Türkiye ortaçağı
Ataol Behramoğlu
Son Köşe Yazıları

Türkiye ortaçağı

17.01.2024 04:01
Güncellenme:
Takip Et:

Türkiye ortaçağını yaşamaktayız.

Ortaçağ bir ülkede herkesi bağlayan, bütün kişilerin ve kurumların uymak zorunda olduğu bir anayasaya sahip olmayış demektir.

Ülkemiz bugün böyle bir anayasadan yoksundur.

Ya da bir anayasa varsa da sadece kâğıt üzerindeki birtakım yazılardan ibarettir.

Türkiye’de bugün yasalar, elinde iktidarı tutmakta olan gücün izin verdiği ölçüde geçerlidir.

Bu güç istediğini yapmakta özgürdür.

Suçsuzu suçlu, suçluyu suçsuz gösterme özgürlüğüne ve yetkisine sahiptir. Bütünüyle sorumsuzdur.

Ortaçağ şu ya da bu şekilde iktidara gelmiş olan kişi ya da grubun sınırsız ve sorumsuz egemenliği demektir.

Bu egemenlik aynı zamanda söz konusu toplumda geçerli olan din olgusunu da dilediğince kullanmaktadır ve onu iktidarına ortak etmiştir.

Türkiye bugün ortaçağ dönemlerindeki siyasal ve dinsel egemenlik olgusunun tıpkısını yaşamaktadır.

Cezaevlerinde siyasal erkin hoşlanmadığı kimseler herhangi bir zaman sınırı olmaksızın ve herhangi bir yasaya bağlı olmaksızın yıllardır tutulabilmektedir ve tutulmaktadır.

Bu siyasal erk kendini ülke içinde herhangi bir yasaya ve genel olarak hukuka bağlı saymadığı gibi uluslararası evrensel ve çağdaş hukuk ilkeleriyle de herhangi bir saygı ya da bağımlılık ilişkisi içinde değildir.

Bir zamanlar kendilerini korumak için bu evrensel hukuk kuruluşlarına başvuran bu kişiler ve çevreler bugün söz konusu kuruluşları ellerinin tersiyle itmektedir.

Çok uzun süre sağ iktidarlarca yönetilen ülkemizde hukukdışılık hiçbir zaman böylesine pervasız, sınırsız olmamıştır.

Askeri darbe dönemlerinde bile -bunlardan birini sanık olarak yaşamış bir aydın olarak söylüyorum- hukuksuzluk hiçbir zaman böylesine ikiyüzlü değildi. Çünkü darbeciler kendilerini hukuka bağlı saymamışlardı ve öyle görünmek çabasında değillerdi. Günümüzde ise hukuksuzluk, hukuk karşıtlığı, hukuk adına yapılıyor görünümü ile bir insanlık suçuna, bir ahlak sorununa dönüşmüştür.

Tıpkı ortaçağdaki gibi din kurumunun, dinin iktidar ortaklığına gelince...

Bugün ülkemizde kimse kişiliğine her türlü saldırıyı ve hatta ölümü göze almaksızın bu kuruma yönelik herhangi bir ciddi eleştiride bulunamaz.

Soru sorma cesaretini gösteremez.

Din olgusu uygar dünyada yüzlerce yıl süren tartışmalar sonunda olması gereken yere gelmiş yani kişisel bir inanç ve vicdan konusuna dönüşmüşken ülkemizde bugün toplumun üzerinde bir tehdit kılıcı gibi sallanmaktadır.

Bu ülke hiçbir zaman ve hatta Osmanlı döneminde bile, kısa süreler dışında, böylesine bir dinsel tehdit ve baskı altında yaşamamıştır.

Bugün ülkemizde toplum önünde hiç kimse dinsel değerleri, kuralları, kurumları ve bu kuralların uygulanışını rahatça ve dilediğince eleştiri konusu yapamaz.

Dinlerin tartışılamaz insanüstü kurumlar değil insan ürünü kişisel inanç konusu olduklarını, herkesin inanmak ya da inanmamak hakkına sahip olduğunu rahatça ve kolayca ileri süremez.

Uygarlığın geldiği aşamada bu durum utanç vericidir, ayıptır, yüz kızartıcıdır.

Sözünü ettiğim askeri darbe döneminde bile din olgusu ve din kurumu böylesine bir cesaretle ve tehditkâr bir şekilde toplumun karşısına çıkmamıştı.

Örneğin dikta lideri camileri bir siyasal propaganda mekânı, farklı düşünce sahiplerine karşı bir saldırı karargâhı olarak kullanmamıştı.

Bugün ülkemizde yaşamakta olduğumuz siyasetin ve dinin ortak diktasıdır.

Bunun adı da sapkınlık, uygunsuzluk, olayların doğal akışını tersine çevirme çabası, tarihsel bir “anakronizm”, toplumbilim diliyle söylersek kısaca ve özetle yeni bir çağın ardında kalması gerekirken onun önüne geçmiş olan Türkiye ortaçağıdır.

Yazarın Son Yazıları

İki şiir

Gazetemiz Cumhuriyet ve Kadıköy Belediyesi’nce 7-9 Kasım günlerinde Kadıköy’de düzenlenen şiir günlerinde...

Devamını Oku
12.11.2025
Seraf Özer’in konuşması

Esenyurt’un tutuklu belediye başkanı Prof. Dr. ve yazar sayın Ahmet Özer’in kızı ve avukatı sayın Seraf Özer’in 31.10.2025 tarihindeki Aile Dayanışma Ağı’ndaki konuşmasında söylediklerini bir ölçüde özetleyerek de olsa okurlarımla paylaşmak istedim...

Devamını Oku
05.11.2025
Zulümle imtihan

Yazımın adı ne olmalı diye pazar gecesinden beri, şu sözcükleri yazmakta olduğum pazartesi öğleye kadar düşündüm.

Devamını Oku
29.10.2025
Hayâsız

İkinci a harfi üzerinde düzeltme (ya da inceltme, şapka vb.) işareti ile hayâ, utanma, utanç duygusu anlamına gelen bir sözcük.

Devamını Oku
22.10.2025
Sosyal demokrat bir lider nasıl olmalıdır?

Genç arkadaşım, değerli dostum ve düşündaşım profesör Okan Toygar’ın benimle yaptığı söyleşiler toplamı bir iki hafta önce bir nehir söyleşi olarak “Hayatımız Güzeldir” başlığı ve “Ataol Behramoğlu’nun Siyasal Kimliği” alt başlığı ile yayımlandı.

Devamını Oku
15.10.2025
Grup Yorum 40 yaşında

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve Yıldız Üniversitesi Şehir Planlama öğrencisi dört arkadaşın (Ayşegül Yordam, Metin Kahraman, Tuncay Akdoğan, Kemal Sahir Gürel) birlikte 1985 yılında kurdukları Grup Yorum, içinde bulunduğumuz 2025 yılında kırk yaşına basmış oluyor...

Devamını Oku
08.10.2025
Kara mizah

Zihnimde beliren kavramın karşılığını ve açıklamasını bulmak için internete baktığımda kara komedi de denen kara mizah kavramının en yakın açıklamasını TDK sitesinde buldum...

Devamını Oku
01.10.2025
Kara Bir Rüzgâr

Kara bir rüzgârdı üstünde bir yurdun...

Devamını Oku
24.09.2025
Erdem ve Erdemsizlik Üzerine

Utanç insana özgü bir duygu sanılır...

Devamını Oku
17.09.2025
Türk Türkçe Türkiye

Türkler Türkiye’yi oluşturan etnik unsurlardan sadece biri mi; yoksa öncü-kurucu etnik grup olarak aynı zamanda ülkeye adını veren topluluk mudur?

Devamını Oku
10.09.2025
30 Ağustos ruhu ve karşıtlığı

30 Ağustos ruhu; akıl, öngörü ve cesaret demektir.

Devamını Oku
03.09.2025
Felsefenin tesellisi

Geçen yaz okumayı tamamlayamadığım başucu kitaplarımdan biri de Roger Scruton adlı yazarın Modern Felsefenin Kısa Tarihi adlı yapıtıydı.

Devamını Oku
27.08.2025
Bir günün sonunda can sıkıntısı

Sonu gelmezce üst üste yığılan sıkıntılara Aydın’daki inanılması güç olay eklendi.

Devamını Oku
20.08.2025
Bir ahlak dersi

Tasarladığım yazının adını “Bir dilbilgisi dersi” olarak duyurmuştum. Sonradan yukarıdaki başlığı daha uygun gördüm.

Devamını Oku
13.08.2025
Etnik aidiyet ve ulus devlet

Prof. Dr. Hikmet Sami Türk’ün 28 Temmuz tarihli Cumhuriyet’te “Devlet yöneticilerinde ırk ve din farkı aramak” başlıklı bir yazısı yayımlandı.

Devamını Oku
06.08.2025
Kuraklık

Ülkemizin (bu demektir ki insanlığın) sorunlarına duyarlı bir arkadaşımdan aldığım mesajda Birleşmiş Milletler’e bağlı bazı kuruluşlarca hazırlanan raporlarda Türkiye’nin 2030 yılında su fakiri ülkeler statüsüne gireceğinin bildirildiğini öğrendim.

Devamını Oku
30.07.2025
Vatan

Yazmayı tasarladığım yazının başlığı olarak günlerdir zihnimde “vatan” sözcüğünü dolaştırıyorum.

Devamını Oku
23.07.2025
Türkiye düşünüyor

“PKK Öcalan’ın çağrısına uymuş. Öcalan da Bahçeli’nin çağrısına uymuş görünüyor. Peki, ya Bahçeli? Ona çağrıyı yaptıran kim? Vahiy mi geldi? Rüyasında mı gördü? Yoksa... Asıl soru budur... Çocuk mu kandırıyorsunuz?”

Devamını Oku
16.07.2025
Denklem çözülürken

Bu kadar kötülük tek bir kişinin ya da bir grup insanın eseri mi, yoksa daha geniş çevrelerce hazırlanan bir planın uygulanması mıdır?

Devamını Oku
09.07.2025
Kalbinde dünyayı taşımak

“O sözler ki bir kere çıkmıştır ağzımızdan... Uğrunda asılırız...

Devamını Oku
02.07.2025
Yeni Türkiye?(2)

Geçen haftaki yazıma “Türkiye eskidi mi ki yenisini konuşuyoruz” sorusuyla başlamış...

Devamını Oku
25.06.2025
Yeni Türkiye?

Epey zamandır iktidar çevreleri bu sözü ağızlarında geveleyip duruyor: Yeni Türkiye! Türkiye eskidi mi ki yenisini konuşuyoruz?

Devamını Oku
18.06.2025
Nekâhet

Birinci a harfinin inceltme işaretiyle yazıldığı bu Arapça sözcük, bir hastalık sonrasında sağlık ve güç kazanıncaya kadar geçen zayıflık dönemi demekmiş.

Devamını Oku
11.06.2025
Modern edebiyatımız konulu kitaplar (3)

Doğu Batı Yayınları’nın üç kitapta yayımlanan “Modern Türk Şiirinin Doğuşu” dizininin ilk kitabı üzerine yazmayı sürdürüyorum.

Devamını Oku
04.06.2025
Modern edebiyatımız konulu kitaplar (2)

İlki 30.10.24’te bu sütunda yayımlanan yazı dizisinin ikincisiyle, Doğu Batı Yayınları ürünü “Modern Türk Şiiri” kitapları üzerine düşünmeyi sürdürüyorum.

Devamını Oku
28.05.2025
Ahtapot

Ahtapot şirin bir varlıktır.

Devamını Oku
21.05.2025
Tersinden bakmak

Az sonra üzerinde duracağım bir olguyla ilgili olarak “tersinden bakmak” kavramı üzerine düşünürken aklıma bu kavramı metafor olarak en iyi anlatabilecek “dürbünün tersinden bakmak” gibi bir söz düştü. Öyle ya, işlevi uzaktaki canlı ya da cansız bir nesneyi yakınlaştırmak olan dürbünle yapılabilecek en ters şey ona (onunla) tersinden bakmaktır.

Devamını Oku
14.05.2025
Başarısız bir saldırının analizi

Başarısız bir saldırının analizi

Devamını Oku
07.05.2025
Ahmet Özer’in mesajı

Ahmet Özer’in mesajı

Devamını Oku
30.04.2025
‘Yapay zekâ’ hakkında

‘Yapay zekâ’ hakkında

Devamını Oku
23.04.2025
Yapay zekâ

Yapay zekâ

Devamını Oku
16.04.2025
Engizisyon

Engizisyon

Devamını Oku
09.04.2025
Yunus Gibi

Yunus Gibi

Devamını Oku
02.04.2025
Halkımız darbeye geçit vermiyor

Halkımız darbeye geçit vermiyor

Devamını Oku
26.03.2025
İnsanın yüceliği üstüne

İnsanın yüceliği üstüne

Devamını Oku
19.03.2025
İyileşirken (2)

İyileşirken (2)

Devamını Oku
12.03.2025
Edip Akbayram’ı yaşamak

Edip Akbayram’ı yaşamak

Devamını Oku
06.03.2025
Yalanlar

Yalanlar

Devamını Oku
18.12.2024
Türkiye kimin?

Türkiye kimin?

Devamını Oku
11.12.2024
‘Edebiyat ve Kötülük’

‘Edebiyat ve Kötülük’

Devamını Oku
04.12.2024