Sevgili,

Geçen pazar sana Oktay Aras’ın “Galatasaray Liseli Yazarlar ve Kitaplar” adlı eserinden söz etmiştim. Bu hafta da, her üçü de bu kitapta yer alan, son eserleri de içinde bulunduğumuz günlerde piyasaya çıkan üç yazardan söz etmek istiyorum.

Bunlardan birincisi, son eseri “Yazamadığım Romanın Öyküsü” aslında nisan ayında piyasaya çıkmış olan Yiğit Okur, Galatasaray’da öğrenciyken benden birkaç sınıf büyüktü. Kendisini, birçok yeteneğin ramp ışığına çıkmasına tanıklık etmiş olan Galatasaray’ın ünlü Tevfik Fikret Salonu’nun sahnesinde gördüm ilk kez.

O yıllarda Yiğit Okur’un gazete ve dergilerde yazıları da çıkardı.

Okuldaki idollerimden biri olan Yiğit Okur’un izini bir ara kaybettim. Yetmişli yılların başlarında, kendisiyle resmen tanıştığımızda, o artık parlak bir avukattı. Doğrusu onun büyük bir tiyatrocu ve yazar olmasını beklerken düş kırıklığına uğramıştım.

Düş kırıklığı 1999 yılına kadar sürdü. Ve on iki yıl önce Yiğit Okur, delikanlılık uğraşı yazarlığa “Hulki Bey ve Arkadaşları” ile öyle parlak bir dönüş yaptı ki...

On iki yıl içinde, Yiğit Okur, 11 kitap yazdı. Kendisindeki yeteneği genç yaşta keşfetmiş olan Haldun Taner’in adını taşıyan ödül de aralarında olmak üzere bir sürü ödül aldı.

Yazamadığım Romanın Öyküsü’nde Yiğit Okur’un her zamanki ince mizahını ve akıcı üslubunu buluyor okur.

Bir Türk işçisinin Bale de hayvanat bahçesindeki dişi eşek Margörit’te tecavüz olayının yazılmamış romanı öyküsünü bitirirken, kahkahadan kırılıyorsun.

Mutlaka okunmalı!

***

İkinci kitap yine Galatasaray’dan büyüğüm olan Hıfzı Topuz’un kaleme aldığı “Hava Kurşun Gibi Ağır”.

Hıfzı Topuz’u 1966 yılında Paris’te UNESCO’da görevli olduğu yıllarda tanımıştım. Dostluğumuz ise yıllar sonrasına rastlar. Hıfzı Bey ile aynı okullarda okumuş, (Galatasaray ve İstanbul Hukuk Fakültesi) gazeteciliğe aynı yerde (Akşam gazetesi) başlamışız. Ama Stasbourg’da doktorasını tamamlayan Hıfzı Topuz, daha sonraki yıllarca Paris’te ve Afrika’da UNESCO’nun görevlisi olarak çalışmış. Paris yıllarından “Parisli Yıllar”, “Hoşça Kal Paris”, “Fikret Mualla”, Afrika yıllarından “Elveda Afrika”, adlı anılarının yanı sıra inceleme ve araştırma kitapları kalmış.

Kimileri İngilizce ve Fransızca olarak yayımlanmış otuzdan fazla eseri olan Hızı Topuz 1998’de, roman türüne geçmiş. “Meyyale”, “Paris’te Son Osmanlılar”, “Hatice Sultan”, “Gazi ve Fikriye”, “Çamlıca’nın Üç Gülü”, “Devrim Yılları”, “Başın Öne Eğilmesin”, “Taif’te Ölüm”, “Özgürlüğe Kurşun”, “Kara Çığlık”, “Abdülmecit” gibi biyografik romanlar kaleme aldı.

Tarihi gerçeklere bağlı kalarak, ama didaktik kuruluktan uzak, romanın hası tadındaki bu türün sonuncu örneği ise Hıfzı Topuz’un yaşamının son yıllarında Paris’te tanıdığı Nâzım’ın fırtınalı ve meşakkatli yaşamını konu alıyor. Diğerleri gibi, bu roman da bir nefeste okunuyor.

Nâzım, hakkında çok kitap yazılmış bir dev. Bunların bir bölümünü okudum. Ama özellikle Nâzım’ın son hapislik yılları Moskova ve Paris anılarını vurgulayan bu roman da son derecede sürükleyici.

Hıfzı Topuz’un son kitabını, her eserini dikkatle izleyen anneme verdim bitirdikten sonra okuması için.

Sana da tavsiye ederim. Hıfzı Bey’in yeni eserini beklerken, bunu da mutlaka oku!

***

Bugün sözünü edeceğim son yazar, parlak bir diplomasi geçmişi ve siyasal yaşamı olan kadim dostum, sınıf arkadaşım Onur Öymen. Amca oğulları Altan ve Örsan Öymen gibi, eğitimci, politikacı ve yazar bir aileden gelip, aynı geleneği sürdüren Onur’un son kitabı “Demokrasiden Diktatörlüğe” ta eski Yunan’dan başlayarak tarihte seçimle gelmiş ve işbaşında kalmak uğruna demokrasiyi feda etmiş insanların öyküsünü, bu tersine gidişi, son derecede sürükleyici bir üslupla anlatmakta.

“Demokrasiden Diktatörlüğe” Dr. Onur Öymen’in altıncı eseri ve bundan öncekiler gibi, zaman zaman başvurulması gereken bir başucu kitabı.

2002’de İstanbul’dan, 2007’de Bursa’dan CHP milletvekili seçilen Onur Öymen’in Türkiye’deki demokrasinin tarihini de anlatan bu kitabını mutlaka okumak gerek. Kırk yıllık diplomasi, on yıllık siyaset deneyimi ile birlikte titiz bir araştırmanın ürünü olan bu kitaptan bu sütunda çeşitli vesilelerle daha çok söz edilecek sanırım. Yine sanırım ki, siyaset sahnesinde de, Onur Öymen daha uzun süre adından söz ettirecektir.