O bomba...

14 Ocak 2016 Perşembe

O bombanın sadece Sultanahmet Meydanı’nda patladığını sanıyorsanız yanılıyorsunuz! O bomba, önceki gün Sultanahmet’te, 10 Ekim’de Ankara’da, daha önce Suruç’ta, Diyarbakır’da patlayan bomba...
O bomba, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir zamanlar laiklik ilkesi peşinde koşarak fark yaratmasında patladı.
O bomba, Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik ilkesinden vazgeçmesi, mezhep kavgalarında biraz daha boğulması, parçalanması, yok olması için patladı.
O bomba, IŞİD adını DAİŞ’e çevrilirken çevirenler yüzünden patladı!
O bomba, patlayan her bombanın ardından getirilen “yayın yasaklarıyla”, milletten gerçekleri gizleme telaşı yüzünden, insanı insan yerine koymamakla patladı.
O bomba, televizyon programına bağlanan Ayşe Çelik’in, “Ülkenin doğusunda yaşananların farkında mısınız?” sözlerine; “Burada yaşananlar ekranlarda çok farklı aktarılıyor” deyişine, “Sessiz kalmayın! İnsanlar ölmesin, çocuklar ölmesin!” seslenişine patladı.
O bomba, Ayşe Çelik’in sözlerini alkışlattığı ve barış istediği için özür dileyen; barış isteğinden utanç duyan Beyaz’ın linç edilmesinde, korkusunda ve zavallılığında patladı...
O bomba Türkiye’nin değişik üniversitelerinde çalışan 1000’den fazla akademisyen ve araştırmacının, “Devletin Cizre, Dargeçit, Silvan, Silopi, Sur ve daha birçok yerde başta Kürtler olmak üzere tüm vatandaşlarına karşı işlediği suçlara ortak olmayacağız” demesine patladı! “Devleti bu bölgelerde işlediği suçlardan sorumlu tutuyor, hesap vermesini istiyoruz. Ayrıca devleti bir an evvel müzakereleri başlatmaya çağırıyoruz” haykırışına patladı!
Bu bomba “Bir babanın öz kızına duyduğu şehvet, karısıyla olan nikâhını düşürür mü?” sorusuna fetva vermeye çalışan; Türkiye’de ensesti adeta haklı göstermeye çalışan; kendi yaptığı rezil açıklamaları “provokatörlere, paralele” yüklemeye çalışan zihniyete geçit vermek için patlatılan bir bombaydı...
Ama bu bomba aynı zamanda çakma politikacı, çakma gazetecilerin suratına da patladı. Konuşan, düşünen, sorgulayan, sesini duyurmaya çalışanlara karşı derhal cephe alan, “Barış istiyoruz” diyeni, “Çocuklar ölmesin” diyeni, “katliamları durdurun diyeni” yok etmeye azmetmiş; baskıyı, tehdidi, tek adamlığı ve ayırımcılığı sürdürmeye kararlı bir zihniyeti de ortaya koyan bir bombaydı...
O bomba bugüne dek patlayan bombalar aydınlanmadığı, aydınlatılmak istenmediği için patladı.

İnadına yaşamak!
Bundan sonra bakın görün daha ne bombalar patlayacak...
Ama yılmak yok. Bombalara ve bombalara geçit verenlere rağmen mücadeleyi sürdüreceğiz! İnadına yaşayacağız! Hem de kendi bildiğimiz gibi yaşayacağız! IŞİD’in değil, kendi istediğimiz gibi!
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Sultanahmet’te patlayan bombayı fırsat bilip Cemal Reşit Rey salonunda dün akşamki konseri iptal etti.
Haydn ve Mozart eserlerini çok mu neşeli buldular, yoksa IŞİD’i kızdırmaktan mı korktular emin değilim!
“CRR Senfoni Orkestrası ve Genç Yetenekler Konseri” 17 Ocak Pazar’a ertelendi. Şef Rengim Gökmen yönetimindeki konserin iki muhteşem genç solisti var: Kemancı Berfin Aksu (d.1998) ve Viyolonselci Yusuf Çelik (d.1991). Programda Haydn Viyolonsel Konçertosu No.2; Mozart Keman Konçertosu No:4 ve Mozart “Jupiter” Senfonisi... Kaçmaz bir konser!
Bombalara inat, gençlik düşmanlığına, müzik düşmanlığına, Batı düşmanlığına, yetenek ve yaratıcılık düşmanlığına inat orada olacağım! Dedim ya, bundan sonra inadına yaşanacak!
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları