Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Sosyalist?!
Yarın yapılacak olan ABD Başkanlık seçimini, çok olağandışı ya da doğaüstü bir gelişme olmazsa, Demokrat Parti adayı B. Obama kazanacaktır.
Bunun nedeni çok açık. ABD halkı, ülkelerini, dışarda çılgınca ve bir halkı yok etme pahasına Irak bataklığına atan, içerde de ekonomiyi çökerten Cumhuriyetçi Parti’nin adayı J. McCain’i seçmeyecek gibi görünüyor.
Gerçekte, adaylıkların açıklanması, önseçimler ve iki partinin adayını kesinleştirdiği kongrelerle birlikte “yirmi bir ay” gibi bir süredir yaşanan seçim süreci, başkan ve yardımcı adaylarının, toplum tarafından çok “ayrıntılı olarak” tanınmasına olanak sağladı; “kişilikleri” tüm yönleriyle sergilendi.
Ancak, seçim havasıyla birlikte bir başka önemli gelişme yaşandı. Adayların “somut sorunlara somut çözümler” üzerinde yoğunlaşmaları için, günümüzün tüm iletişim olanakları kullanılarak, çok yoğun bir “toplumsal baskı” oluşturuldu. Kapitalizmin Kâbe’si olan Wall Street’in ağır bunalım nedeniyle zayıf düşmesinin de etkisiyle somut konuların tartışılması sağlandı.
Obama, özellikle sorunlara “soğukkanlı” yaklaşımı ve karşısındaki adayı “karalamak yerine” somut “çözüm önerileri” yapması ve bu yönüyle de rakibine üstünlük sağlaması ile, anlaşılan seçmeni daha çok çekiyor.
***
Bu seçim kampanyası sırasında da Cumhuriyetçi aday, Barack Obama’yı “sosyalist”, giderek Marksist olmakla suçluyor. Her ne kadar ABD’nin iki partisi arasında ana konularda dünya görüşü farkı yok denecek kadar azsa da, Demokratlar’ın daha “sosyal adaletçi”, Cumhuriyetçiler’in de daha “özel girişimci” olduğu bilinir. Bunun bir örneği aklımda; doktora yaptığım yıllarda başkan adaylığı sırasında R. Nixon, bir TV yayınında:
“- Çocukluğumda, yaşadığımız Kaliforniya’da yalnızca bir devlet hastanesi vardı; kardeşim hastaydı; babam, ‘Ben çocuğumu devlet hastanesinde tedavi ettirmem, ölürse ölsün’ dedi. Kardeşim öldü. Ben bu ölçüde özel girişimci olan bir aileden geliyorum!” demez mi? Yorum sizin!
***
Sosyalist suçlamasının kaynağında “vergilerin toplumun hangi kesiminden toplanması gerektiği” konusundaki görüşler bulunuyor. ABD “vergi kavgalarıyla” kurulmuş bir ülke. Obama, toplumun yüksek gelirli kesimlerinin vergilerini arttıracağını vurguluyor. Cumhuriyetçi yönetim(ler) ve şimdiki adayları ise tersine, ekonominin canlanması için, yüksek gelirlilerin vergilerinin indirilmesini öngörüyor. Ayrıca Obama, son haftalarda hükümetin uyguladığı banka ve finans kuruluşlarını “kurtarma” amacıyla ödenecek paranın bir bölümünün konutlarını kaybedenlere verilmesini istiyor. Daha eşitlikçi bir gelir paylaşımını savunuyor.
Elbette Obama’nın sosyalist olmadığını bunu söyleyenler de çok iyi biliyor. Giderek onun silah tekelleri ve petrol devleriyle arasının iyi olduğu, bu nedenle de “az Cumhuriyetçi olmadığı” yorumları da eksik değil. Ancak Obama’nın ABD kapitalizmini iyi yöneteceği, ABD’nin çıkarlarını daha akıllıca koruyacağı, bu konuda Cumhuriyetçilerden geri kalmayacağı saptaması yapılıyor. Onun sıradan insanlara, ekonomik olmasa bile duygusal olarak daha yakın duracağı umuluyor.
***
“Değişim” sözcüğünü seçim süreciyle özdeşleştiren, bu sözcüğü, “inanıyoruz”, “başaracağız” ve “kararlıyız” gibi nitelemelerle tamamlayan Obama, aslında kapitalist düzenin “yorulunca at değiştirme” gereksinimini daha iyi ve büyük ölçüde karşılıyor.
Ancak, “değişimin özü” bu değil, Obama’nın yapacakları değil; bizzat kendisi. Çünkü alınan sonuç, Obama’nın, etnik, dinsel, toplumsal ve kültürel kökenleriyle, ABD’de, siyahların, daha doğrusu “beyaz olmayanların” asırlardır verdiği özgürlük ve eşitlik savaşımının en tepede kazanıldığını kanıtlıyor. ABD kapitalizmi bu toplumsal “değişim gücünü” içselleştirmesini ve bundan yararlanmasını, yani bunu kendi çıkarına dönüştürmesini biliyor.
Bu durum, etnik eşitlik ve özgürlük açısından çok olumlu sayılması gereken bu “değişime” özel bir önem yüklenmesine engel olmamalıdır. Çünkü bu sonuçla etnik önyargılar parçalanıyor. ABD örneğinde kapitalizm etnik önyargı duvarlarının yıkılmasına olanak tanıyor. Üstelik bunu bunalım nedeniyle en zayıf zamanında, yani hasta olduğu sırada ve büyük bir olasılıkla hasta olduğu için yapıyor.
***
Türkiye, yıllardır ABD’ye yakınlığını, Cumhuriyetçi Hıristiyan “köktendincilerin” bizdeki sözüm ona Müslüman köktendincilerle olan “düşünsel yakınlığının” kesişme noktasına oturtuyor. Bu yanlıştan vazgeçilmesi gerekiyor. Türkiye, hiç olmazsa Obama’nın izleyeceği anlaşılan daha barışçı bir ABD dış polikasından yararlanmayı bilmelidir.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev