Özgür Mumcu

Dış Politika Gemisi

08 Ekim 2014 Çarşamba

Ortadoğu’da son yaşananlar karşısında bu değil başka bir iktidar olsa da çok zorluk çekecekti. İktidarın politikalarını eleştirirken dahi bunu atlamamakta fayda var. Suriye krizi, birçok özelliğinin yanı sıra Rusya ve Batı bloku arasında Gürcistan’da başlayan ve Ukrayna’da süren bilek güreşinin bir parçası olma özelliğini taşıyor. Bu bilek güreşinde Asya’da üretilen malların Batı’ya hangi demiryolu rotasıyla taşınacağından enerjinin aktarımına, NATO’nun Gürcistan ve Ukrayna’yı bünyesine almaya çalışmasından Suriye’deki Rus üssüne çok konu var.
İşin içine Ortadoğu girince büyük bilek güreşi bölgenin çözümsüz görünen fay hatlarıyla da buluşuyor. Irak’ın işgali, mezhep çatışmaları, IŞİD ve onun hilafet iddiası, Kürt meselesi ve elbette petrol kaynakları ve onların Batı ile nasıl buluşacağı konusu devreye giriyor. Bölgedeki garip ittifak sistemi de işleri kolaylaştırmıyor. Taktiksel beklenmedik ittifakların sıklıkla görüldüğü bir yerdeyiz. En basit örnek Saddamcı bazı subayların IŞİD’e destek vermesinde görülebilir.
Başından beri bu iktidarın Ortadoğu politikasını sadece İslamcı bir ütopyanın belirlemediğini düşünenlerdenim. Ana amaç bölgede nüfuzunu arttırmak. Rusya ve Batı’nın kavgasında da belli bir dengeyi tutturmak. Mesela bir sonuca varamasa da Brezilya ile birlikte İran’ın nükleer krizine arabuluculuk denemesi bu denge arayışının bir göstergesiydi.
Bakû-Tiflis-Kars demiryolu projesinin ya da füzelerin Çin’e havale edilmesi ya da ara ara Şanghay Birliği’yle flört edilmesi de aynı şekilde. Şanghay’a girilmeyeceği ya da füzelerin sonunda büyük ihtimalle Çin’den alınmayacağı önemli değil. Bunları masada kaldıraç olarak kullanmak ise önemli.
Esad’la “kardeşim” dönemi ya da Suriye- Türkiye ortak bakanlar kurulu toplantıları falan şurada üç dört sene öncesinin hikâyesi. Demek ki iktidar etkinlik alanını Esad’la geliştirebilse o rejimle bir sorunu yoktu. O dönemki açıklamalar herhalde hâlâ hafızalardadır. Suriye’den gelen turistlerin Mersin, Antep, Hatay’ı nasıl canlandırdığı hikâyelerini hatırlarsınız. O hikâyelere Mersin’de kurulacak nükleer santralın ihalesinin Rus şirketlerine verilmesini de eklemek gerek.
Güçler arasında denge sağlayarak belirli bir özerklikle davranma amacı Arap Baharıyla başka bir yere savruldu. Bir defa iktidar nüfuzunu artırmak için müthiş kestirme bir yol buldu. Laik ya da laiklik soslu tek adam yönetimleri devrilecek ve seçimlerle siyasal İslamcılar iktidara gelecekti. Esad’la falan uğraşılmayacak Mısır’dan Suriye’ye AKP’yi örnek alan rejimler hâkim olacaktı.
Mısır’da Mursi rejiminin devrilmesinin yarattığı hayal kırıklığının bu sebeple çok büyüktü. Esad’a karşı fazla ayrım yapılmaksızın bütün muhaliflerin şu ya da bu şekilde desteklenmesi ya da bazı faaliyetlerine göz yumulması da bu siyasetin bir sonucuydu.
Şimdi dengeler yine değişti. Türkiye bir daha pozisyon alıyor. Tekrar Batı’ya yanaşırken de son üç senedir yaptığı “yaramazlık”ın azarını işitiyor. Önce eski ABD büyükelçisi Ricciardone, iktidarın El Nusra ve Ahrar el Şam’a yardım ettiğini söyledi. Ardından Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Türkiye dahil koalisyon ortağı bazı devletlerin IŞİD’e zamanında verdiği destekten yakınması geldi. Gaflarıyla tanınan birine bunu söyletip sonra özür diletmek herhalde ABD yönetimindeki bir kanadın içini soğutmuştur.
Velhasıl Türkiye dış politikasını revize ediyor. Ancak savaşın sadece sınır dışında değil, asıl sınır içinde önemli etkileri var. Kobani çatışmasında önceki gece insanları sokağa döken bir duyarlılık söz konusu. Öte yandan IŞİD sempatizanlarının hem sınır kentlerinde hem de büyükşehirlerde giderek aktif olmaya başladığı anlaşılıyor.
Suriye’de radikalleri Esad’a karşı kullanıp sonra sandıkta ılımlıların kazanması üzerine kurulan model çöktü. Suriye’ye müdahale için Davutoğlu’nun Esad’a karşı saldırılmasını koşul olarak getirmesi elindeki kozu “son bir gayret” kullanmaya çalışmak. Esad’ın akıbetini Rusya ve ABD’nin anlaşması belirleyecek.
Bu tehlikeli sularda geminin kaptanı çok defa kayalıklara çarptı. Gemi su almakta ama henüz batmadı. Ancak hem gemi yaralı hem de içeride mürettebat isyan edebilir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları