AKP’nin müttefiki, Taliban’ın siyasal örgütü HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu önceki gün, Mardin Kızıltepe’de düzenlediği basın toplantısında bir kez daha karma eğitime çatmış.
AKP-Taliban-HÜDA PAR sacayağı son zamanlarda inanç üzerinden propagandalarına ve laikliğe saldırılarına hız verdikleri için karma eğitim, bu saldırılarının hedef tahtasındadır. Bu sacayak, karma eğitime karşıdır çünkü karma eğitim laiktir, laik eğitim de karmadır. Meclis açıldıktan sonra AKP ile HÜDA PAR bu karma eğitim konusunu, türban güvenliği ile birlikte parlamentoya getireceklerdir. HÜDA PAR bu ortak yeni politikanın ısınma turlarını yapmaktadır.
Meclis açıldıktan sonra AKP’yi zor günler bekliyor olacak. AKP’nin öngörülen boyutları da aşan ekonomik ve sosyal iflası yüzünden karşılaşacağı güçlükleri halka daha güler yüzlü bir politika ile kabul ettirme olanağı olmadığından şimdiye kadar usta olduğu iki uygulamayı yürürlüğe sokması beklenir. Bunların birincisi din istismarı yoludur, ikincisi ise basın, muhalefet ve kamuoyu üzerinde baskıyı artırma yoludur.
***
Son yıllarda Türkiye’nin gördüğü en tutucu parlamento olarak nitelenen yeni Meclis’te, din propagandası konusunda rekabet sıkı olacaktır. AKP de HÜDA PAR da diğer siyasal İslam etiketli kuruluşlar da bu konuda birbirleriyle sıkı bir çekişme içine gireceklerdir. HÜDA PAR’ın yeterince tesettür kıyafeti üretmedikleri gerekçesiyle tekstil sektörüne çatması yeni dönemde örneğine sık rastlanacak garabetler olarak yaşanacaktır.
Önümüzdeki dönem ayrıca yerel seçim dönemidir. Siyasal İslam için kumpas, baskıcı düzen olmaksızın bir seçim yapılması akla getirilemez. Sakın bizler de bu kez durumun daha elverişli olduğu, normal koşullarda, tarafsız bir seçim olacağı yanılgısına düşmeyelim.
Enflasyonun acıdan da öte perişan edici reçetesinin bu kez de sopayla yutturulmasından vazgeçilmeyecektir.
İlk adım basına karşı atılacak, muhalif olarak kabul edilen medya istisnasız susturulacak, cezalandırılacaktır.
Merdan Yanardağ’ın içeri atılması geçmiş dönem politikalarının artçısı değil yeni dönem politikalarının öncüsü olarak görülmelidir.
Medya üzerinde baskıyı artırma politikasının sosyal medya ile yandaş olmayan bütün gazete ve televizyonları da kapsaması kimseyi şaşırtmamalı.
***
Anımsayacaksınız bir zamanlar Cumhuriyet gazetesi, birinci sayfa siyah zemin üzerine “Tehlikenin farkında mısınız?” diye bir manşetle çıkardı. Mine Sirmen de bu sorunun yanıtını hep merak edip sorardı:
- Acaba farkındalar mı?
Bu soruya kafadan dalıp kesin bir yanıt vermeyi istemezdim. Çünkü böyle bir yanıt, insanı sevimsiz gösteriyor, karşıdakini kızdırıyor ve hayattaki yalnızlığımızı artırıcı etki yapıyor.
Onun için “Bilmem, göreceğiz bakalım” diye geçiştirirdim konuyu. Şimdi aradan zaman geçti. Bir büyük seçim yaşadık. Mine yok artık. O gitmeden önce var olanlar var ama Mine yok artık.
Artık halkın AKP’ye desteğine bakarak yanıt verebiliriz.
- Siz ne dersiniz, toplumca tehlikenin farkında mıymışız?
Tabii burada yalnız farkındalığın hiç olmaması değil, yeterli düzeyde olmaması halini de düşünmeliyiz.
Ben farkındalık konusuna değinmeden tehlike üzerinde durmak istiyorum.
O konuda rahatlıkla söyleyebilirim ki artık farkında olunacak bir tehlike yok.
Arabayı kötü ve aşırı hızlı sürerek duvara vurmak tehlikesi, sürüşün kazasız belasız bitmesiyle ya da duvara toslamasıyla sona erer. Ama her iki sonuçta da bir olasılık olan tehlike biter. Kaza oluncaya kadar olasılıktır, olduktan sonra olgu olur, olasılık biter. Evet artık tehlike yok. Emin olabilirsiniz.
