Kısa bir süre de olsa yanında çalışma şansı bulduğum Mehmet Tezkan, Milliyet’teki köşesinde yazmış, “Son yıllarda en çok duyduğumuz iki kelime: ‘Başbakanımızın talimatıyla...’ diye.

Örneklemelere gitmiş, sanayiden, tarıma, deprem yardımından, ekonomi yönetimine kadar her şeyin Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “iki dudağının” arasından çıkacak sözcüklere bağlı olduğunu dile getirmiş.

Güzel bir yazı, ne var ki eksik!

Evet, yıllarını Cumhuriyet gazetesinin spor servisinde geçiren, hatta bir dönem müdürlük de yapan Mehmet Abi, futbola da değinmeliydi.

Görünen o ki Türkiye’de futbol da artık Sayın Başbakan’ın ağzından çıkacak “Aday ol” sözüne kalmış durumda.

Bilmem takip ediyor musunuz gazetelerde haberleri.

Gün geçmiyor ki futbol dünyasından birileri, Başbakan’ın, Dolmabahçe’deki çalışma ofisini ziyaret etmesin. Rıdvan Dilmen’i, Arda’sı, Mehmet Ali Aydınlar’ı, kimi ararsanız çayını içti Beşiktaş’ta denize bakarak Sayın Başbakan’ın.

Ve hatta deniyor ki TFF Başkanı olan -olacak olan- kişi ve kişiler de bu ziyaretlerde, “Müsaadeniz var ise” demek mecburiyetinde hissediyorlarmış kendilerini!

Böyle midir, değil midir, Futbol Federasyonu Genel Kurul’u gerçekten “özerk” yapısı ve hür iradesi ile mi TFF başkanını seçiyordur bilemiyorum ama geçen cuma Recep Tayyip Erdoğan ile UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik arasındaki görüşmede “Ne olacak bu Türk futbolunun hali” sorusunun masaya yattığını çok iyi biliyorum.

Her ne kadar, kamuoyuna “Dolmabahçe’deki çalışma ofisinde çay, kahve içilip Türkiye’de yapılacak UEFA kongresi konuşuldu” diye açıklama yapıldıysa da kazın ayağı öyle değil!

Çünkü, 3 Temmuz sürecinden bu yana yaşanan gelişmelerden Başbakan da rahatsız. Uluslararası alanda futbolun itibarının neredeyse sıfıra inmesi onu da üzmüş durumda. Üstelik, “Eski bir futbolcu olarak, benim dönemimde Türk futbolu dibe vurursa bunun acısını önce ben çekerim” diyormuş yakın çevresine. Ve işin daha ilginci, artık “eş, dost, aile yakını” ile bu işlerin yürümediğinin de farkında Recep Tayyip Erdoğan.

Çünkü futbol son 4 yılda çok değer kaybetti.

İşte o yüzden cuma günü Şenes Erzik’e, “UEFA da FIFA da Türkiye’yi izliyor. Bu işleri en iyi siz bilirsiniz, ne yapmalıyız” sorusunu sordu Sayın Başbakan. Sorunun yanıtını beklemeden de eğer yanlış istihbarat almadıysam, “Türk futbolunu şu fırtınalı sulardan siz çıkarırsınız” diye ekledi.

Elbette Erzik, “onursal başkanlığını” sürdürdüğü TFF adına bir misyonunun olduğunu bilmese bu görüşme hiç olmazdı ama Başbakan’ın da “ısrarı” bir tür “gereği düşünüldü”dür.

Sözün özü, Kulüpler Birliği kimi ister, kim aday olur bilemem, ama Şenes Erzik, 27 Şubat’taki kongreye “tek aday” olarak girer başkan olarak çıkar. Üstelik UEFA ve FIFA’daki görevi de bu işe uygun. Çünkü, iki kurumda görev yapan seçilmişlerin büyük bölümü aynı zamanda kendi ülkelerinde de federasyon başkanı. Elbette Erzik’in hangi kadrolarla çalışacağı önemli?

Acaba, futbolu çok iyi bilen Ayhan Bermek gibi, Ata Aksu gibi, Türker Aslan gibi, Murat Aksu gibi, tepkilere rağmen uluslararası ilişkiler uzmanı Lütfi Arıboğan gibi isimleri kadrosuna alacak mı? Bu isimlerden örneğin Ayhan Bermek, “başkanvekilliği” pozisyonunda çalışacak mı?

Bekleyip göreceğiz!