Piketty ve 21. Yüzyılın Kapitalizmi
Erinç Yeldan
Son Köşe Yazıları

Piketty ve 21. Yüzyılın Kapitalizmi

07.05.2014 02:00
Güncellenme:
Takip Et:

21. yüzyılın sermayesi nasıl olacak? “Sermaye”, Marx’tan bu yana biliyoruz ki, sadece “teknolojik” bir olgu değil; aynı zamanda “sosyal bir ilişki”. Sermayenin “sermaye” olabilmesi için iktisadi artığın yaratılması ve yeniden birikime yönelmesi gerekli. Bütün bunlar da sömürüyü ve eşitsizliği gerektiriyor. Dolayısıyla, sermaye, 21. yüzyılda da sermaye olarak varlığını sürdürecek ise sömürü ve eşitsiz gelişme bunun bir parçası olmak zorunda.
Bu savlar, Marxgil kuramın dışından, ana akım (neo-klasik) iktisat yazınına dayanan bir kavramsal çerçevede Thomas Piketty’nin yeni kitabı Yirmibirinci Yüzyılda Sermaye (Capital in the Twenty-First Century) içinde ele alınıyor. Piketty’nin kitabı belki malumu (bilinen) yeniden, yepyeni sözcük ve kuramsal yaklaşımlarla ele almakta; ve hemen bütün Avrupa ülkelerinde ve ABD’de çoksatanlar listesine girmeyi başarmış durumda.
685 sayfalık bu entelektüel çabanın en ayırt edici özelliği, küresel gelir eşitsizliği üzerine bir yandan son derece kapsamlı ve titiz çalışmaya dayalı bir veri seti üretmiş olması, diğer yandan da yakın tarihe ilişkin son derece ilginç hipotezler ile okuyucunun karşısına çıkması.
Önce verileri anımsayalım. 19 Mart 2014 tarihli yazımızda da değinmiş idik: Yirminci yüzyıl boyunca başta ABD olmak üzere hemen tüm gelişmiş kapitalist ülkelerde gelir dağılımının önce bozulduğu, sonra 1940’lar ile 1980’ler arasında göreceli olarak daha eşitlikçi hale dönüştüğünü, 1980’lerden başlayarak ise hızla yeniden bozulduğunu gözlüyoruz. Piketty, bu olguya en üst gelir grubunun (nüfusun en zengin yüzde 1’lik ve yüzde 0.01’lik kesiminin) milli gelirden aldığı paya bakarak işaret ediyor. (Aşağıda 1 No’lu Şekil). Veriler ABD’de yüzde 0.01’lik (binde 1’lik) zengin nüfusun ortalama yıllık gelirinin 1.2 milyon dolara ulaşırken, nüfusun yüzde 90’ının gelirinin 50 bin dolar civarında yerinde saydığını gösteriyor (Şekil 2).
Gelir dağılımındaki bu önce bozulma, sonraları görece düzelme, daha sonra yeniden bozulma eğilimin ardındaki nedensel ilişkileri Piketty, sermayenin getiri oranının büyüme hızına görece büyük olmasına bağlıyor. Buna göre sermayenin kârlılığı büyüme hızından daha yüksek ise toplumda sermayedarların göreceli ağırlığı daha artmakta ve kârlardaki artış, ücretlerdeki artışı aşmakta. Böylelikle kâr oranlarının büyüme hızından yüksek olduğu dönemler (1910-1940 ve 1980 sonrası) eşitsizliğin derinleştiği; tersi olan dönemler ise (1950-1970’ler) eşitsizliğin azaldığı yıllar. Söz konusu dönemin en önemli özelliği ise refah devleti kavramının ortaya çıktığı Fordist birikim tarzı ve kalkınmacı/düzenleyici devletçiliğin belirleyici olduğu kapitalist birikim rejimi idi. Bir yanda sosyalist ülkelerin rekabeti, diğer yanda bağımsızlığına yeni kavuşmuş genç gelişmekte olan ülkeler topluluğu, kapitalizmin azgın sömürüsüne gem vurmaktaydı.
1980’lerde yeni sağ, muhafazakâr iktisat paradigması güçlendi ve çoğunlukla baskı ve şiddet içeren müdahaleler ile sosyal refah devletinin tasfiyesine girişildi. Eşitlik, sosyal adalet gibi kavramlar, piyasanın kuralsızlaştırılmasına ve etkinlik muhasebesine tercih edilir hale geldi. İktisat eğitimi giderek “sosyal” bir bilim olmaktan çıkarılarak, matematiksel beceri ve söz oyunlarına dayalı bir teknik akrobasiye dönüştürüldü. Örneğin, 1995 Ekonomi Nobel ödülü sahibi ve bazılarınca “yirminci yüzyılın son çeyreğinde en etkili iktisatçı” unvanıyla anılan Robert Lucas 2004 yılında yaptığı bir söyleşide şu savı ortaya atıyordu: “Sağlam bir iktisadi analizin önündeki önemli engellerden, en baştan çıkarıcı ve zehirli olanı da gelir dağılımı üzerine sorularla uğraşmaktır.
Piketty’nin çalışması söz konusu tarihsel süreçleri hızlıca geçerek, ana akım iktisadının kavramsal kurgularıyla ampirik verileri ve kuramsal çözümlemeleri bağdaştırma çabası içerisinde. 21. yüzyılda yeniden kurgulanacak bir vergi sistemiyle sermayenin dizginlenebileceğini ve daha “hakkaniyetli” bir kapitalizmin yaratılabileceği umudunu yaşatıyor. Ancak sermaye artık “20. yüzyılın sanayileşmeci/modernleşmeci” sermayesi değil; finansallaşma ve tekelleşme aşamasını geçmiş ve rantiyerliğin tadını alarak “kumarhane kapitalizmine” dönüşmüş bir sermayenin birikim öncelikleri, kuramsal kalıplara kolay kolay sığmıyor.  

Yazarın Son Yazıları

Amerika’da enflasyon yeniden

Amerika’da enflasyon yeniden

Devamını Oku
19.05.2021
Kârların aşısından halkların aşısına...

Kârların aşısından halkların aşısına...

Devamını Oku
12.05.2021
Girişimci fabrikası üniversiteden enflasyona...

Girişimci fabrikası üniversiteden enflasyona...

Devamını Oku
05.05.2021
Halkın ekonomisi, ‘Özgür İktisat’

Halkın ekonomisi, ‘Özgür İktisat’

Devamını Oku
28.04.2021
Rakamların anlattığı: 128 milyar dolar ve 60 milyar TL

Rakamların anlattığı: 128 milyar dolar ve 60 milyar TL

Devamını Oku
21.04.2021
Mundell ve açık makroekonomi

Mundell ve açık makroekonomi

Devamını Oku
14.04.2021
2018 Ağustos sonrasında enflasyon ve ücretler

2018 Ağustos sonrasında enflasyon ve ücretler

Devamını Oku
07.04.2021
Üniversiteler küresel tehdit altında

Üniversiteler küresel tehdit altında

Devamını Oku
31.03.2021
Halkların Merkez Bankası tarihi

Paranın ve merkez bankacılığının serüveni, insanlık tarihinde görece yeni bir olgu.

Devamını Oku
24.03.2021
Bitmeyen masal: Yapısal reform

Bitmeyen masal: Yapısal reform

Devamını Oku
17.03.2021
Türkiye’de kadın olmak

Türkiye’de kadın olmak

Devamını Oku
10.03.2021
Büyüme, istihdam, bölüşüm üstüne

Büyüme, istihdam, bölüşüm üstüne

Devamını Oku
03.03.2021
Aşı emperyalizmi

Aşı emperyalizmi

Devamını Oku
24.02.2021
24 Haziran 2018 ve sonrası

24 Haziran 2018 ve sonrası

Devamını Oku
17.02.2021
Türkiye İşçi Partisi 60, DİSK 54 yaşında

Türkiye İşçi Partisi 60, DİSK 54 yaşında

Devamını Oku
10.02.2021
Biden’ın üçlemi

Biden’ın üçlemi

Devamını Oku
03.02.2021
Kapitalizmin 1980 dönemeci ve 24 Ocak’lar

Kapitalizmin 1980 dönemeci ve 24 Ocak’lar

Devamını Oku
27.01.2021
Üniversite nedir, ne değildir?

Üniversite nedir, ne değildir?

Devamını Oku
20.01.2021
‘Yeni’ Türkiye’de mutfağın enflasyonu

‘Yeni’ Türkiye’de mutfağın enflasyonu

Devamını Oku
06.01.2021
Ücretli emek, küresel ekonomide ve Türkiye’de

Ücretli emek, küresel ekonomide ve Türkiye’de

Devamını Oku
30.12.2020
Leo Panitch ve ütopyalarımız

Leo Panitch ve ütopyalarımız

Devamını Oku
23.12.2020
Paris Sözleşmesi’nin beşinci yılı

Paris Sözleşmesi’nin beşinci yılı

Devamını Oku
16.12.2020
Salgın günlerinde asgari ücret gerçekleri

Salgın günlerinde asgari ücret gerçekleri

Devamını Oku
09.12.2020
Krize karşı paketler ve büyüme

Krize karşı paketler ve büyüme

Devamını Oku
02.12.2020
19 Kasım öncesi ve sonrasıyla sanayi

19 Kasım öncesi ve sonrasıyla sanayi

Devamını Oku
25.11.2020
19 Kasım’ı beklerken

19 Kasım’ı beklerken

Devamını Oku
18.11.2020
Sınırsız sömürü, dibe doğru yarış

Sınırsız sömürü, dibe doğru yarış

Devamını Oku
11.11.2020
ABD seçimleri

ABD seçimleri

Devamını Oku
04.11.2020
Cumhuriyetin 97. yılında sanayileşme sorunumuz

“Son dönemin en kritik yapısal reformu hayata geçti. Cumhurbaşkanımızın başkanlığında Sanayileşme İcra Komitesi’ni kuruyoruz. Ekonomi tarihimizde böyle bir vizyon ilk defa hayata geçmiş olacak. Bu komitede, sanayimize seviye atlatacak ve ülkemizi geleceğe hazırlayacak kararlar, ilgili bakanlıklarla birlikte alınacak. (...) Uzun vadeli kamu alımlarını destekleyebileceğiz, böylece sanayide ölçek oluşumunu teşvik edeceğiz. Finansman, gümrük, çevre, altyapı, lojistik ve enerji gibi alanlarda kurumlar arası koordinasyonu hızlandırıp yatırımcının önünü çok net görmesini sağlayacağız. Tedarik zincirlerindeki kritik ürünlerin yerlileşmesini teşvik edip yurtiçi üretim çeşitliliğini zenginleştireceğiz.”

Devamını Oku
28.10.2020
IMF’den dünya ekonomisinin görünümü

IMF’nin yılda iki kez yayımladığı “Dünya Ekonomisi Görünümü” (WEO) raporunun ardından Dünya Bankası ile birlikte düzenlediği yıllık toplantılarının ardından gözler bir kez daha dünya ekonomisinin Covid-19 krizi ve sonrasındaki olası seyrine çevrildi.

Devamını Oku
21.10.2020
Amerikan emekçisinin sağlığı ve yoğunlaşan sömürüsü

Amerika Başkanı Trump’ın Covid-19 virüsüne yakalanması ve neredeyse mucizevi bir biçimde kısa sürede sağlığına kavuşarak görevine geri dönmesi, geçen haftanın önemli başlıklarından birisiydi.

Devamını Oku
14.10.2020
Kalkınmayı planlamak

Ülkemizin yoğun ve yıpratıcı gündemi arasında, geçen hafta sessiz sedasız bir yıldönümü kutlandı: Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) bundan 60 yıl önce 30 Eylül 1960’ta 91 sayılı kanun ile kurulmuştu. Böylece Türkiye, kalkınmasını artık “iktisadi ve toplumsal hayatın bütününü göz önünde bulunduran ve en son tekniklere dayanan yeni ve ileri bir planlama anlayışı içinde gerçekleştirilecekti”.

Devamını Oku
07.10.2020
Eskimiş bir ‘Yeni Ekonomi Programı’

2020-2023 yıllarını kapsayan Yeni Ekonomi Programı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından dün açıklandı.

Devamını Oku
30.09.2020
Türk Tabipleri Birliği nedir? Ne yapar?

Türk Tabipleri Birliği (TTB) 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu’na dayanarak 23 Ocak 1953’te kuruldu. Altmış beş ile yayılmış tabipler odalarına kayıtlı yüz bini aşkın hekimi bünyesinde barındırmakta. Üyelerinin yarısı kamuda çalışan, üyeliği zorunlu olmayan hekimlerden oluşuyor.

Devamını Oku
23.09.2020
K-tipi büyüme: Gelirin eşitsizliği

Ulusal ekonominin seyrindeki inişli çıkışlı dalgalanmaların alfabenin harflerine benzetilerek açıklanmaya çalışılması ekonomi gündemimizin renkli ve popüler uğraşları arasında. Özellikle ilgi çeken harf, V ! Bununla daralan bir ekonominin, aynı hız ve kararlılıkla çıkışa geçeceği vurgulanıyor. Örneğin, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak geçen hafta içerisinde yaptığı açıklamada, “tüm öncü göstergeler Türkiye açısından en kötünün geride kaldığını gösteriyor. 2. yarıda ‘V’ şeklinde toparlanma bekliyoruz” sözleriyle bu beklentiyi dile getirmekteydi.

Devamını Oku
16.09.2020
Türk Tabipleri Birliği Uyarıyor

Bu satırların yazıldığı sırada dünyada toplam olgu sayısı 27 milyon 436 bin kişiyi aşmış; virüs nedeniyle yaşamını kaybedenlerin sayısı 896 bin kişiye ulaşmış idi. 7 Eylül itibarıyla, Sağlık Bakanlığı’nca yayımlanan resmi verilere göre, ülkemizdeki aktif olgu sayısı 281 bin 509 kişi; yaşamını kaybedenlerin sayısı ise 6 bin 730 idi.

Devamını Oku
09.09.2020
Milli gelirin normal halleri

Türkiye’nin milli geliri 2020’nin ikinci çeyreğinde bir yıl öncesine oranla yüzde 9.9 azaldı.

Devamını Oku
02.09.2020
Türkiye’nin enerji sorunu

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, geçen hafta “Türkiye, tarihinin en büyük doğalgaz keşfini Karadeniz’de gerçekleştirdi” sözleriyle kamuoyunda bir süredir beklenmekte olan müjdeyi açıkladı. Erdoğan, 320 milyar metreküp doğalgaz rezervi bulunduğunu belirterek “Hedefimiz 2023’te Karadeniz gazını milletimizin kullanımına sunmaktır” dedi. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak da söz konusu müjdeyi “Artık cari fazlayı ve döviz fazlasını konuşacağımız yeni bir dönem başladı” sözleriyle karşıladı.

Devamını Oku
26.08.2020
Döviz kurunda rekabetçi olmak

Türk Lirası’nın uluslararası paralar karşısında hızla değer yitirdiği günlerin ardından konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, dövizdeki pahalılığın vatandaşlar açısından önemli olmadığının altını çizerek “Önemli olan kurun seviyesi değil rekabetçi olup olmamasıdır” dedi ve “Turizmin gelmesi için ihracatçı için benim para birimim daha cazip, daha rekabetçi olsun” görüşünü savundu.

Devamını Oku
19.08.2020
Türk Lirası’nı ve TC Merkez Bankası’nı anlamak

Başlığımızdan yola çıkalım: “Türk Lirası’nın seyrini ve TC Merkez Bankası’nın ne yapmak istediğini anlamak” hiç de zor değil aslında… Bu sorulara yanıt verebilmek için çok derin iktisat bilgisine de ihtiyaç gerekmiyor. Biraz sağduyu, en temel birkaç veriyi izlemek ve önyargılı, bağnaz inançlardan uzak, akılcı düşünmek yeterli. Ama bu saydıklarımız içinde de en zor olanı sonuncusu: Bağnazlık ve kör inançlara değil, bilimsel şüpheye ve aklın üstünlüğüne dayanmak.

Devamını Oku
12.08.2020