MADRİD - Santiago Bernabeu... Kralın stadı.

Avrupa’nın doğusunun yükselen yıldızı Galatasaray, en batıdaki krallığın konuğuydu dün gece.

Kuşkusuz Şampiyonlar Ligi’nin en fantastik eşleşmesiydi.

Öyle olmasa Bernabeu full çekmez, uçaklar dolusu Türk, Barajas Havaalanı’nın yolunu tutmaz; İngiliz, Alman, İspanyol gazeteleri sayfalarını bu randevuya ayırmazdı. Gelgelelim Galatasaray da takım olarak bu maçın ağırlığını kaldıramamış olsa gerek ki o bildik Avrupai kimliğini sergileyemedi; resmen kayboldular Madrid’de. Hele Semih, Melo ve Sneijder!.. Sanki antrenman maçı oynarcasına ağır çekimdiler. Yenik duruma düştükten sonra Hamit’in önderliğinde toparlanır gibi oldular. Bu bölümde Muslera’nın kurtarışları da Galatasaray’ı diriltiyordu ki Essien’le başlayıp Benzema’yla sonlanan 2. Madrid golü tüm hesapları altüst etti. Koca ilk yarıda Drogba’nın 2 hücum girişimi ve Eboue’nin şutu olmasa Lopez en rahat 45 dakikasını çıkaracaktı.

Savunmanın içler acısı durumu ve Sneijder’in en zayıf halka rolündeki ısrarı, Fatih Terim’i ikinci bölüme Wesley - Gökhan değişikliğiyle başlamaya yöneltti. Bu bölümde de Burak’ın ‘taklit’ santrfor oyunu Galatasaray’ı eksik bırakacaktı. Sonradan oyuna giren Higuain’in golü ise maçın değil turun da galibini ilan ediyordu. Burak’ın penaltısı verilse sonuç değişir miydi bilinmez ama güç farkı skora direk yansıdı Madrid’de.

Evet, Galatasaray 12 yıl önce de 3-2’nin rövanşında 3-0 mağlup olmuştu. Üstelik İspanyollar dün çok da iyi oynamamıştı ama Galatasaray galiba bu kez çok kötüydü... Tarih 1 haftalık sapma ile tekerrür etti.