Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Elçiler krizi çözümü diplomasi tarihine girdi!
Pazartesi öğleden sonraya kadar, Erdoğan’ın 10 elçiyi “Persona Non Grata” ilan etmesi ve “Dışişleri’ne gerekeni yapmaları için talimat verdim” şeklinde ısrarlı bir ikinci demeç vermiş olması, konuyu çıkmaz sokağa taşımıştı. Hatta konuştuğum eski bir elçimiz bana Erdoğan’ın kararlı duruşundan geri adım atabilmesi için bir çıkış yolu göremediğini itiraf etmişti! Benim düşünceme göre ise Erdoğan’ın “Bir defa daha yaparsanız, sizi Persona Non Grata ilan ederim” diyerek o günkü ihtarı o seviyede bırakması, daha doğru yöntem olabilirdi.
“İstenmeyen kişi” ilan etmek, çok ağır bir hükümdür. O ülkelerle ilişkimizi fırtınalı sulara terk etmenin ötesinde, bu diplomatların bir daha ömür boyu Türkiye’ye giremeyeceği anlamına gelmektedir. Sayısız insan dehşet içinde gözünü kapamışken, bir de tam tersine ellerini ovuşturanlar vardı: Türkiye’nin başta ABD olmak üzere tüm Batı ülkeleri ile arasının bozulmasını isteyen Ermeni diyasporası, PKK-YPG hattı, bazı Türkiye düşmanı Yunan ve Güney Kıbrıslı politikacılar... Ve tabii FETÖ’cüler! Bir de ok gibi fırlamış olan dolar, bu krizin gerginliği ile belki Himalayalar’a tırmanacaktı! Askeri, ticari, siyasi her hat türbülansa girecek, sonu belli olmayan tehlikeli bir fırtına etrafı kuşatacaktı. Bu 10 ülkedeki büyükelçilerimizin de acilen görevlerini terk etmeye mecbur kalacak olmaları, işin tuzu biberiydi. Öğrendiğimiz şekliyle Türk diplomatların da katkısı ve yönlendirmesiyle ortaya çıkan şu sihirli paragraf işte o anda tüm ajanslara düşüverdi:
“ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nin Twitter hesabından yapılan açıklamada, ‘ABD, 18 Ekim tarihli açıklamaya ilişkin bazı sorunların yöneltilmesi vesilesiyle, Diplomatik İlişkiler Hakkındaki Viyana Sözleşmesi’nin 41. maddesine riayet etmeyi teyit eder’ ifadesini kullanıldı. Osman Kavala açıklamasına imza atan Kanada, Fransa, Almanya, Finlandiya, Danimarka, Hollanda, İsveç, Norveç ve Yeni Zelanda’nın Ankara büyükelçilikleri de ABD’nin Twitter’da yaptığı açıklamayı retweet etti.”
Ne kadar ilginç şeyler yaşadık o andan sonra! Ben bunu “diplomasi tarihinin bir cevher anı” olarak tanımladım canlı yayında! Hem Batılı elçiler onurlarından ödün vermeyerek “ricat etmişlerdi” hem de Türkiye dik duruşundan taviz vermeden elçileri “İstenmeyen Adam” ilan etme kararını böylece rafa kaldırabilmişti. Bundan iyi bir formül düşünebilir miydi? Durum o andan itibaren tam “win-win” denilen o özel sonuca dönüşüvermişti! Krizin iki kazananı vardı ve kaybedeni yoktu! Elçiler bile kendilerine göre “Biz aynı noktadayız, zaten attığımız tweet Viyana Sözleşmesi’ne aykırı sayılmaz ki!” demiş oluyorlardı! Herkes kendine göre kazanmış oluyordu da ortak kaybedenler sepetinde de demin hatırlattığımız Türkiye düşmanları vardı. Bu muhteşem ve tarihe geçen diplomatik formül yaratıldığı an, onların umutları çöpe gitti!
Diplomasi tarihinde böyle “yüksek çözünürlüklü” formüller bazen bulunur ve olmadık durumlarda kapalı kapılara çilingir oluverirler! Kennedy ve Kruşçef’in yürüttükleri kırmızı hat diplomasisi nükleer savaşı önlerken, büyük krizin çözülmesi, kendi çocuklarının gelecekleri üstüne konuşmaları sayesinde olmuştu. Ya da Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş senedinin müzakerelerini yapmak üzere Lozan’a giden İsmet Paşa’nın müzakere masasında kendisine ayrılan koltuğun küçük olduğunu gördüğünde “görüşme ortamının hazır olmadığını” söyleyerek ayrılması ve ancak durum düzeltildikten sonra dönmesi, kavramsal olarak Cumhuriyetin “eşitlik ilkesi” ekseninde uluslararası ortamda doğduğu gündü. Diplomasi, detayların tarihi formül veya anekdotlara dönüştüğü bir mucizeler alanıdır. Viyana Sözleşmesi 41. maddenin getirdiği çözüm, 100 yıl sonra da siyasal bilgiler derslerinde örnek olarak okutulacak ve yorumlanacaktır.
FENERBAHÇE’DE DÖRT FORMAYA 18 ADAY!
Makalenin bu bölümü en çok Fenerbahçelileri ilgilendiriyor ama futbol ve matematik konularına ilgi duyan herkesi çekebilir! Bu konuyu bir aydır Fenerbahçe TV’de, Süper Fener dergisinde ve Twitter’da sürekli işliyorum ve nihayet artık bazı başka yorumcular rötarlı da olsa bu abartılı problemi görmeye ve ekranlardan aynen tekrarlamaya başladılar! Konu aslında çok basit; Fenerbahçe’nin kalesinde Altay oynuyor. Geri üçlü, bugün cezalı, sakat veya hasta olmayan beş kişi arasından üçünün bir araya gelmesi ile oluyor: Szalai, Serdar, Kim, Tisserand ve Novák. Böylece 1+3, 4 rakamını bulduk. Bunun dışında kanatlar ve ön libero olarak Pereira Gustavo, Ferdi ve Osayi’yi oynatıyor. Böylece 4+3 olarak 7 rakamına ulaşıyoruz. Futbolda 11 mevki olduğuna göre geriye dört boş yer kalıyor. Peki, kaç oyuncu var bu yerlere aday? 18! Mesut Özil, İrfan Can Kahveci, Pelkas, Hakan, Zajc, Max Meyer, Crespo, Sosa, Nazım Sangaré, Muhammed Gümüşkaya, Valencia, Rossi, Serdar Dursun, Berisha, Burak Kapacak, Fatih Yiğit Şanlıtürk, Arda Güler, Arda Aksoy! Yani her yer için ortalama 4-5 aday var! Peki, siz oyuncuların yerinde olsanız, “Hoca herhalde bugün bana şans verir” diye büyük bir inançla maça hazırlanır mısınız? Takım arkadaşlarınıza her zaman anlayış, sevgi, saygı ve uyum içinde baktığınızı söyleseniz bile “Ben daha iyiyim, hak etmeme rağmen oynatılmıyorum” düşüncesi içinizden geçmez mi? Geçen sezon sonundan beri Fenerbahçe’nin en fazla 3-4 noktasal transfere ihtiyacı olduğunu sürekli hatırlatanların başında geliyordum. Zaten Başkan Ali Koç da aynı görüşteydi. Ama sonra hangi gerekçelerle 10 civarı futbolcu transfer edildi bilmiyorum. Özil, Kahveci ve Pelkas gibi yıldızlarınızı oynatmamanız dışında zaten hiçbir zaman birbiriyle aynı takımda uyum içinde yer almaya zaman bulamayacak olan ve her maç ayrı bir dizilişle sahaya çıkacak olan oyuncular, matematik olarak birbirlerine Fransız kalmaya mecburlar. Hatta ne yazık ki mahkûmlar. Bu dört forma için rekabetin bedelinin bu kadar ağır olduğu pek çok kişinin dikkatini çekmemişti ve problemden genel değinmelerle söz ediliyordu. FBTV’de haftalardır bu konuyu anlatıyorum ve Fenerbahçe’nin şu anda teknik kadrodan daha da önemli olarak bir psikolog ve mentora ihtiyacı olduğunu söylüyorum. Kendinizi 4-5 yer için antrenmanlarda çarpışan 18 futbolcudan biri olarak görün ve psikolojilerini anlamaya çalışın. Lütfen empati kurun. Üstelik bu 18 oyuncu arasında Fenerbahçe’nin şu anda netleşmiş bir oyun kurucusu ve santrforu yok! Yani kadro inşası maalesef oturmamış. Bu oyuncuları alırken de yöneticilerin çok iyi bir iş yaptıklarına inandıklarına eminim ama son dört yılda da Josef, Stoch ve Valbuena’yı gereksiz görerek kadroda bulundurmayan bazı yöneticilerle aynı futbol bakış açılarını taşımadığım kesin. Uzun lafın kısası, bugünkü kadroya baktığımızda, ortada bir matematik-mantık zaafı olduğu kesin. İvedi bir çözüm de belki ancak ara transferde bulunabilir. İki yeni isim almak ve en az 5-6 isimle vedalaşama yolu aramak gibi... Yoksa bu Fener’in oyunu yarın öbür gün kolay kolay oturmaz. İşte yaşanan sorunun özü bu!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!