Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Şu Öcalan’ı bir de biz dinlesek...
Kapıyı Yalçın Akdoğan açtı. “Öcalan bunları sopayla kovalar” dedi. Eh koskoca başbakan yardımcısı. Üstelik “Sakın çözme süreci”nden sorumlu bakan. Dahanın dahası İmralı’da Öcalan’la görüşen Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı’yla ister istemez yakın ve yoğun ilişkisi olan bir bakan. O yüzden dediğine itibar etmek gerek.
Ben de ettim zaten. Hatta ilk duyduğumda yanımdakilere “Çok doğru. Öcalan sopayla kovalar. Öncelik ve özellikle bu Yalçın Akdoğan’ı...” dedim.
Bu yüzü yuvarlak, gözleri yuvarlak, gözlükleri yuvarlak, sözleri yusyuvarlak bakanın Dolmabahçe mutabakatı sırasında HDP’lilerle yan yana beşuş (= gülmenin ya da sırıtmanın Arapçası) bir çehre ile pozlar verdikten, attığı twittlerde çözüm sürecinde o aşamaya gelinmesinde katkısı olanlara teşekkür ettikten sonra okkalı bir saray fırçası yiyince nasıl çark ettiğini, yaladığını nasıl tükürdüğünü ve tükürdüğünü nasıl yaladığını hep birlikte görüp gözledik.
(Parantez. Akdoğan için “yuvarlak yüz, göz, gözlük, söz” dedim diye onun fiziksel özellikleri, görünüşü ile alay ettiğim sonucuna varmayın lütfen. Kimsenin görünüşü, fiziksel, özellikleri ile dalga geçmemeyi ustalarımdan öğrenmiş, meslek ilkesi bellemişim. Bu ilkeden sapmam. Ancak Akdoğan’ı her gördüğümde, bilge ağabeyim, rahmetli Sermet Çağan’ın “İnsan 35’inden sonra suratından sorumludur” bilge sözünü hatırlamadan edemiyorum. N’apayım, elimde değil... Parantezi kapat).
Akdoğan’ın “Öcalan sopa ile HDP’lileri, KCK’lileri kovalar” incisinin üstünden çok geçmeden bir başka söylenti Ankara’dan yayılmaya başladı. Öcalan, HDP’lileri, KCK’lileri, PKK’lileri, HPG’lileri ve AKP’lileri çok, ama çok sert eleştirmiş.
Kaynak?
Kaynak İmralı’da Öcalan’la görüşmeleri sürdüren Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı...
Bu güvenlik müsteşarlığına inanmamız için herhangi bir sebep var mı?
O da Dolmabahçe mutabakatında karşılıklı açıklamalar yapılırken koltuklara kurulup kameralara poz verenlerden biriydi. Çözüm masası yıkıcı bir saray tekmesi yiyince sus pus olan da oydu.
Öcalan’la devlet olarak (ne demekse artık) görüşüyorlarmış. O da bu görüşmelerden bazı bilgileri açıklıyor, bazılarını da sızdırıyor.
Açıklananları biliyorsunuzdur. Gelin “sızdırılanlara” bakalım.
İdeolojik olarak Türk milliyetçiliğini savunan ama MHP’nin organı da olmayan bir gazete var: Yeniçağ. Yeniçağ’ın Ankara Temsilcisi de Ahmet Takan. Ben onun yalancısıyım. O yazdı, bugüne kadar da yalanlanmadı. Öyleyse sızdıran aynen Takan’ın yazdığı gibi sızdırmış.
Bakın o “sızıntı”ya göre ne olmuş, Öcalan, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a ne demiş, sonra ne olmuş:
“... PKK içinde Sünni, ben ve Murat Karayılan kaldı. Selahattin Demirtaş uluslararası bir projeydi. Cumhurbaşkanlığı seçiminde uluslararası güçler tarafından parlatıldı. Ben bu topraklardan çıktım. Milliydim. Selahattin Demirtaş’ı parlattınız. Artık gidin sorununuzu onunla çözün. Bir daha benimle görüşmeye gelmeyin.”
Breh breh breh...
Vay be ki ne vay be!..
Küçücük bir paragrafta birbirinden önemli üç bilgi yan yana, art arda...
Bir kere Hakan Fidan, Öcalan’dan okkalı bir fırça yemiş... (Nitekim Ahmet Takan’a göre o gün bugündür Fidan, İmralı’ya gidemiyormuş.)
İkincisi, Öcalan için Sünni ya da Alevi ya da Ezidi ya da Mecusi olmak çok önemliymiş. PKK’de Sünni olarak bir o bir de Murat Karayılan kalmış. (Öcalan’ı tanımıyorum ama az da olsa tanıdığım Karayılan’ın pek öyle Sünni, Alevi, Ezidi filan gibi konulara kafasını taktığı yok ama neyse...)
Ve en önemlisi: Öcalan’a göre Selahattin Demirtaş uluslararası bir projeymiş. Onu AKP iktidarı parlatmış, Öcalan da buna pek ama pek bozulmuş...
Bunları okuyan Aydın Engin’i de bir sıkıntı basmış, bir mide bulantısı sarmış.
Yav beyler, palavra haberlerle kamuoyu oluşturacaksanız bari bizi fazla salak sanmayın. En azından sizin kadar salak değiliz.
Size kestirme bir önerim var:
Bu sözleri Öcalan’ın ağzından duymamızı sağlayın.
Yani “o size, siz bize” numarasına karnımız tok.
Var mısınız?
***
Aşağıda kısa bir paragraf var. Bu gazeteciler üstüne çöken tehditlere, soruşturmalara, gazetelere, TV’lere, haber sitelerine yönelen yasaklamalara, bizim cevabımız. Ortak cevabımız.
Buyrun:
“Basının iki temel görevi var: Haberleriyle kamu adına her tür iktidarı denetlemek ve gerçeğe ulaşmak için her türlü görüş ve sesin kamuya ulaşmasını sağlamaktır. Bu görevlerden biri sınırlamaya uğrarsa ülkede basın ve ifade özgürlüğü, dolayısıyla demokrasiden söz etmek imkânsız hale gelir. Bugün gazetelere, haber ajanslarına, televizyon ve internet sitelerine getirilen sansür, kısıtlama ve baskılar özgür medyanın işlevini hedef almaktadır.”
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!
- ABD basınından Esad iddiası