Akil Adama İçten Bir Yanıt

31 Mayıs 2013 Cuma

Depremden, terörden, iş kazalarından ölenlerden katbekat daha fazla insan trafik kazalarında ölüyor...
Trafikteki ölümlerin bazıları önlenebilir cinsten.
Özellikle de içkili araç kullananların yol açtığı ölümler.
İçkili araç kullanmaya karşı olmak ile içki düşmanlığı ayrı şeyler.
Çok akıllı olmaya gerek bile yok.
Bendeniz tüm partilerin oybirliğiyle bir dönem TBMM Trafik Güvenliği Komisyonu’na başkanlık yaptım.
Dün, akil insanlar heyetinden
Hasan Karakaya’nın aklına bu gelmiş.
Akit’teki köşesinde, bendenizin Hürriyet’te 12 yıl önce yayımlanan, bir demecine işaret ediyor ve...
Alkollü araç kullanmak bir tür hastalıktır, cezası artırılmalıdır!” dediğimi yazıyordu.
Arşivcilik zahmetine keşke girmeseydi.
Arasaydı aynı demeci yine verirdim.
Başka noktaları da eklerdim:
- İçkiye ve içenlere savaş açmakla, sarhoş araç kullanmaya karşı çıkmak ayrı şeylerdir.
- İslamiyet, içkiyi haram kılmıştır.
- Ama yine de Kuranıkerim’de,
“Ey iman edenler, sarhoş iken namaz kılmayınız!” ayeti vardır. (Nisa suresi 43).
- İslam dini içki içeni, dinden çıkmış veya kâfir olmuş saymıyor.
- Ama ne yazık ki bugün bu iktidar ve yanlıları, içki içene bu gözle bakma eğilimindedir. -
“Düzenleme” diye gelen yasakların ucunun nereye varacağından endişe duyulması bundandır.
Karakaya’nın dediği doğru.
Komisyon olarak benzin istasyonlarında alkol satışına karşıydım.
Depoyu doldurup, yanına da bir kasa bira alıp içerek yola devam edenlerin sergilediği acı tablo raporlarla belgelenmişti.
Ama bu iktidar, TBMM’nin özel olarak kitaplaştırdığı o raporu nedense 10 yıl hiç dikkate almadı.
Ve herhalde sonunda
“Tramvayın istenen istasyona gelindiğine” kanaat getirdiği için, doğrunun arasına birçok yanlış da karıştırarak “tuzaklı bir yasakçılığa” yönelindi.
Amaç yasağa karşı çıkanı,
“alkolü savunur” duruma düşürmek...
“Sarhoş araç kullanmaya karşıyım” diyeni..
“İçki düşmanıydı, şimdi değişti!” diye damgalamak...
Oysaki yasakçılığa karşı olmak için içkiye ne dost olmak gerekiyor, ne de düşman.
Hele akil falan olmak hiç gerekmiyor. Dün başlığa çıkardığınız
“Meyhanede bekârlığa veda edenin çocuğu zenci olur!” lafının ne anlama geldiğini anlamak için de gerekmediği gibi.

\n


\n

Başbakan Keşke Daha Çok Şeye Karışsa..

\n

Başbakan meyveli ağaç. Taşlayan taşlayana.
Düne kadar bakanı
Ertuğrul Günay bile, ağaç ve yeşil düşmanı mealinde “tvit”ler (kıtırlar) atıyordu.
Başbakan yeşile düşman olsa, her yıl İstanbul’un dört bir yanını ömrü iki haftalık da olsa milyonlarca lale ile donattırır mı?!
“Orduya ve askere karşı takıntılı!” diyenler de var.
“Asker takıntısı” olsa...
Taksim’in ortasına tarihi kışla binası diktirir mi?
“Ama o kışla aslında AVM olacak!” deniyor.
Elbette AVM olacak!
Yok bir de içine asker mi yerleştirecekti!
Başbakan her şeye keşke daha çok karışsa...
Keşke sevişme sıklığına, biçimine ve zamanına da karışsa.
Çünkü çocuk
“adedini” belirleyecek en önemli unsurlar bunlar.
Uzmanlar, kuru kuru 3, 4, 5 demekle olmaz ki bu işler, diyor.
Hem çocuğun doğmasıyla iş bitmiyor ki.
Onların bırakalım işi gücü, önce hayatta kalması gerekiyor.
Bunun için de Başbakan’ın daha çok şeye ve her şeye karışması şart!
Mesela anaokullarındaki lavaboların sağlamlığına...
İlkokul bahçelerindeki demir kapıların menteşelerine...
Hastanelerdeki röntgen cihazlarının iyi monte edilip edilmediğine de karışmalıdır..
Ki Maltepeli 6 yaşındaki
Efe Boz...
Dün ölüm haberi gelen Antalyalı 11 yaşındaki
Cansel Sayın...
Ve Batmanlı 6 aylık
Edanur bebek gibiler hayatta kalabilsinler!
“Ayran tiryakisi kuşak” olarak hayatlarını sürdürebilsinler...
Büyüyünce
Erdoğan’a oy verebilsinler
Üremek de üretmek de şıpın işi.
Tekir kediler de bu işi yapabiliyor, sakalsız uyuz kır tekeleri de...
Bu iş için daha
“organize” olmak şart.
Mesela Suriyeli sığınmacılara, çoluk çocuk arasında çadırda sevişemedikleri için bazı mülki amirler onlara birkaç saatliğine özel konteynırlar tahsis ediyor.
Bu elbette
“devletin” bilgisi ve izniyle oluyor.
Başbakanımızın daha fazla alana daha kapsamlı müdahalesi şart.
Yoksa bebelerimiz, çocuklarımız, doğduklarıyla değil öldükleriyle kalıyor.

\n

Tam Gaz Zafere..

\n

Taksim’deki eylemcilerin başlıca kaygısı, plansız yapılaşma, ortalığı AVM’lerin kaplaması ve nefes alacak meydan kalmaması.
Oysa buna sevinmeleri gerek.
Toplanacak meydan kalmaması demek, daha az biber gazı demek.
Bu ise devletin biber gazı masrafının düşmesi...
Ve mesela denk bütçe demek...
İşçiye, memura, emekliye zam demek.
Yani her şerde bir değil, bazen bin hayır vardır.
Ertuğrul Günay’ın dün attığı “tvit”te dediği gibi:
“Yanmışsa insan, külünden yapılan hisar vardır, yenilgi yenilgi büyüyen zafer vardır!”
Ama o zaferin müjdesini Günay gibi biri veriyorsa yine de ihtiyatlı olma gereği vardır!

\n

Yasalar sosis gibidir.
Nasıl yapıldığını bilmemek daha iyidir!

\n

Otto von Bismarck

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları