Utanması Olmayanlar Arasında...

05 Aralık 2013 Perşembe

Öğrenmeye çalışıyorum, isimleri aklımda tutmaya... İstihbarat, MİT, Emniyet? Polisin, askerin, jandarmanın, bakanlıkların, savcıların, yargıçların içine sızmalar... Hangisi cemaatten yanaydı, hangisi hükümetten?.. Kim, hangi yazar, hangi gazeteci Fethullah’ın adamı, hangisi Tayyip’in...
Dudak bükmeyin, çok önemli bunlar... Hayati sorunlar bunlar. Türkiye nefesini tuttu, bununla ilgileniyor günlerdir. Hiç “günlerdir” olur mu, yıllardır!
Evden ya da sokaktan alınıp götürülmeniz; bilgisayarınıza sahte belgeler yüklenmesi, yargı önüne çıkarılmanız, mahkûm olup olmamanız, hapis yatıp yatmamanız, hapiste göreceğiniz muamele hep bunlara bağlı...
Yoksa siz hâlâ hak ve hukuk devletinde yaşadığımızı mı sanıyorsunuz? Ahmet Şık ya da nicelerinin “suçlu” olduklarına bir an inandınız mı yoksa?
Tam dershanelerin cemaate ait olduğunu, kavganın iktidardan daha çok pay almak, daha çok rant almak yüzünden çıktığını öğrenmeye başlamıştım ki, şimdilik kavgayı erteledik dediler; hele şu seçimler geçsin simsarlığa ve hesaplara sonra bakarız dediler...

Utanmayı da vicdanı da ertelediler...
Şimdilik, daha çok kirli çamaşır ortaya dökülmesin diye kavgayı, krizi, simsarlığı ertelediler görünüyorlar. Ancak kesin olan bir şey varsa utanmayı ve vicdanı da erteledikleri.
Cemaatle hükümet arasındaki kavga yüzünden insanlar hâlâ hapiste... Davaları etkileyecek belgeler ortalıkta ama mahkemeye ulaşamıyor bir türlü... Sahte belgelerle insanların içerde yıllarca hapse tıkıldığı, hapiste öldüğü ortada... Ama utanma da vicdan da ertelendiğine göre bildikleri gibi yola devam ediyorlar...
Utanması olmayanlar sarmış dört bir yanımızı...
Adalet Bakanı Sadullah Ergin de açıkladı ya: Çıplak aramanın “hükümlünün utanma duygusunu ihlal etmeyecek şekilde” yapıldığını... Ve televizyon programında Türkiye’deki adaleti ve bakanını övenlerin de utanma duygusu ihlal olmuyor her nasılsa...
İlker Başbuğ’un çağrısı, Hilmi Özkök’ün susuşu... Çağrıyı duymayan kulaklar ve susuşa gözünü yummuş olanlar: Onlar da utanmayı ve vicdanı ertelediler herhalde...
Önceki akşam Celal Şengör TV ekranından “Üniversite yok, bilimsel çalışma kalmadı” diyordu. Duyan ya da utanan pek olmadı galiba...

Kadınların seçimi
Bugün 5 Aralık. Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verildiği gün. Oysa:
- Hâlâ işgücüne katılamıyoruz, dört kadından üçü evde oturuyor.
- Erkeklerle eşit eğitim hakkına sahip olamıyoruz.
- Devlet çocuk yaşta evlilikleri engellemiyor.
- Tecavüzcüler serbest bırakılıyor, adeta ödüllendiriliyor.
- Kocaları, babaları, kardeşleri, sevgilileri tarafından öldürülen kadın sayısı azalmıyor, artıyor.
- Meclis’teki erkekler, milletvekili kadınlara hakaret ediyor, sindirmeye çalışıyor.
- Kadınlar Meclis’te yüzde 14.2 gibi utanç verici bir oranda temsil ediliyor. (KA.DER)
Bundan böyle kadınların da erkeklerin de seçimi bu utancı giderici yolda olmalı.
Hâlâ özeleştiri yapmamış “Yetmez ama evet”çiler, siz de artık bir karar verin: Fethullahçı mı olacaksınız Tayyipçi mi! İkisinden birine mahkûm olmadığımıza inananların karşısına öyle dikilin bundan böyle...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları