Gül'e de Yansıyan Bir Yürekten İletişim Feryadı

04 Haziran 2013 Salı

Bülent Arınç’tan Kadir Topbaş’a, “akil heyetinin” en önde gelenlerinden iktidarı en geriden izleyenlere kadar birçok kişi bir “iletişim kazası” diyor.
“İletişim” de “açılım” gibi Türkçenin en güzel kavramlarından.
Yalnız içine ne konulduğu ve nereden bakıldığı çok önemli.
Her şey bir iletişim...
Polisin,
“Kırmızılı Kadın”la ancak biber gazı hortumu ile iletişim kurabilmesi de bir tür iletişim.
İstanbul’un en fanfinfon AVM’lerinden Kanyon’da dün açılan,
“Başbakan’ı sosyal medyaya yedirmeyiz!” afişi de...
Ama asıl ve gerçek iletişim
“yürekten iletişim”!
“Şiddetsiz iletişim” de deniyor.
Bu bir bilim dalı artık.
Türkiye’de de çok şükür doktora düzeyinde ilgilileri var...
Onlardan biri de bir hukukçu
Hale Meriç.
Çapulcuların arasına o da karışmış. Uzmanlık alanı iletişim ya, o da Taksim’e gitmiş. Sonra da oturup
“Twitter”dan izlenimlerini Cumhurbaşkanı Gül’e yazmış.
Başbakan
“Twitter bir bela ve musibet” diyor.
Ama Sayın Gül gibi o da, ülkemizin en önde gelen
“tweet”çilerinden.

\n

***

\n

Hale Meriç, Gül’e gönderdiği “tweet’ten taşan” izlenimlerini bu köşe ile de paylaştı:
“Ben de üst üste iki gün Gezi Parkı’na gittim.
Oradaki hava karnaval gibi.
Elbette herkes kendi inancıyla, değerleriyle, görüşleriyle gelmiş.
Ancak kişisel fikirlerin ötesine geçmiş bir dayanışma ruhu var. Birliktelik, saygı ve birbirine özen var.
Gezi Parkı, adeta yeni bir insanlık bilincinin pınarı olmuş...
Eve dönünce, TV’lerden değil de, Facebook’tan Beşiktaş’ın halini görünce...
En son da Başbakan’ın dünkü, bugünkü konuşmasını dinleyince, bu şiddet ortamında ne yapılır diye kendimi sorgulamaya başladım!”

\n

Ne istiyorum

\n

SORU- Yürekten iletişimci bu olana nasıl yaklaşmalı:
MERİÇ- Önce ben ne istiyorum diye sordum. Sonra çevremdekiler ne istiyor diye...
Sonra da genelde ne isteniyor diye baktım.
Değerlerimizi, düşünce ve duyguların merkezine koydum.
Ortak değerlerden hareket etmemizin hepimizi kurtuluşa ve huzura götürecek tek yöntem olduğunu düşündüm.
İnsani değerlerimizin de -bağlı kalabilirsek eğer- tahminimizden daha yüksek olacağına inanıyorum. Dayanışma, özen ve saygı hepimizi birleştirdi...
SORU: Sonraki aşama ne olmalı?
MERİÇ: Bir defa, “Neye, hayır dediğimizi değil de... Neye evet diyeceğimizi düşünmeli ve hayata geçirmeliyiz!”

\n

Tencere tava, farklı bir hava

\n

SORU: Peki bunlar neler?
MERİÇ: Madde madde sayalım dilerseniz:

\n

- Diyaloğa ve dayanışmaya dayalı bir birlikte yaşama kültürü oluşturmalıyız.
- Bunun için de kaynakların nasıl kullanılacağına karar verilirken, bu karardan etkilenenlerin de karar sürecine aktif şekilde katılmasını sağlamalıyız!
- Bunu, insana saygının insanlık bilincinin ve kültürünün kültürümüzün bir parçası olarak görmeliyiz.
- Tohuma, gıdaya, suya, toprağa, ormana ilişkin kararlara bu kararlardan etkilenecek olanların katılmasını istiyorum.
- Yaratıcı katılım mekanizmalarının oluşturulmasını istiyorum.
- Yetkiden, paradan, toplumsal-siyasal statüden, sayısal üstünlükten ya da başka bir yerlerden alınan desteği baskıya dönüştürerek değil de, birlikte yaratmak, üretmek, keşfetmek için kullanalım istiyorum.
- İnsan olarak şu kısa yaşantımızda içimizdeki her olumlu değeri, gerçekleştirmeye yönlendirelim istiyorum.
-
“Baskı gören baskı yapar!” kuralı ne yazık ki bir gerçek. İnce ince örülmekte olan baskı kalıplarının yerini dayanışmaya diyaloğa bırakmasını istiyorum.
- Açık bir kalp ve zihin ile tüm ihtiyaçları, görüşleri dinleyen ve anlamaya çalışan bir yönetim istiyorum.
- Yönetimden kastım, aileden, okula, valilikten Başbakanlık’a her düzeyde yönetim ve yönetici iradedir.
- İnsanlığı ve toplumları kurtaracak olanın diyaloğa açık yönetimler olacağı inancını herkesin paylaşmasını istiyorum.
-
“Etiketlerimizin” altındaki “insanlığımızı” görebilmemizi istiyorum.
- Şu anda çarpışan ne yazık ki, etiketlerimiz. O etiketleri çıkarıp atmalıyız ki altındaki insanlığımız da ortaya çıksın!
- Tüm gücümüzle şiddet uygulayanları sevgiye, diyaloğa, dayanışmaya davet etmeye devam edelim.
- Neye değer verdiğimiz ortaya çıkınca ve ortak değerlerimizde buluşunca, gücümüzün artacağına inanmalıyız.
- Bunları kendimi daha da netleşmek ve hizalanmak için ve sizlerle bağlantımı
- Dün Cumhurbaşkanı’na bir tweet yazabildim.
- Tüm yöneticilere, sesimizi sabırla duyurmaya ve diyaloğa davet etmeye devam edelim...
- Sonuç olarak, değerlerimizle aynı hizada olup olmadığımızı sürekli olarak kontrol etmeliyiz.
- İçimizdeki duyguları,
“duyulabilir şekilde” ifade etmeyi, bıkmadan, usanmadan sürdürmeliyiz.
- Ve mümkün olan her fırsatta karşımızdakine kulak vermeliyiz.
- Böylece, temel bir eksiğimiz olan
“dinleme kültürümüzün” tohumlarını atmalı ve yeşertmeliyiz.
- Elbette bu arada hukuk ve adaletin desteğini de almaktan da vazgeçmemeliyiz.
- Bir de elbet
“yürekten iletişim” derken, polis ve yöneticilerin ihtiyaçlarını da gözetmeliyiz.
- Polisin, valinin, Emniyet müdürünün, bakanların, özellikle de Başbakan’ın etiketleri altındaki insanlığı görebilmeyi ve onların asıl bu yönleriyle içten ve yürekten bir bağ kurabilmeyi çok istiyorum.
- Böylece onların da asıl bu yönlerini ve özlerini hatırlayacaklarına her şeye rağmen inanıyorum.
- Çünkü, sevgi sözcüklerini herkes dinler.
-
Gandhi’nin sözleriyle bitirmek en doğrusu: Karşındakine, kalbinde şiddet (öfke, korku, endişe, çaresizlik, yılgınlık) olmadan bakabilmektir en doğru yol, o sana düşmanca baksa da...
SORU: Bunlar için bir tür toplumsal zihniyet devrimi gerektiriyor öyle değil mi?
MERİÇ: Evet. Kat edeceğimiz çok yol var... Adım adım, kol kola, yan yana inançla sevgiyle yürümeye devam... Yolun sonunda bizleri, hepimizi bekleyen barış, özgürlük ve huzur var.
Teşekkür ederim.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları