Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Bir direniş eylemi olarak okumak…
“Uygulama, kitaplarda yazdığı gibi değil…”
Bu, çok sık duyulan bir saptamadır. Kitaplardan olması gereken’i okuyanlar, olan’ın farklılığı karşısında çoğunlukla böyle derler. Ve bu saptama, yalnızca bir saptama olmasının dışında, çoğu kez neredeyse bir umutsuzluk havasını da beraberinde taşır.
Öyle ya, madem şu ya da bu alandaki uygulama “kitaplarda yazdığı gibi değil”, o halde okumanın ne yararı var? Böyle bir saptamanın ardından okumakta direnmek, insanı neredeyse bir tür toplum-dışılığa sürüklemez mi?
Kitaplardaki doğruların karşısında uygulamadaki yanlışların yer alması ve göze batması, yeni bir şey değil. Bu ikilem, insanoğluna matbaanın icadından bu yana epey sıkça eşlik etmekte.
Ama aynı tarihsel süreç, bize uygulamadaki yanlışların ancak yazılardaki doğrulardan –bireysel düzlemde bile olsa– ödün vermemekle düzelebildiğini de gösteriyor.
Doğruyu aramanın aracı olarak okumak …
Örneğin, hukuk fakültelerinde öğretilen adalet düşüncesi ile halen uygulanan ve adalet düşüncesinden zerre kadar nasibini almamış hukuk düzeni arasındaki olumsuz farklar, adalet düşüncesinden ve idealinden, “Hukuk, ne zaman adalete hizmet eder” sorusunu sormaktan vazgeçmemizi mi gerektirir?
Yoksa böyle bir saptama, tam tersine, bizi adalet üzerinde çok daha boyutlu düşünmeye mi itmelidir?
“İnsan olarak yaşıyorum” iddiasındaysak eğer ve biz de Sokrates’in o ünlü: “Üzerinde düşünülmeyen bir hayat, yaşanmaya değer bir hayat değildir” ilkesinden yanaysak, elbetteki ikincisi!
Sanat öğrencilerimden de sıkça duyuyorum: “Ama hocam, şu anda yapılan sanat, okuduklarımız gibi değil ki!”
O halde?
O halde okumakta direneceğiz. Yanlışlara karşı açtığımız savaşta, cephelere gittikçe daha çok bilgi süreceğiz. Yeter ki –askerlikteki deyişle– kendi “ikmal hatlarımızı”, yani kitaplarla desteklenmemizi kendimiz engellemeyelim. Çünkü böylesi, yenilgiyi daha baştan kabullenmekten başka bir şey olmaz.
Hiç unutmamamız gereken bir nokta daha var: Okumanın hiçbir türü, hemen yarına ait somut getiriler vaat etmez. Her okuma eylemi, yanlışlara karşı hayatımız boyunca vereceğimiz bir başka savaşın hazırlık aşamasından başka bir şey değildir.
Yıllar önce okunmuş bir kitaptan edinilmiş bir gücün, şimdi’nin hiç beklenmedik bir anında bizi zafere götürmesi – bu, her şeye karşın okumaktan vazgeçmeyenlerin sıkça yaşadıkları bir deneyimdir!
Militan bir okuma eylemi…
Belli bir zamanda bizi kuşatan ortam ne kadar cehaletin uçurumlarıyla dolu olursa olsun, yapmamız gereken kararlı bir direniş ruhuyla, militan bir tutumla okumayı sürdürmektir. Doğru seçimler aracılığı ile, itildiğimiz o uçurumlara düşmemek için bilginin silahlarını kuşanmaktır.
Kant’ın Aydınlanma’ya ait tanımını bir kez daha hatırlamak, sanırım bize önemli bir rehberlik hizmeti sunabilir: “Aydınlanma, insanoğlunun kendi kusuru ile içine düştüğü ergen olmama halinden kurtulmasıdır…” Bu bağlamda yeterince militan bir okurluğu hedeflememekten daha ağır bir kusur düşünülebilir mi?
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!