Erinç Yeldan

Ücretli emek, küresel ekonomide ve Türkiye’de

30 Aralık 2020 Çarşamba

2020 artık geride kalmak üzere. Emek cephesi açısından geriye dönüp baktığımızda, kapanan işyerleri ve milyonlarca işçinin işini kaybettiği bir kâbus yılını hatırlayacağız. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 2020-21 Küresel Ücret Raporu, söz konusu kayıpların küresel potansiyel çalışma saatinin yüzde 12.1’ine ulaştığını; bunun da tam zamanlı 345 milyon iş kaybı anlamına geldiğini belgeliyor.

ILO’nun verileri, 2019’un son çeyreği ile karşılaştırıldığında, 2020’nin üçüncü çeyreği itibarıyla küresel ücret gelirlerindeki kaybın 3.5 trilyon dolara yükseldiğini (yüzde 10.7’lik daralma) belgeliyor. Bir karşılaştırma yapacak olursak, IMF’nin söz konusu döneme ilişkin küresel toplam gelirindeki kayıp yüzde 4.4 olarak tahmin edilmekteydi. Dolayısıyla, dünya gelirindeki daralmaya görece, ücretli emeğin yaşamakta olduğu kayıplar çok daha sert olmaktadır. Güvencesiz ve enformel koşullarda çalışmak zorunda olan 1.6 milyar emekçiyi katarsak (tüm küresel işgücünün yüzde 76’sı), 2020’nin dünyasının emekçiler için nasıl bir yıkım yılı olduğunu görmemiz kolaylaşıyor.

Diğer yandan, kuşkusuz ki birçok ülkede Covid salgınının ekonomiler ve özellikle işgücü piyasaları üzerine olan olumsuz etkileri hafifletmek üzere bir dizi önlem alınmış durumdaydı. IMF tarafından derlenen veriler, G20 topluluğunda uygulanmış bulunan mali canlandırma paketlerinin 7.6 trilyon dolara ulaştığını belgeliyor. Bu rakam söz konusu ülkelerin toplam milli gelirinin yüzde 11.2’si. Hemen bir karşılaştırma yapalım: Türkiye’de yıl boyunca uygulanmış olan mali canlandırma paketlerinin milli gelirimize oranı sadece yüzde 0.4. Böylece olunca Türkiye’de yaşanmış olan toplam es¸degˆer is¸ kaybının 2 milyon 159 bin olarak hesaplandığını ve söz konusu kaybın resmi işsizlik oranına ilave yüzde 10’luk bir boyuta ulaştığını okumak hiç de şaşırtıcı gelmiyor.

Konumuzu güncel bir noktaya, asgari ücrete getirelim. ILO, dünyamızda işgücünün yüzde 19’unun asgari ücret olarak belirlenen geçimlik düzey ve altında çalıştığını bildiriyor. Bu yaklaşık 327 milyon emekçi demek. Bu rakamın 266 milyonu asgari ücretin altında enformel koşullarda istihdam ediliyor, 152 milyonu ise kadın emekçi. Gene karşılaştırmak yapmak üzere, DİSK Araştırma Merkezi’nce yayımlanan Türkiye’de Asgari Ücret Gerçeği Raporu’na göre Türkiye’de 19 milyon 536 bine ulaşan toplam ücretlinin yüzde 17.1’i asgari ücretin altında; yüzde 38.3’ü ise asgari ücret ve asgari ücretin altında ücret geliri elde etmekte.

Tüm bütün bunların aslında neredeyse 20 yıldır süregelen emek aleyhtarı dönüşümlerin bir uzantısı olarak gerçekleştiğini biliyoruz. ILO’nun paylaştığı veriler, özellikle yüksek gelirli ülkeler grubunda işçi üretkenliğindeki birikimli artışın yüzde 21.8’e ulaşmasına karşın, ücretlerdeki artışın sadece yüzde 14.3’te kaldığını ve dolayısıyla emeğin milli gelirden aldığı payın sürekli düşmekte olduğunun altını çiziyor.

2021’in tüm dünyada barışın ve emeğin değerlerinin egemen olduğu bir yıl olması dilekleriyle, tüm okurlarımın yeni yılını kutluyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları