getirilmek isteniyor.
Ancak, bu doğumun hemen öncesinde Meclis’te temsilcisi bulunan partilerden Halkların Demokratik Partisi-HDP’nin yöneticileri ve çok sayıda milletvekili hapsedilmiş, CHP de sürecin dışında tutulmuştur.
Anayasa, aslında, AKP-MHP işbirliğinin değil, AKP’nin tek başına yaptığı düzenlemeye MHP Genel Başkanı’nın destek vermesinin ürünüdür. Bu nedenle anayasal sürece İslam-Türk sentezi denilirse, bu, hiç de yanlış olmaz.
Anayasa iki eski düşünce akımının, dinci sağ ile aşırı milliyetçi sağın, yönetim anlayışlarının olağanüstü koşullarda topluma dayatılmasından başka bir şey değildir.

İki eskiden ne beklenir?
İçinden geçilmekte olan dönemin iki olağandışı özelliği var: terör ve baskı. Ucu seferberlik ilanından söz edilmesine varan bir savaş benzeri terör ortamı yaşanıyor ve başta düşünce ve ifade özgürlüğü olmak üzere insan hakları üzerinde çok ağır bir baskı var.
Görüşülmekte olan anayasa değişikliğinin içinde bu iki konuda herhangi bir çözüm önerisi değil, onun belirtisi bile yok.
Olamaz; çünkü, savaş ortamı nedeniyle yapılan AKP’den yükselen birlik, beraberlik çağrılarına karşın ve tam çelişkili bir tutumla ortada tek başına hazırlanan ve dayatılan bir anayasa var.
Yakından incelenirse kolayca görülür ki AKPMHP düşünce çizgisi, savaşçı özelliğinin bir gereği olarak ölüme övgüyü öne çıkarır; bunun doğal bir sonucu olarak barışı da bir türlü içselleştiremez.
Ek olarak, AKP-MHP anlayışı, kendi örgüt yapıları içinde bile düşünce ve ifade özgürlüğünü özümseyemiyor. Bu ikilinin ülke insanının özgürleşmesine çalışacağını ummak tam bir ham hayaldir.
Dahası siz 2023, 2053, 2071 palavralarına bakmayın, AKP düşüncesi, öykündüğü Osmanlı kadar bile yenilikçi değil; eğitimde, hukukta ve insan haklarında bütünüyle eskiye bakıyor. AKP’nin içinde eriyen MHP düşüncesi de özünde öyle.
Çoğu basın çalışanı olmak üzere, yalnızca barış ve özgürlük istedikleri için yüzlerce insanın hapsedilmiş oluğu; binlercesinden sonra, OHAL kanun hükmünde kararnamesi -KHK- ile daha dün 631 bilim insanının üniversitelerden uzaklaştırıldığı bu düşünme korkusu ve bundan doğan terör ortamı yaşanıyor. O kadar ki ana muhalefet partisinin genel başkanı iktidarın verdiği zırhlı araçla korunuyor; seni başkan yaptırmayacağız diyen HDP eş genel başkanı hapiste!
Böyle bir ortamdan yalnızca karanlığın anayasası çıkar.
Önemle yinelenmeli; iki eskinin birlikteliğinin anayasasından yarınların özgürlük, eşitlik, bilim ve barış temellerine dayalı ve dünya ülkeleri arasında saygın yeri olan Türkiye’si çıkmaz. Türkiye bu ikilinin tutsağı olmayacak birikime sahiptir ve bu ikiliden çok ama çok daha büyüktür.
Önce Meclis, eğer o başaramaz ve kendi varlık nedenini yok ederse, yani intihar ederse, bu ülkenin onurlu insanları, gayri yeter diyerek bu karanlık gidişi sandıkta aydınlığa dönüştürmesini kesinlikle bilecektir. Yeter ki bu yönde çalışılsın!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları