Adnan Binyazar

Erdemin başı dil (04.09.2020)

04 Eylül 2020 Cuma

Tarihimizde dil bilincinin uyanışı eskilere dayanıyor. 8. yüzyılda Köktürk Anıtları’nın bir yüzüne kazılan şu sözleri Bilge Kağan söylemiş:

Türk Oğuz beyleri, halkı işitin! Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, Türk halkı, senin devletini, yasalarını kim yıkıp bozabilir!

Dili erdemin başı sayan Kaşgarlı Mahmut, 1074 yılında yazdığı Divanü Lugâti’t-Türk adlı yapıtında Türkçenin Arapçayla at başı birlikte giden zenginlikte bir dil olduğunu ileri sürerek, topladığı atasözleriyle Türklerin kök kültürünün temeline inmiştir.

Konfüçyüs’e yöneltilen “Devleti yönetme yetkisi sana verilseydi, önce neyi düzeltirdin” sorusunu, o, dilin toplum yaşamındaki yerini, yalnız o dönemde değil, bugün de geçerli olan bir yorumla yanıtlıyor:

Önce ülkenin dilini düzeltirdim, çünkü dil düzgün kullanılmazsa insanlar düşüncelerini iyi anlatamaz. Öyle olunca işler düzgün yapılamaz, düzen bozulur. Düzen bozulunca da ülkede adalet sağlanamaz.

Kültür devrimi

Cumhuriyet yalnızca yönetim yenilenmesi değil, kültürel devrimdir. Kurtuluşun ardından, kuruluşa geçilirken, tarihsel kökene inilmesini, dilin gelişimini sağlamak amacıyla Türk Tarih ve Dil kurumları kurulmuştur.

Üyeleri şair, yazar, bilim insanlarından oluşan Türk Dil Kurumu öncelikle Türkçe Sözlük’ü, ardından, Anadolu’nun dört bucağından derlenen sözcüklerden oluşan Halk Ağzından Derleme Sözlüğü ile Tarama Sözlüğü’nü hazırladı.

Dil kavram birimi olan sözcüklerden oluşur. Düşünce, kavramlarla gelişir. Bilim, sanat alanında bir konuyu kavramak terimlerle sağlanır. Divanü Lugâti’t-Türk’te geçen Erdemin Başı Dil atasözünü kitabına ad yapan Emin Özdemir, yazdığı Terim Kılavuzu ile Kaşgarlı Mahmut’un yolunu izlemiş, yetkin kişilere uzmanlık alanlarının terimlerini içeren kitaplar hazırlattırarak Türk Dil Kurumu’nun bir boşluğu daha doldurmasını sağlamıştır.

Dil bağnazları

Yazıktır ki, Atatürk’ün gözü gibi koruduğu Türk ordusunun en başındaki Kenan Evren, bir darbeyle cumhurbaşkanı olunca, ülkede çözüm bekleyen yüzlerce temel sorun dururken aydınlanmadan ne denli yoksun olduğu şundan bellidir ki, Atatürk devrimlerinin insanımızı tarihinin, dil kültürünün derinliklerine yönlendiren Türk Tarih ve Dil kurumlarını sıradan dairelere dönüştürerek işlevsiz kılmıştır. Böylece dilimizin yalınlaşması yolunda çaba gösteren Ziya Gökalp, Ali Cenap Yöntem, Mehmet Emin Yurdakul, Ömer Seyfettin gibi düşünür ve yazarların emeği de hiçe sayılmıştır.

Dili yalınlaştırmanın üzerinden 98 yıl geçmesine karşın, yenilikleri içine sindiremeyen bağnaz takımı, her gelişimde Atatürk’e saldırıyor. Onlar kafataslarının içinde kütükleşen beyinlerini kör bir ışıkla bile aydınlatmış olsalardı Rönesans, Reform gibi, insanın düşünüş alanlarını genişletip sanatı yaratıcı kılan büyük bir değişimi başlatan Atatürk devrimlerinin önünün alınamayacağını düşünürlerdi.

Dil bilinci

Göğerti, verimli topraklar üzerinde boy verir; Prof. Dr. Ferhan Özmen, göğertisini yitirmeyen bilinciyle, dilimize beslediği saygısını Emin Çölaşan’ın sayfasına ilettiği “Türk aydınlarımızın Türkçe konuşup Türkçe yazmaları halinde, halkımız bu salgının ne olduğunu daha iyi anlayarak önlem alacaktır” temeline oturttuğu yazısında, kültürümüze virüs gibi sızan yabancı sözcüklerin Türkçe karşılıklarını da anımsatıyor:

Pandemi: ölümcül salgın, semptom: belirti, pnomoni: zatürree, dezenfekte edilmiş: arındırılmış, dezenfektan: mikrop arıtan, vital: bulgu, filyasyon: temaslı tarama, entübe: aletli solunum, ventilatör: yapay solunum cihazı...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Anılar yumağı 6 Aralık 2024
Fotoğrafı buzlamak 29 Kasım 2024
Cinci hocalar 22 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları