Kâbus gibi bir kasım...

Kâbus gibi bir kasım...

28.11.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Aramızda kalsın ama kasım ayı adeta kâbus gibi geçti. Tam 42 yıl önce, Kasım 1982’de Amerika’da yine saati 10 dolara bir tenis dersi daha vermiştim ve salam, peynir, süt ve ekmek aldıktan sonra eve varmıştım. Aralık ayında birlikte yaşamak için yanıma taşınması gereken İsveçli sevgilim bana ekspres posta ile iki ayrılık mektubu yollamıştı. Ne yaptıysam fikrini değiştiremedim. Benim için bir yıkım gibiydi. Biz sanatçıların zor anlarda üretme güdüsü tavan yapabilir. İşte o ani ayrılığın acısıyla birçok resim yaptım. “I Never Liked November Anyway” (Kasım ayını zaten hiçbir zaman sevmedim) bunlardan biriydi. O eser şimdi kim bilir hangi evde asılı…

Ben zaten nisan başı-haziran sonu arası yaşayan bir bahar insanıyım. Kasım gerçekten en sevmediğim aydır. Günler hızla kısalır, soğuk hava, yağmur çamur gelir. Bu sütunu takip edenler herhalde benim futbol ve tenis hastası olduğumu bilirler… Teniste sorun yok ama bu kasım ayında Milli Takım’ın başına gelmedik kalmadı. Milli Takımımız futbol dünyasının “Şanzelize’sine” taşınmak üzereydi ama üst üste iki maç sınıfta kaldı. Fenerbahçe deseniz, Türkiye’de herkesi yendi ama Hollanda’da Avrupa seferindeki gemimiz fena battı! İnşallah bu akşam daha iyi oynarız Prag’da… 

İKTİDAR BASKIYI TAM GAZ SÜRDÜRÜYOR

Bırakın futbolu tenisi, daha hayati konulara girelim. Bütün ülkeyi baştan sona sarsan her türlü bela, felaket, çirkinlik, adaletsizlik; her şey sanki Kasım’da tavan yaptı, yoğunlaştı… Geçtiğimiz ağustos ayında gelen Narin Güran olayı artık çözüleceğine, her gün daha da batağa saplanırken, üst üste akıl almaz haberler birbirini izledi. Onlardan yalnız birkaçını hatırlamamız bile bu kasımdan nefret etmek için yeter de artar bile! Bir de adı belirsiz, “kayyum-kayyım” krizimiz var, her gün dallanıp budaklanan… DEM Parti belediyelerine adeta saldırırcasına o pozisyonlara kayyum atanmasından önce, CHP’nin Esenyurt Belediyesi sanki öncelikle pilot bölge olarak dönemin ilk kayyum denemesini yaşadı; sonra diğerleri birbirini takip etti. Üstelik ardından sıranın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne geleceği söylentileri, halkımızın midesini daha da bulandırdı…

Aynı günlerde hakkında o güne kadar söylenecek hiçbir kötü söz bulunamayan Ankara Büyükşehir Belediye başkanı Mansur Yavaş hakkında konserlere devasa paralar dağıttığı savıyla önce dedikodulu yorumlar yaydırılmış, sonra da hemen soruşturma açılmıştı. Gören zanneder ki -başta dinozor parkı olmak üzere- AKP Belediyeleri bugüne kadar sütten çıkmış ak kaşık gibi davranmışlardır ve CHP Belediyeleri’nin sözde müsrifliklerinin yanında bahsi geçen rakamların belki 50 misli, 100 misli rakamlar etrafta uçuşmamıştır!

Kendini madene hapsederek Çayırhan Termik Santrali’ndeki özelleştirmeye karşı protestolarını inançla sürdüren 500 işçimiz, maalesef hala hükümetin iş yerlerindeki can güvenliği konusunda da kaygılarını gidermediğini haklı olarak vurgulamaya devam ediyorlar. Dua edelim ki, değerli işçilerimiz hakkında da onların taleplerini gerçekleştirmek yerine benzer senaryolar yürürlüğe konmasın… 

Millî Eğitim Bakanı’nın işgal ettiği koltuğu ve tarumarı sürdürüp katmerlendirdiği eğitim sistemini umursamadan, halkı isyan ettirerek bodoslama laikliğe saldırması, Atatürk dönemi ve din-devlet ilişkileri hakkında ileri geri iddialar öne sürmesi, toplumun bütün aydın kesimlerinden hak ettiği cevapları almış, “Şark cephesinde yeni bir şey yok” dedirtmiştir…

TEĞMENLERDEN NASUH’A KADAR, EN AĞIR SUÇLAMALAR…

Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye ortalığı gururla inleten genç teğmenlerimizin yaşamadığı kalmadı, kriz kuluçkaya yattıktan sonra disipline verildiler ve ülkenin ezici çoğunluğu, o günden beri onlara duyduğu sevgi ve hayranlıkla, yaşadıkları haksız tehditler arasında kendini binbir parçaya bölünmüş hissediyor! Nasuh Mahruki halkımızın en sevdiği, en sağlam bulduğu, en güvenilir karakterlerden biri. Akut’la beraber başardıkları, Everest’in tepesine Türk bayrağını dikmesi, her depremde, her felakette canını hiçe sayarak -hatta annesinin vefatında dahi- afetzedeleri kurtarmak için harcadığı büyük çaba, onu Türkiye’nin sevgilisi yapmıştı. Twitter’da Türkiye’nin seçim sistemi üzerine duyduğu endişeleri dile getirirken hakkında soruşturma açıldı ve tutuklandı. Demokratik bir ülkede aydınların, yazarların, vatandaşların medya veya sosyal medya üzerinden iktidara ya da birbirlerine eleştiri yapma hakları kutsaldır. Tıpkı iktidarı veya başka partileri övme ve destekleme hakları gibi. Yerginin olmadığı yerde övgünün de hiçbir değeri yoktur. Mahruki yıllardır Türkiye’nin gururu olmuş, lider, sporcu, yazar ve sorumlu-örnek insan kimlikleri ile herkesi derinden etkilemiş bir vatandaşımızdır. Ama kimsenin anlam veremeyeceği bu ağır hassasiyet (!) ile, sanki Türkiye’de iktidar kesimleri herkese sonsuz bir nezaket, şeffaflık, dürüstlük ve zarafetle davranıyormuş gibi, bir anda Mahruki günah keçisi yapılmış ve nurtopu gibi bir krizimiz daha olmuştur! Onun ardından herkesin bahsettiği bir konuya televizyonda değindikleri için, sıra özgür gazeteciliğimizin en iyi temsilcilerinden İsmail Saymaz ve Fatih Altaylı’ya gelmiş, hemen onlar hakkında da anlaşılmaz şekilde, zaten medyaya fazlasıyla yansımış MHP milletvekilleri ile ilgili koyu gri durumlar hakkında konuştukları için açık soruşturma açılmıştır. Adeta her birimizin “casus” olarak tanımlanmasını sağlayacak “Etki Ajanlığı” yasası ikinci kere parlamentoda geri çekilmiş, ancak demoklesin kılıcı gibi Türkiye’de tepki vermeyi bilen insanların üzerinde en tehditkar şekilde sallanmaktadır! İktidarın arzu ettiği herkese karşı inanılmaz suçlamalar dökümünü legal olarak saptama ve tanımlama konusunda çok özel ve derin bir kabiliyeti vardır… Mesela Nasuh’un “Halk arasında korku, panik ve endişe yaratacak şekilde kamu düzenini ve iç ve dış huzuru bozacak bozacak yalan haber paylaşmak” ya da teğmenler hakkında “Devletin ve Türk Silahlı kuvvetlerinin nitelik itibarına zarar verecek tutum ve davranışlarda veya ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiillerde bulunmak”Ama ilginçtir ki, değerli savcılarımızın aklına hiçbir zaman halkı birbirine düşürmek, endişe yaratmak ve benzeri suçlamaları, Atatürk’e karşı, Anıtkabir’e karşı, laikliğe karşı, anayasanın temel maddelerine karşı her türlü saygısızlığı ve saldırıyı açıkça medya veya sosyal medya yoluyla yapan kişiler için devreye sokmak gelmiyor. Onlar hakkında bu hazır kalıp ağdalı suçlamalar hiçbir şekilde böyle hızlı ve “otomatik” olarak devreye giremiyor! 

KADINLARIMIZIN KAPKARANLIK KASIM’I VE YENİ HEDEF: BEBEKLERİ!!

Maalesef yıllardır kadınların şiddete uğrayarak öldürüldükleri, dövüldükleri ülkemizde Kasım 2024 bu istatistiklerde tavan yapmış, rekor sayıda kadınımız psikopat erkekler tarafından öldürülmüştür. Peki ne beklersiniz böyle bir ülkede? Herhalde hükümetin mahcup olmasını, kadın haklarını öne çıkararak yaşanan dev şiddet olaylarına karşı halkı ayağa kaldırmak için onlara destek vermesini değil mi? Fakat Türkiye’de ilginç bir şekilde her şey tersinden yaşanır. Şiddete karşı düzenlenen yürüyüşe izin verilmediği gibi bunu deneyenler en sert şekilde polisler tarafından durdurulmuşlardır! Yenidoğan Çetesi, daha önce dediğimiz gibi nereden çıkabildiğini anlamadığımız, Orta Çağ’ın bile yanlarında hümanist görünebildiği bir utanç şebekesidir. 

Her gün medyada hemcinslerinin hunharca katledildiğini görerek yaşayan, her gün yeni katliam haberlerine uyanan ve bu kabusların ortasında yaşayan kadınlarımızın durumu, anlaşılan yeterince rahatsız görülmedi. İktidar onları nasıl daha da mağdur edebilirim diye herhalde çok düşündü ki yeni bir uygulamaya yöneldi: Özel hastane teröründe bebeklere sahip çıkmadıkları gibi, bütün bu olaylardan sonra ne yapacağını bilemeyen ve muhalefete olan saldırılarını her sahada beşinci vitesi çıkarmış olan iktidar güçleri, hızlarını alamadılar ve bu defa sosyal devlet pratiği eksikliğini görüp taşın altına elini koyan belediyelerin hizmete soktuğu “çocuk kreşlerini” yeni hedefleri olarak ilan etmeye karar verdiler! Şaka gibi gerçekten… 

PEKİ “GÜZEL” NELER OLDU?

Ekrem İmamoğlu’nun bu kreşler konusunda “Hadi buyurun gelin kapatın bakalım kapatabiliyorsanız!” şeklinde meydan okuması içimin yağlarını eritti! (Olur mu dersiniz? AKP’nin polis ve jandarmaları artık bebeklerimizin yuvalarını da mı basacaklar?) 

Bence yaşanan diğer “güzel olay” bütün bu ağır dert-tasa ve streslerin ortasında hala bizi güldürmeye çalışan iyi kalpli AKP’li ünlü siyasetçiler olmasıydı! Genel Başkan yardımcısı ve eski Bakan Nihat Zeybekçi “Şurada bunu net şekilde söylüyorum eğer Atatürk bugün hayatta olsaydı CHP’ye üye bile yapmazlardı. Atatürk’ün üye olacağı tek yer AK Parti olurdu” derken, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin “Sizin anladığınız laiklik, camilere kilit vurmak ve ahıra çevirmek” deyiverdi! Gerçekten onlara rakip olacak tek tanıdıklarımız Cem Yılmaz ve Ata Demirer olabilirdi ancak…

Bu korkunç ayın ortasında 13 Kasım’da, geçen hafta yazdığım şekilde “Telefon Çetesi” bana karşı en ağır senaryolarını yaşama geçirdiler ve tam e-Devlet hesabıma el koymalarına ramak kalmışken, olaya uyanmamı engelleyemediler! Bu da “kıssadan hisse” halkımıza her yerden yaydığım bir uyandırıcı hap gibiydi… 

Bir dördüncü ve hatırladığım son güzellik, Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisi hakkında açılan hakaret davasında tarihe geçecek bir savunmayı mahkemenin ve medyalar aracılığıyla Türkiye’nin gözüne sokmasıydı… Tahmin ediyorum onun aleyhine dava açanlar, için için o noktada suspus kaldılar, davayı açtıklarına, açacaklarına pişman oldular. Kılıçdaroğlu’na telefon ederek kendisini tebrik ettim ve bu metnin dünya siyasi tarihine geçecek düzeyde olduğunu düşündüğümü ve buna gönülden inandığımı söyledim. Tabii ki yazdığı bu müthiş savunma, Kılıçdaroğlu’nun halk hatta CHP’liler düzeyinde yarattığı tüm zaman ve ivme kayıplarını örtmez. Maalesef hiçbir hatasını kabul etmemek, örneğin “Ekmek için Ekmeleddin” projesini dahi hala savunabilmek, Davutoğlu ve Babacan ortaklıklarının hala arkasında olmak, kendisinin olmazsa olmaz -bence gereksiz- bir ısrarıdır. Hata insan içindir fakat bundan ders almayı başarırsanız…

Maalesef görüyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti’ne kasteden FETÖ’nün yapmayı denediği darbe girişimi, kesinlikle AKP iktidarına bir ders niteliği oluşturmadı. 15 Temmuz sonrası, AKP’nin duyduğu mahcubiyet hiç uzun sürmemiş ve şu anda kendilerine dur diyecek hiçbir “fizik gücün” ortada görünmemesi, bu gidişatı beşinci vitese çıkarma senaryosunu hızlandırmıştır. Evren, bizi buna benzer kasım aylarından ve beterlerinden korusun! 

Yazarın Son Yazıları

CHP kurultayı: Kazananlar ve kaybedenler

1970’lerde, İstanbul’da Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü’nde eski şampiyonlarımızdan Fehmi Kızıl vardı.

Devamını Oku
04.12.2025
CHP kurultayı demokrasiyi aydınlatacak!

CHP kurultayı, bu hafta sonu her zamanki gibi büyük bir medya ilgisi altında yaşanacak.

Devamını Oku
27.11.2025
Mustafa Kemal’i hazmedemeyen solcular!

İddianame açıklaması yüzünden geçen hafta yazamadığım konuya hemen giriyorum.

Devamını Oku
20.11.2025
İddianame ve kritik yönlendirme

Pek de sürpriz olmadı.

Devamını Oku
13.11.2025
Sahte dünyalar kuşatması

Paranın sahtesi vardır, kalpazanlar basar.

Devamını Oku
06.11.2025
Cumhuriyet, iki kahraman ve yarınlar

Dün Cumhuriyet Bayramımızı kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
CHP davasına dikkat!

Siyaset, insanların daha iyi yaşaması için yapılır, dünyanın neresinde olursa olsun.

Devamını Oku
23.10.2025
Yok olan Nobeller ve edepler

Trump bozulmuş, “Nasıl olur da Nobel Barış Ödülü bana verilmez?!” “Ben yedi savaş durdurdum, gidip hiçbir şeyi yapamamış birine verecekler o ödülü” deyip duruyordu.

Devamını Oku
16.10.2025
Özel-Bahçeli düellosu, cevapsız sorular

Sinan Ateş cinayetinin dumanı tütmeye devam ederken bu cinayetin bir numaralı sanığı 90’lı yılları anımsatan bir şekilde güpegündüz öldürüldü.

Devamını Oku
09.10.2025
‘Bombalı Nobel’ ve barış!

Bugünlerde, Trump ve Netanyahu’nun anlaşarak Ortadoğu’ya ve Filistin’e dayattıkları yeni düzenin ve “sözde” barışın hangi hızda yaşama geçip geçemeyeceğini öğreneceğiz, tabii yeni sürprizlerle karşılaşmazsak...

Devamını Oku
02.10.2025
Fenerbahçe, Türkiye ve demokrasi dersi!

Fenerbahçe Spor Kulübü’nde nöbet değişimi oldu.

Devamını Oku
25.09.2025
Misyonlarını tamamlayamayan kayyumlar!

Daha iki yıl önce kazanması için elimizden geleni yaptığımız, uğruna 24 saat koşturduğumuz Kılıçdaroğlu’nun, o gece kendisine umut bağlayan milyonların neredeyse tamamını karşısına alacak pasif duruşu ve agresif sessizliğiyle, Vito’larına binip kaybolmasına şahit olmak bize nasipmiş...

Devamını Oku
18.09.2025
Demokrasimizin açık yarası ve vazgeçilmez ikazlar

Türkiye, darbe günlerinde gördüğü sahneleri yaşadı.

Devamını Oku
11.09.2025
Kayyuma karşı halk, partisiyle direniyor!

Bunu da gördük.

Devamını Oku
04.09.2025
Anne Frank bana Gazze hakkında mektup yollamış…

Dün aldığım bu mektubu sizlerle paylaşmak istedim.

Devamını Oku
28.08.2025
Cerahatin içinde yüzüyoruz...

Haftada bir köşe yazısı kaleme alarak gündemi yakalamak için, şapkadan üç değil, beş tavşan çıkarmanız lazım!

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet İşleri Başkanı’na açık mektup

Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş...

Devamını Oku
14.08.2025
Komisyon başladı: Ufukta neler olabilir?

Cumhuriyet Halk Partisi, tabanından ve partinin ileri gelenlerinden yapılan bütün uyarılara rağmen komisyona katıldı.

Devamını Oku
07.08.2025
CHP komisyona katılmamalıdır, tersine...

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve MYK’sının bu ikazları dikkatle değerlendirmeye alacaklarına inanıyorum.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir "Altan Bey" geçti bu topraklardan

Yıl 1955, genç gazeteci Altan Öymen ve iki polis Ankara kışının ortasında…

Devamını Oku
24.07.2025
15 Temmuz’dan terörsüz Türkiye’ye...

Gündem aşırı yoğun. Ekrem İmamoğlu’na açılan en akıl almaz davalardan biri dün karara bağlandı.

Devamını Oku
17.07.2025
Satranç oynarken şahınızı veremezsiniz!

Gündem belli: AKP’nin “muhalefetsiz demokrasi modeli” için yaptığı çalışmalar...

Devamını Oku
10.07.2025
Sivas'tan bugüne... Karanlıklar ve tehditler devam ederken

Dün, 2 Temmuz’du… 32 yıl önce yobazların 35 aydınımızı yakarak katletmesinin yıldönümü...

Devamını Oku
03.07.2025
‘Mutlak butlan’a karşı CHP kararlılığı!

Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu sayesinde CHP’nin birinci parti konumuna yükseldiğini gören AKP, ne yapıp edip bu iki lideri durdurmak için her şeyi yaptı ve yapmaya da devam ediyor.

Devamını Oku
26.06.2025
Cahil ve faşist liderlerin savaşı

Aslında bu köşe yazısını kaleme almanın hiçbir anlamının olmayacağı 36 saatlik süreç yaşıyoruz...

Devamını Oku
19.06.2025
Özgür Özel’in samimi gözyaşları

Her ölüm dayanılmaz bir acıdır. Şayet o ölüm, kalp krizi, trafik kazası, elektrik çarpması, cinayet veya intiharla gelmiş ise insan nefes alamaz hale gelir.

Devamını Oku
12.06.2025
Hiçbir şey, göründüğü gibi değildir

Yaşam akıp giderken, siyasi olaylara karşı yorumlar -tahminlerim bazen çok emin görünseler de- altüst olabiliyor.

Devamını Oku
05.06.2025
Çağdaş Türkiye mutlulukları ve üzüntüleri

Hayat, iyi ve kötü olaylar arasında oluşan düğümler şeklinde akan öznel bir film gibi. Seviniyoruz, üzülüyoruz, kahroluyoruz, âşık oluyoruz, şaşırıyoruz, kâh siyasetçilere kâh en yakınlarımıza kâh tuttuğumuz takıma kızıyoruz.

Devamını Oku
29.05.2025
Hayatınızda kaç tıkanıklık var?

Bazen içiniz tıkanır ya, nefes alamaz gibi olursunuz. Uyumak istersiniz ama uyuyamazsınız. İçiniz isyanlardadır, konuşacak kimseniz yoktur. Bütün bunları yaşarken bir de kapana kısılmış fare gibi trafikte kalmışsınızdır mesela!

Devamını Oku
22.05.2025
Yoksa bu bir savaş bildirisi mi?

Hayatı terör yüzünden kararmış aileler için acaba 12 Mayıs 2025 itibarıyla acılar son bulacak mı, yoksa bu tarih iç ve dış siyasetimizi daha da büyük kargaşaya taşıyacak kritik bir eşik mi olacak?

Devamını Oku
15.05.2025
Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Devamını Oku
08.05.2025
Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Devamını Oku
01.05.2025
Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Devamını Oku
24.04.2025
Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Devamını Oku
17.04.2025
‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

Devamını Oku
10.04.2025
Gezi ve Saraçhane farkı!

Gezi ve Saraçhane farkı!

Devamını Oku
03.04.2025
Çok 'özel' bir lider, Özgür Özel

Çok "özel" bir lider, Özgür Özel

Devamını Oku
27.03.2025
İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

Devamını Oku
20.03.2025
Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Devamını Oku
13.03.2025
Tarih nedir, ne değildir?

Tarih nedir, ne değildir?

Devamını Oku
06.03.2025