Barış Terkoğlu

Keşke bu masalı hiç öğrenmemiş olsaydım

12 Kasım 2018 Pazartesi

Ah şu masallar...
Eski Yunan’da bir köle olduğu düşünülen Ezop’un anlattıkları dilden dile dolaştı, bugüne kadar uzandı. Hayvanlar konuşuyordu ama sözleri fazla insandı. Eleştirel tarzı kadar, dilini de miras bıraktı. Anlamayı biraz da okurun çabasına bırakan bir söyleyiş diyelim. Özellikle istibdat dönemlerinde sıkça kullanılan bu ifade şekline, Rusya’da Çarlık döneminde de, İtalya’da Mussolini iktidarında da rastlayabilirsiniz. Çernişevski için sansüre, Gramsci için hapishane denetçilerine karşı etkili bir çözümdü.
Ben de bugün azıcık Ezop dilini kullanayım. İsim ve yer belirtmeden size garip bir hikâye anlatayım.
Masalımızın kahramanları iki kişi: Son dönemde en kritik soruşturmalarda görevli, “kelleyi koltuğuna almış” dedikleri bir “önemli savcı” ve bir “başsavcı”.
Masal bu ya, “geçinip gidecekler” diye beklerken şaşırtıcı bir şey oluyor. Yeni atanan başsavcı, önemli savcıyı görevinden alıyor. Önemsiz denebilecek işlere atıyor. Önemli savcı kızıyor, bir süre izne ayrılıp uzaklaşıyor. Kimileri önemli savcı ile başsavcı arasında bir tartışmanın dahi yaşandığını söylüyor.
Derken devamı geliyor...
Başsavcının odasında bir polisin gözaltına alındığı haberi gündeme düşüyor. Mali suçlarla ilgilenen, “kızağa çekilmiş” polisin durumu kafaları daha da karıştırıyor. İfadesi alınıp serbest bırakılıyor. Adliyede “sıra onda” fısıltıları duyuluyor.
Yaşanan bir olay fısıltıları konuşmalara dönüştürüyor. Emniyet mensupları, önemli savcının eski kalem müdürünün odasını basıyor ve arama yapıyor. Görevliler, özellikle bilgisayardaki yazışmalarla ilgileniyor.
Polisiye dizileri andıran gelişmelerde bu kez “önemli savcının yeğeni” diye tanıtılan kişi gözaltına alınıyor. “Yeğen” denilen ismin serveti inceleniyor. Malvarlığının kaynağı sorgulanıyor. Özellikle “önemli savcı”nın soruşturduğu isimlerle “iş ilişkileri” masaya yatırılıyor. Bu sırada önemli savcının “yeğen”in nikâh şahidi olduğu haberleri dahi arşivden çıkarılıyor.

Polisler cezaevine, tarikatçı hoca adliyeye
Bu sırada birbirinden bağımsız duran parçaları birleştirmemize neden olan birkaç gelişme daha yaşanıyor.
İlkinde yine polisler var. Cezaevine gidiyorlar. Önemli savcının tutukladığı kişilere aynı soruyu soruyorlar: “Sizden bu süreçte hiç para istendi mi?”
Diğer sahnede başsavcı beliriyor. Önemli savcının soruşturduğu hatta tamamladığı dosyaları tek tek raftan indiriyor. İstenen ya da istenmeyen cezaları sorguluyor, not alıyor.
Başka gün, önemli savcının daha önce soruşturduğu “şüpheli zengin”lerden biri adliyede görülüyor. Soruşturmanın yürütülmesine dair hiç beklemediği sorularla karşılaşan işadamı, başsavcıyı da ziyaret ediyor. Odada önemli savcıya dair beklemediği şeyler duyuyor.
Bunlar yaşanırken sosyal medyaya ilginç bir fotoğraf düşüyor. İktidarla iyi ilişkileriyle bilinen bir tarikatın önde gelen hocası, adliyenin olduğu ile gidiyor. Hedefteki önemli savcı ile buluşuyor, birlikte çektirdiği fotoğrafı sosyal medyada “yanındayız” mesajı ile paylaşıyor.

Şikâyetler ‘yukarı’ya çıktı
Kavga Ankara’ya kadar uzanıyor.
Herkes “neler oluyor” diye soruyor. İkisi de güvenilen isimler olduğu için ilk olarak “kayıkçı kavgası” yorumu yapılıyor. Ama çatışma sürdükçe iki taraf da birbirine yönelik ağır suçlamaları “yukarılara” taşıyor.
Başsavcıyı destekleyenler “yukarılar”a şunları söylüyor:
“Önemli savcı yürüttüğü soruşturmalardan menfaat sağladı. Bunu da ‘yeğenim’ diye tanıttığı kişi aracılığıyla yaptı. ‘Yeğenim’ dediği kişinin bankada milyon dolarları var. Hatta paraları çekip kaçmak için bankalara talimat verdi, bu sırada gözaltına alındı. Para verenler itiraf etti. Önemli savcının dosyalarını inceleyen başsavcı, delillere rağmen dosyaların kapatıldığını gördü. Yakında büyük operasyon olacak, hepiniz anlayacaksınız.”
Önemli savcıyı destekleyenler ise karşı tarafı suçluyor:
“Önemli savcı hiç kimsenin gözünün yaşına bakmadan mücadele etti. Gelen başsavcı onunla çekişmeye girip iftiralarla önünü kesti. Gözaltına alınanlarla menfaate dayanan bir ilişkisi yok. Onların bir kabahati varsa da önemli savcı suçlanamaz. Üstelik başsavcı herkesle kavgalı. Valiyle hatta adalet komisyonu başkanı ile bile arası bozuk.”
Hangisi doğru bilmiyoruz.
Taraflar kılıçları öyle çekmiş ki; birbirini özel hayatlarından vurmak mı dersiniz, adliye lojmanlarına girip çıkanların çetelesini tutmak mı, firari bir sanığın gömdüğü altın efsanesini ciddiye almakla suçlamak mı...
Belki de bunlar en masum olanları. Zira bu kadarı “özel hayat” denerek kapatılabilirdi.
Ancak ülkenin kaderini etkileyecek davalar üzerine kar yağdırılıyor. “Kahraman” diye bilinenler adeta “hain” ilan ediliyor. Bildiğimiz her şeyi baştan yazdıracak ifadeler kullanılıyor. Karanlık odaklar ellerini ovuşturarak ortamdan faydalanıyor. Yargıya inancın kalan kırıntıları da siliniyor.
Elmalar mı? Bu masalda gökten düşenler, ayaklar altında eziliyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları