Babalar da Ağlar

15 Haziran 2014 Pazar

“Analar ağlamasın”, “Anaların gözyaşı dinsin” deyip duruyoruz ya, savaş bitsin, dağdakiler insin, çocuklar öldürülmesin istediğimizde...
Bilinsin ki, babalar da ağlar...
Kimisi hüngür hüngür, kimisi sessiz sedasız, kimi gizli saklı veya katıla katıla; ama babalar da ağlar.
Çoğu, “Erkek adam ağlamaz” palavrasıyla büyütüldüğünden gizler ağladığını; erkekliğine yediremez gözyaşını... Ceketinin koluna veya iç cebindeki mendile siler. Bir köşeye gizlenip hüznünün geçmesini bekler.
Ama ağlar babalar da...
Analar kadar...
Berkinim yaşasa karne alacaktı dün diye ağlar babası; odasındaki öksüz bilyelerine bakarken...
Soma mezarlığında Berkay, “Karnemi getirdim baba! Hepsi pekiyi” diye toprağı okşadığında başucunda dedesi ağlar.
Evladı dağda savaşıyor diye dövünen sadece analar değildir; lise çağındaki kızının karnesiyle birlikte okuldan çıkışını da alan baba da, kızının mühendis olma hayallerine ağlar.
Musul’dan gelecek iyi bir habere, kalan ömrünü fedaya hazırdır konsolosluktaki şoförün babası; “Oğlum, yiğidim” diye dövünerek ağlar.
Ağlamalıdır da...
Kedersiz bir dünya hasretinin cansuyudur gözyaşı...
Acıyı söndürmekle kalmaz, ruhu da yıkar.
Yanağın yatağında akan tuzlu bir sudur.
Tek damlası ile “erkeklik” denilen taş heykeli çatlatıp kırar.

Babalara tavsiyeler
Baba oldunuz mu, “sıfırlayın” bildik ömrünüzü; yeni birisiniz artık...
Bir insan yetiştirmeyeceksiniz sadece; yeni bir insan olacaksınız. Kendinizi en baştan kuracaksınız.
Kıymetini bilirseniz, vakit ayırabilirseniz, mükemmel meslektir babalık... Evladınızın her yaşında kademe alır terfi edersiniz; yanağınızda buseden madalyalar...
Emekli olduğunuzda da, elinizle yaktığınız dilek fenerinin semaya süzülüşünü hüzünlü bir gururla izlersiniz.
Tadına varın bu şenliğin!
Çocuk büyütmek, akşamları saçını karıştırıp yanağından makas almaktan ibaret değildir; altını bağlamadan, tırnağını kesmeden, banyosunu yaptırmadan keyfini çıkaramazsınız.
Bilgisayardaki oyundan daha ilginç, televizyondaki çizgi filmden daha eğlenceli olmak zorundasınız.
İlk günden itibaren günlük tutun; duygularınızı sere serpe yazmaktan çekinmeyin.
Daha bebekliğinde bir ağaç dikin; hangisinin daha çabuk serpilip büyüdüğünü gözleyin, meyve vermesini seyredin, sizinkinin meyvelerini hayal edin. Ona bir kedi ya da köpek veya kuş alın; birlikte büyütün; küçük yaştan kardeşliği, merhameti, sevgiyi, üleşmeyi öğretin.
Her gece bir masal veya şiir okuyup gönderin uyku ülkesine...
Bir enstrümanı birlikte çalmayı, anneler günü için yaptığınız besteyi çalmayı, onunla birlikte dans etmeyi deneyin.
Onu antrenmana
bırakmayın, onunla birlikte spor yapın.
Birbirinizin fotoğraflarını
çekip bir albümde toplayın. “Yaşım geçti” demeyin; öğrenme sürecini paylaşın.
Evin bir duvarı tuvaliniz olsun; birlikte gönlünüzce boyayın.
O duvara aile soyağacınızı çizin; kendi tarihini bilsin; oradan ülkesinin, evrenin tarihine geçsin.
Karşı duvara bir harita asın; dünyayı keşfetsin.
Bozuk eşyaları tamir edin; emeğin değerini bilsin.
Birlikte makarna pişirin; kendi pişirdiğini yesin.
Küçük deneyler yapın, bilime meyletsin.
Yeterince masal okuduysanız bir de birlikte yazmayı deneyin; okurluktan yazarlığa terfi etsin.
Şehrin kuytularını gezdirin; coğrafyasını öğrensin. Sonra günü geldiğinde, ışığı yeterince güçlendiğinde, salın gökyüzüne... Dilekler, dualar eşliğinde...
Gururla seyredin gidişini...
Hızla yükselirken, “Arkamda babam var” diye güven duysun.
Övünün. En baba, Babalar Günü sizinki olsun.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları