İmar kültürü

İmar kültürü

03.11.2020 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Kadim dostum Mete Tapan telefon etti. Arayan Mimar Prof. Dr. Mete Tapan olunca, konuşulan da kaçınılmaz olarak binaların depreme dayanıklılık sorunu olacaktı. 

- Mutlaka yaz, dedi; deprem riski büyük olan yerlerde imar planlarını yeniden yapmakta yarar var.

- Senin yazman daha önemli, sen yaz, dedim.

Hocanın keyfi yoktu. “Yaz yaz yaz bir şey değişmiyor, şimdiye kadar kaç kez yazdık da ne oldu?” dedi ama kapıyı da aralık bıraktı. Yine de notlarımı aldım. Mete Tapan Cumhuriyet’in yazarları arasında olduğundan yakında yazısını okuruz. Ama ben şimdiden söylediklerinin içinden bazılarını aktarayım. 

Her şeyden önce, yapıların depreme dayanıklı olmamasının nedeni olan projelerin uygulanması sırasındaki aksaklıkların giderilmesinin çarelerinden biri de denetimin sigortalara bırakılması, deprem riski büyük olan yerlerde imar planlarının yeniden yapılmasında merkezi otorite ile yerel yönetimlerin birlikte çalışmalarıydı.

Soruyorum: “Peki, bunu sağlamanın yolu ne?

Hocanın yanıtı, “İmar kültürünü geliştirmek” oluyor.

***

Yaşamsal bir konuya parmak basıyor Hoca. Gerçekten imar kültürü çok önemli. Oğlum Devrim, Paris’i ilk gördüğünde şunu söylemişti:

- Herhalde burada yaşayan bir insan ile Türkiye’de yaşayan birinin kent kavramı aynı olmaz, değil mi?

Hak verdim.

Ama imar kültürü, kent kültürü öyle kendiliğinden oluşmuş şeyler değildi. Paris de yıllar boyu ne imar cinayetlerine sahne olmuş, ne habasetleri yaşamış, ama üretiminin gerekleri, düzenin ihtiyaçları, zamanla imar kültürünü ve mevzuatını oluşturmuş, ortaya Paris çıkmıştı.

Kapitalizmle at başı giderek oluşmuştur imar kültürü ve Paris.

Burada hiçbir ahlaki sınırlama tanımaz acımasız kâr tutkusunun yolsuzluk ve cinayetlerini unutmadan bir faktörü de görmezden gelemeyiz: Üretim. Kentin oluşumunda kuşkusuz ekonomik çıkarlar çatışıyordu, ama üretimin yapısı gereği bazı zorunlukluklar ve kurallara da boyun eğiliyordu. Düzen, insanları limon gibi sıkıp posasını çıkaran vahşi bir sömürü düzeniydi ama yine de üretime dayalıydı.

 Acımasız kapitalist düzen kendi kurallarını dayatarak yasalarını, kurumlarını egemen kılarken hep ekonomisinin tabanını üretime dayıyor ve sermayenin yararına oluşturulmuş yasalarını, kurallarını titizlikle uyguluyordu.

Kimilerinin uzun süre kapitalizmle özdeşleştirdikleri talan toplumlarının düzeni ise çarkları sermaye sınıfının çıkarlarına uygun dönen bir üretime dayanmaz. Orada ekonominin temeli avanta ve yağmaya dayanır, sistem talan sistemidir. Talan sistemi, hazır olarak bulduğu doğal tarihi ve kültürel zenginlik olarak ne varsa hepsinin acımasızca yağmasına ve talanına dayanır. Kent, kapitalist sistemde de var olan ve gözü dönmüş sermayenin tasallutu altında bulunan rantın kaynağıdır, ama bu rantın paylaşımı üretimin gereklerine uydurulur. Talan düzeninde ise rant paylaşımı güçten başka sınır tanımaz.

***

Nasıl ki kapitalizm kendi etiğine uyan estetikte kentlerini yaratmışsa, talan düzeni de kendi etiğine uygun estetikte kendi çarpık kentlerini yaratır. Talan sistemlerinin üretimin ve paylaşımın gereksinimlerinin yansıması olan imar kültürleri yoktur ve olamaz da.

Orada, talan ekonomisinin ihtiyaçlarına uygun olarak vahşi bir yağma ve talan, avantanın da mekanizmasının işleyişini belirler. Orada imar veya kent kültürü değil, kaba bir yağma düzeni oluştururken, o etiğin ve estetiğin gereği olan rantsal dönüşüm kentsel dönüşüm yerine egemen olur.

Bu durumda görülüyor ki Türkiye’nin imar kültürünü oluşturması, depreme karşı mücadelede kendini selamete çıkaracak olan kentsel dönüşümü başarabilmesi ancak yağma ve talan düzeninin yerini üretime dayalı bir düzenin almasıyla mümkün olabilecektir. 

Yazarın Son Yazıları

İyi insan (19 Mart 2024)

İyi insan

Devamını Oku
19.03.2024
Laiklik nedir?

Laiklik nedir?

Devamını Oku
06.03.2024
Yıldönümü

Yıldönümü

Devamını Oku
03.03.2024
Aslında biliyorlar

Aslında biliyorlar

Devamını Oku
01.03.2024
Vatan nöbeti

Vatan nöbeti

Devamını Oku
27.02.2024
Daha neler olacak?

Daha neler olacak?

Devamını Oku
25.02.2024
Ali Sirmen yazdı...

Türkiye hâlâ laik mi?

Devamını Oku
23.02.2024
Mutluluk mecburiyeti

Mutluluk mecburiyeti

Devamını Oku
20.02.2024
İşin özü

İşin özü

Devamını Oku
18.02.2024
Tehlikeli kavga

Tehlikeli kavga

Devamını Oku
13.02.2024
Kader mi?

Kader mi?

Devamını Oku
11.02.2024
Biat etmeyene hayat yok

Biat etmeyene hayat yok

Devamını Oku
09.02.2024
AKP yanıltıyor

AKP yanıltıyor

Devamını Oku
06.02.2024
Monşer

Monşer

Devamını Oku
04.02.2024
Neler olmaz ki?

Neler olmaz ki?

Devamını Oku
02.02.2024
Ne aceleniz var?

Ne aceleniz var?

Devamını Oku
30.01.2024
Bir ittifak nasıl kurulur?

Bir ittifak nasıl kurulur?

Devamını Oku
28.01.2024
Lütfedilen bir yaşam

Lütfedilen bir yaşam

Devamını Oku
27.01.2024
Ali Sirmen yazdı...

CHP-İsveç-NATO

Devamını Oku
26.01.2024
İyi insan (24 Ocak 2024)

İyi insan

Devamını Oku
24.01.2024
İflas budur işte

İflas budur işte

Devamını Oku
23.01.2024
Sam amcamız bizi attaya götürüyor

Sam amcamız bizi attaya götürüyor

Devamını Oku
21.01.2024
Sokak ve siyaset

Sokak ve siyaset

Devamını Oku
19.01.2024
Nasıl olacak?

Nasıl olacak?

Devamını Oku
16.01.2024
Zor günler

Zor günler

Devamını Oku
14.01.2024
Ali Sirmen yazdı

Türkiye’nin ekseni

Devamını Oku
12.01.2024
Yeni yerel yönetim

Yeni yerel yönetim

Devamını Oku
09.01.2024
Bir Kuvvacı dost

Bir Kuvvacı d

Devamını Oku
07.01.2024
Büyük çıkmaz

Büyük çıkmaz

Devamını Oku
06.01.2024
Din devleti

Din devleti

Devamını Oku
05.01.2024
Belliydi

Belliydi

Devamını Oku
02.01.2024
Aynı anıyı paylaşmak

Aynı anıyı paylaşmak

Devamını Oku
31.12.2023
Aynı vatanı paylaşmak

Aynı vatanı paylaşmak

Devamını Oku
29.12.2023
Durum

Durum

Devamını Oku
26.12.2023
‘Dostum Mozart’

‘Dostum Mozart’

Devamını Oku
24.12.2023
‘Anayasal kabahat!’

‘Anayasal kabahat!’

Devamını Oku
22.12.2023
Seçmenin tepkisi

Seçmenin tepkisi

Devamını Oku
19.12.2023
Bir garip patron

Bir garip patron

Devamını Oku
17.12.2023
Ali Sirmen yazdı...

‘Allah’ın gazabı’

Devamını Oku
15.12.2023
Hamas ve Kuvvacılar

Hamas ve Kuvvacılar

Devamını Oku
12.12.2023