Bedri Baykam
Bedri Baykam bedri.baykam@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

1881'den Sonsuza: Mustafa Kemal Soysuzlara Karşı!

13 Kasım 2012 Salı

\n

9 Kasım gecesi kanallar arasında geziyorum. Bir sürü şarlatan, bir sürü soysuz, ne dediği ne idüğü belirsiz, 10 Kasım vesilesiyle Mustafa Kemal aleyhine var güçleriyle atıp tutuyorlar. Topunun aklını toplasan belki bir serçeninki kadar eder ya da etmez. Şaka yaptığımı sanıyorsanız sakın aldanmayın, ciddiyim. Atanın ömrü boyunca yaptığı hamleleri, attığı adımları birazcık bilenler, kalkıp Atatürk faşist bir diktatördü diyebilirler mi? Bugün yine bu bahtsızlara gereksiz bir yanıt vereceğimi sanmayın. 10 Kasımda bu zavallılara fazla prim vermemek lazım. Onlara önce şunu söylemek istiyorum: Çok ama çok ilginçezber bozan bir şeyler söyleyerek Atatürkü eleştiriyorumzannediyorlar ya... Yok canım, fazla heyecanlanmayın. Çeyrek asırdır bu nankörlüğü sayısız insan kılıklı tip, TVlerden yayıyor. Bugün her yaştan birçok zibidi, bu sefilliklerin altına imza atarken, bilsinler ki söylemlerinde (!) orijinallik hiç mi hiç yok! Onlar, yıllardır papağan gibi birbirlerinden duydukları malum aşıramentouydurma analizleri entel iki-üç kelime ile süsleyip büyük laf edermiş gibi ortaya sunan kara cahiller. Son 25 yılda resmi tarihe (!) karşı çıkmanın adıfarklı tarih okuması oldu, katettikleri yol bu kadar! Ama içeriğe gelince sıfıra sıfır, elde var sıfır. Atatürkü kendi dönemi içinde değerlendirip onu bir demokrasi şampiyonu olarak alkışlayacaklarına, kafalarındaki hayali 21. yüzyıl şartlarıyla konuya bakıp onu diktatör ilan diyorlar! Bir insanın sıfatıprofesör veya gazeteci olup da, kendisi nankör olabilir. Bunu anlayabilirim. Ama bir insan, nasıl kendi entelektüel düzeysizliğini bu kadar gönüllü olarak tescil eder, onu bilemem!

\n

Allahtan bu garibanlar dışında bir de vicdanlı, cesur, zeki, taş gibi önder aydınlarımız, yazarlarımız, sanatçılarımız var. Birçoğunu tanıyorsunuz. Sanatçılar Girişimi, bu yürekli sesleri dalgalandırarak yayıyor. Müjdat Gezen, bu aydınlardan, Türk halkıyla en çok bütünleşmiş isimlerden biri. Geçen hafta Gezenin yazdığı senaryoyla sahneye koyduğu “1881-?” isimli tiyatro oyununun galasına gittim. Ben de bu çalışmada yer alma onuruna erişmiş, şanslı bir dostuyum Gezenin. Bu eserin müziklerini Zülfü Livaneli, dekorunu eşi Leyla Gezen, makyajını Derya Ergün, kostümlerini Aygül yaptı; afişini de ben gerçekleştirdim. Tabii ki hiçbir maddi karşılık beklemeksizin. Değerli dost Yılmaz Büyükerşen ise Atatürkün ölüm döşeğindeki mumyasını yapmıştı. Kendisi ve Uğur Dündar da galaya katılanlar arasındaydı. Gezen, halkımızı yurdun her yerinde kalbinden vuracak! İki saat boyunca keyifle ve sık sık gözüm yaşararak izledim. Mesela Atatürkün doğum sahnesi, efsanenin doğuş anı, çoğu zaman hiç üzerine düşünmediğimiz bir olgu. O küçük bebeğin ömrüne neler sığdıracağını, nasıl yetişeceğini, nasıl bir halkın kaderini değiştireceğini insan başka bir derinlikte iliklerinde hissediyor. Atatürk rolünde Ali Aziz Çölok çok başarılı bir performans sergiliyor; kendisini inançla izledik.

\n

Sahnede Gezenden teşekkür plaketlerimizi alırken iki çift laf da ben ettim: Bu eser günümüzde yüce Atatürkün izlerini silebileceğini sanan bahtsızların onca zavallı çabasının ortasında, daha da önemli hale geliyor. Bu nedenle katkılarını ortaya koyan herkese ve Gezene sonsuz teşekkürler. Bu arada bu malum zatlara karşı Atatürkün ne dediğini de duyuyorum: Siz beni tanımıyorsanız ben sizi hiç tanımıyorum. Hatta tanımamanızdan gurur duyuyorum. Biz halkımızla bir yumruk gibi bütün olunca, hiçbir güç bizi durduramaz. Bu sözlerime şunu ekleyebilirim:Mustafa Kemali tanımayan hiçbir siyasiyi veya hükümeti de bizim halkımız tanımaz! Bizden naçizane hatırlatması!

\n

10 Kasımda Sanatçılar Girişimi Vardiya Bizde grubuyla beraber Beşiktaşta Demokrasi Anıtının önündeydiler. Milyonlarca insan o gün Anıtkabirde ve diğer Atatürk anıtlarında görevini yerine getirirken Türk ulusunun cumhuriyetçi ışığını ve özgürlükçü ruhunu yansıtıyorlardı. Ben de Anıtkabirdeydim. Üniversiteli Fenerbahçelilerin (ÜNİFEB) binlercesi beraber sel olup aktı. Çarşıyı da fark ettim, birbirlerini alkışladılar. Aslanlı Yolda yürümemi engelleyecek şekilde bana sevgilerini, dayanışmalarını bonkörce saçarak, her biri ayrı ayrı fotoğraf çektirmek için yolumu kesen o binlerce insana ne kadar teşekkür etsem azdır. Güvenlerine layık olmaya çalışıyorum demekle yetineceğim. Ne mutlu bana ki o duygusallık seli içinde beni ağlattıklarını fark edemediler. İnancımı ve kararlılığımı akıttım içime... Herkes bilsin ki bu Cumhuriyet yıkılmaz. Ortalığı fazla sallarlarsa olsa olsa bazıları göçük altında kalır, hepsi bu.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kâbus gibi bir kasım... 28 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları