Ayşe Emel Mesci

Bir tiyatro atölyesi

23 Mayıs 2016 Pazartesi

1993’te Türkiye’ye döndüğümde en büyük hayalim tiyatro laboratuvarı gibi çalışacak bir atölye kurmaktı. Olmadı. Ödenekli tiyatrolardan özel kurumlara kadar birçok yere başvurdum, projeler sundum, bu ilişkilerde aracı olan dostlarımın da bildiği üzere hiçbirinden olumlu yanıt alamadım.
Bu atölye benim için niye önemliydi? Çünkü Avrupa’dayken girdiğim yolu sürdürmek, kendi kültürel köklerimizden yola çıkarak, ama onlara özcü bir şekilde yaklaşmadan yeni bir sahne plastiği arayışında bu gelenekleri kullanmak, diğer yandan da sahnedeki tüm ifade araçlarına, bedenine, sesine, yüzüne, jestlerine hâkim bir ansambl yaratmak, kısacası “sahne hareketi” üzerinde çalışmak istiyordum.
Olmadı, kendi imkânlarımla da bunu yapamadım, geçim derdine düştüm çünkü. Çalıştığım birtakım özel kurumlarda hep denemelere giriştim, ama oralarda da bir iki oyun bazı sonuçlar alındı, sonra başka engeller çıktı, hayal gerçekleşmedi. Yedi yılda yaklaşık 10 reji yaptıktan sonra, nihayet 2007 yılında “kabul edildiğim” Devlet Tiyatroları’na kadrolu yönetmen olarak geldiğimde ise aynı enerjim kalmamıştı - herhalde benim ayıbım değil bu durum. Yine de her rejide, oyuncularımın beden dilini geliştirmeye yönelik küçük “atölye” çalışmaları yaptım, o dili bir oyunluk da olsa yoğurmaya önem verdim, anlayan anladı, anlamayanların gözünde “oyuncuları siyah giydiren kadın” oldum.

Hayalin gerçekleşmesi
Bunları niye anlattım? Çünkü Türkiye’ye dönüşümden tam 23 yıl sonra hayalim gerçekleşti.
18 Mayıs 2016 tarihinde, Müjdat Gezen beni ve İstanbul Tiyatro Festivali’nin “yeni dalga” bölümü için sahneye koyduğum “Kuvayı Milliye Destanı”nın tüm ekibini, Müjdat Gezen Tiyatrosu’nun alt katında topladı ve “Ayşe Emel Mesci Atölyesi”nin açılışını yaptı. Benim için tam prömiyer günü gerçekleşen “Müjdat’ça” bir sürprizdi bu. “Müjdat’ça” diyorum çünkü onun zihninde bir fikrin belirmesiyle gerçekleşmesi arasında geçen süre, en hafif deyimiyle “sıra dışı”.
Müjdat Gezen benim çok eski arkadaşım, benim “17 yaşım”. 1 yıldır, yani 2015-16 ders yılının başından beri MSM’de ders veriyorum. Müjdat’la bu yaştan sonra bir kere daha tanışmış olduk aslında. MSM, fedakârlık, ileri görüşlülük ve tiyatro sevgisiyle kurulmuş, hem tiyatromuza hem de gençlerimize çok önemli hizmetler sunan bir kurum. Müjdat çocuğu gibi, gözü gibi bakıyor ona ve inanılmaz emek veriyor. Böyle bir kurumda çalıştığım için gerçekten mutluyum. Çünkü iyi bir şeyler yaptığımı hissediyorum, MSM veriyor bana bu duyguyu. İşte, festival için hazırladığımız Nâzım Hikmet’in “Kuvayı Milliye Destanı”nı da MSM’den öğrencilerimle sahneye koydum. 18 pırıl pırıl gençle, 4 aylık bir çalışma sonucunda şiir-tiyatro ilişkisine “sahne hareketi” üzerinden bakan bir iş çıktı ortaya. Yolu açık olsun... İyi ki varsın Müjdat...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Buzdağının altı 4 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları