Ne anlaşması?

22 Mart 2016 Salı

Arkadaş! Avrupa’ya mültecileri uğratma sakın.
Siper et gövdeni dursun bu umutsuz akın!
Gelecektir sana vaat edilen üç milyarın
Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın
Bir sürü laf kalabalığının ötesinde AB ile Türkiye’nin, Başbakan Davutoğlu’nun “Kayseri pazarlığı” olarak nitelediği pazarlık sonucu vardıkları anlaşmanın özeti, Mehmet Akif’in İstiklal Marşı’ndan alınan dizelerle ifade edilmiş şekliyle budur.
Yani kısaca, Türkiye AB’ye mülteciler yığılmasın diye yurdunu siper ederek kendini bir tampon bölge haline getirmeyi kabul etmiştir. Ortadoğu’da yeni düzenin mimarının “hınk deyicisi” Avrupa da, onun bölgeyi kendinin pek sevdiği deyişiyle yeniden dizayn ederek, yerinden yurdundan ettiği insanların kendi toprakları üzerinde umut aramasının ceremesini Türkiye’nin sırtına yükleyerek, işin içinden sıyrılmış ya da sıyrıldığını sanmıştır.
Buraya kadarki açıklamadan da anlaşıldığı gibi, Başbakan Kayserililere ayıp etmiştir.
Çünkü Kayserili ne böyle bir pazarlığı yapacak kadar ahlaksızdır, ne de bu sonucu baş tacı edecek kadar ahmak.

***

Batı’nın ahlaksız teklifinin sonucu olan anlaşmadan beklediklerini elde edip edemeyeceği ayrı bir konu. Biz bugün, bunca uyarıya karşın rüzgâr ekmekten vazgeçmeyip artık 2.5 milyon Suriyeli sığınmacısıyla, fırtına biçme aşamasına gelmiş olan Türkiye’nin beklentilerine bakalım:
Ülkemizi, Avrupa’nın sorunlarının sınırlarını aşmadan çözüleceği tampon bölge haline sokan böyle bir anlaşma ile gelecek olan üç milyar Avro, (isterse 6 olsun!) devede kulak.
Bunu görmek için âlim olmaya gerek yok, basit bir hesap gerçeğin kavranmasına yeter.
Yok eğer bu anlaşma ile Türkiye’nin AB yolunun önünün açılabileceği düşünülüyorsa, çok yanılınıyor demektir.
AB, bu ekonomik, sosyal, politik yapısı; bu birbirine düşmüş hali; cahil, işe yaramaz güya genç nüfusu ile içine almadığı Türkiye’yi, bütün bunlara eklenmiş 2.5 milyonluk sosyal dinamit bir kitleyle hiç kabul etmeyecektir.
Sakın ola ki AB’nin ölümü görüp vebaya razı olurcasına, Suriyeli sığınmacılar karşısında Türkleri “ehveni şer” göreceklerini sanmayalım!
Baksanıza, mahut anlaşmanın mimarı Merkel, Ankara’nın AB’ye girmesinin söz konusu bile olmadığını açıklıkla ortaya koymasına rağmen son eyalet seçimlerinde nasıl yenilgiye uğradı! Baksanıza, sonuçta anlam ifade etmeyeceği bilinen yeni fasılların açılmasının telaffuz edilmesi bile Hollande’ı nasıl, Türkiye karşıtı açıklamalara itti!
Avrupa’da şu anda egemen olan Türk karşıtı havada Ankara - Brüksel arasında herhangi bir yakınlaşmayı hayal etmek bile abestir.
Kıbrıs Rum kesiminin vetosunu, yakınlaşmanın önündeki engel gibi görmek de yanlış. Herkes biliyor ki o veto danışıklı dövüş, istense 24 saatte aşılabilir.

***

Vizenin kaldırılması sorununa gelince: Hayale kapılmayalım, öyle bir şeyin de olacağı yok!
Ne sanıyoruz yani? Avrupa Suriyeli sığınmacıların korkusuna, Türklerin vizesiz elini kolunu sallayarak dolaşmasına razı mı gelecek?
Güldürmeyin Allah aşkına!
Ayrıca vizesiz dolaşımın yürürlüğe girmesi için 72 şartın yerine getirilmesi gerek, ki bunları bu iktidarın gerçekleştirmesi imkânsız. Keşke bu 72 şart yerine gelse ama mümkünü yok gelemez!
Yani siz şimdi terör ile mücadele yasasının değiştirilip, terörün tanımının Avrupa normlarına uygun hale getirilebileceğini düşünebiliyor musunuz?
Yani siz şimdi kişisel verilerin korunması için bağımsız kurul oluşturulabilmesine, ihale yasasının Avrupa normlarına uygun hale getirilmesine, hukukun üstünlüğü ilkesine uyulmasına, sınırlarımızın, IŞİD, El Nusra ve benzerlerinin yolgeçen hanı olmaktan çıkarılabileceğine ihtimal veriyor musunuz?
Bu kadarcığı bile vizesiz dolaşımın hayal olduğunu göstermeye yeter.
Peki o zaman, imzalayanlar bu anlaşmadan ne bekliyorlar?
O da perşembe gününe!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları