Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Öldürüyor ve bölüyorsunuz…
Benim bildiğim İslamı savunmak, İslamı yaymak için savaşırken ölenlere şehit denir. Ulus-devletler çağıyla birlikte vatanı savunmak ya da başkalarının vatanını fethetmek için savaşırken ölenlere de şehit denmeye başlandı. Şehit kavramı gitgide ayağa düştü, anlamsız bir niteleme sık kullanılır oldu. Kendini Marksist olarak tanımlayan ve tanımı gereği bir dinsel inanca bağlı olmaması gereken örgütlerin açlık grevlerinde ya da bir çatışmada canını yitiren üyeleri için de “devrim şehidi” gibi tuhaf ve anlamsız bir niteleme kullanılmaya başlandı. O kadar ki pek çok toplantı, “Şimdi hepinizi devrim şehitleri için bir dakikalık saygı duruşuna çağırıyorum” anonsları ile başladı ve şehitler “sol ya da sağ yumruklar havada” anıldı.
Şehit edebiyatının doruk noktası ise “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganında ifade buldu. Çatışmalarda can vermiş gencecik yurttaşlarımızın cenaze törenlerinde bu slogan sürekli kullanılır oldu.
Kendini tutamayıp gencecik oğlunun acısıyla, “Ne demek şehitler ölmez. İşte dal gibi oğlum öldü de burada tabutta yatıyor” diye haykıran annelere, babalara o yıllarda milli hisleri zayıf, dini inancı güçsüz, hafiften de olsa “vatan haini eğilimler” taşıyan biri olarak bakılırdı.
Artık…
Evet, artık bütün bu kof milliyetçiliğin, bu içi boş sloganların etkisini yitirmek üzere olduğu, akan kanın, ülkenin içine yuvarlandığı iç savaş benzeri durumun öyle sloganlarla, şehit edebiyatı ile göğüslenemeyeceği, savuşturulamayacağı bir eşiğe ulaştık.
Önceki gün, parmakları ile bozkurt işareti yapıp “Şehitler ölmez. Vatan bölünmez” diye haykıran kalabalığa, oğlunun tabutuna sarılıp, “vatanınız sizin olsun, bana oğlumu geri verin” diye acı çığlıkları atan anneye kimse “Ne diyorsun sen kadın” diyemedi. O çığlığı haber olup gazete sayfalarına, TV ekranlarına yansıdığında vicdanı en kara “köşebent yazarı” bile cesaret edip itiraz edemedi.
***
Yıllardır anayasadaki “Vatanı ve milleti ile bölünmez bütünlüğü” cümleciğini diline sakız edip Kürtlerin anadilde eğitim, eşit haklı yurttaşlık, etnik vurgudan arındırılmış yurttaşlık tanımı, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gibi haklı, hem de çok haklı taleplerini “Bunlar bölücü, bunlar vatanı bölmek istiyorlar” cümleleri ile karşılayıp, talepleri tartışmak yerine askeri yöntemlerle, yani dağı taşı bombalayıp “ölü ele geçirme”ye hedeflenmiş bir tercihte bulunanlar, bu vatanı bölme iddiasını toplumsal bir paranoyaya dönüştürmeyi başardılar.
Kürt siyasal hareketinin askeri kanadı da dahil bütün kanatlarında Türkiye’yi bölme, bir Kürt ulus-devleti kurma hedefi kesin, açık seçik ve çok vurgulu olarak reddedilmesine rağmen bu paranoya sönmek ve dinmek bilmedi.
***
Şimdi bugün geldiğimiz noktaya bakın.
Sadece silahların diliyle konuşmasını bilenler elbirliği ile ülkeyi sahiden bölünme eşiğine getirdiler. Türk ve Kürt halkları arasında daha önce benzeri yaşanmamış bir düşmanlık kabarmasının ortasındayız.
Kör olmayan görüyor: “Şehitler” ölüyor ve vatan bölünmenin eşiğinde.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- ‘Toprak bütünlüğü’ masalı ve Suriye: İmkânsız bir ülke