ABD’de Trump’ın iktidara gelmesiyle birlikte Avrasya coğrafyasında ABD ile Rusya arasındaki çekişmenin azalacağı tahmin edilirken son gelişmeler tam tersine işaret ediyor. Trump, iktidardaki ilk aylarında, Putin’le uzlaşma görüntüsü çiziyordu, şimdiyse Ukrayna’ya Biden döneminde bile verilmeyen bir onayı, yani Rusya’yı uzun menzilli füzelerle vurma onayını veren bir Trump’la karşı karşıyayız. (Tabii, Trump’ın bu çizgisinin ne kadar süreceği, henüz belli değil).
Trump’ın Rusya’ya karşı sertleşen tutumunun bir göstergesi de Heybeliada Ruhban Okulu konusundaki tavrı. Geçen haftaki yazımda, Fener Patrikhanesi’nin ABD’de Biden yönetimine yakın olduğunu, o nedenle seçimleri Trump’ın kazanmasının ardından ortada kaldıklarını söylemiş ve Bartholomeos’un ABD turunun öncelikli olarak Trump’la ilişkileri kurmak olduğunu yazmıştım. Ziyaret sonrasında yapılan açıklamalar, Trump’ın Rusya’ya karşı dini mücadelede Fener Patrikhanesi’ne destek vereceğini gösteriyor. Bartholomeos bu ziyarette Türkiye’yi şikâyet ettiğini reddettiyse de Trump’ın kendisine “bir sorun olursa biz yanınızdayız” dediğini bizzat aktardı. (Şikâyet olmadıysa Trump neden durduk yere Bartholomeos’un arkasında olduklarını aktarmış.) Bunun ardından Trump, Erdoğan’la görüşmesinde de Ruhban Okulu konusunu gündeme getirdi. Bu okulda sadece Türk vatandaşı Rumların değil, diğer Ortodoks ülkelerden rahip adaylarının da eğitilmesi ve bunların ABD ile aynı siyasi çizgide olan Fener Patrikhanesi’nin anlayışını yaymaları hedefleniyor. Bu konuya ayrı bir yazıda, daha ayrıntılı değineceğim.
RUSYA’YLA BATI ARASINDA MOLDOVA
Kaynayan bir diğer bölgeyse Moldova. Burası küçük yüzölçümüne ve az nüfusuna rağmen, Avrupa’nın en yoğun siyasi çatışma bölgelerinden. Bir tarafta ülkenin doğusunda, Slav kökenli nüfusun yaşadığı ve -Rus Ordusu’ndan aldıkları destekle- 1990’ların başlarında Moldova’dan bağımsızlığını ilan eden ayrılıkçı Transdinyester bölgesi var, diğer tarafta güneyde, Türkiye’nin desteğiyle özerk yönetime kavuşan, fakat son zamanlarda özerklikleri giderek tırpanlanan Gagauz Türkleri’nin özerk bölgesi. Etnik Moldovalılar da (Rumenler’le aynı kökten geliyorlar), kendi içlerinde Batı ve Rus yanlısı olarak ikiye ayrılmış durumda. Rusya ve Batı yanlılarını savunan kesimler aşağı yukarı dengede olduğu için ülke, Avrupa’nın en çalkantılı ülkelerinden biri. Beş yıl önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerini Maya Sandu kazanmış, hemen ardından da Sandu, parlamentoda çoğunluğu elde ederek bütün devlet mekanizmasını kontrolü altına almıştı. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması, ABD ve İngiltere’nin bütün Batı’yı seferber etmesine imkân verirken Moldova da farklı siyasi güçlerin bir arada olduğu bir ülkeden, Batı’nın ileri karakoluna dönüştürülmeye başlandı. Hükümet karşıtı protestolar Batı basınında, “Rus yanlılarının provokasyonu” olarak gösteriliyordu. Rusya’nın Ukrayna’da taarruzunun tıkanması, hatta Dinyeper Nehri’nin doğusuna çekilmek zorunda kalması da Moldova’da Rusya’nın psikolojik etkisini azalttı.
Moldova’da geçen yılki cumhurbaşkanlığı seçimlerini, yine Maya Sandu kazanmıştı. Fakat Sandu’nun seçim zaferi tamamen, Avrupa’daki Moldova vatandaşlarının oylarının sayesindeydi; yoksa Moldova’da yaşayan seçmenin çoğu, Rusya’ya yakın çizgideki adayı desteklemişti. Öte yandan Moldova’da asıl güç parlamentoda olduğu için Rusya da asıl olarak parlamento seçimlerine hazırlanıyordu. Seçimler Ukrayna’da da endişeyle takip ediliyordu, zira Ukrayna’ya Romanya üzerinden sevkedilen yardımlar çoğunlukla Moldova topraklarından geçiyor.
Ancak bu seçimler öncesinde Moldova’da Rusya’ya yakın partilere yoğun müdahaleler yapıldı ve çeşitli adayların seçimlere katılması engellendi. Bütün bunlara rağmen iktidar partisi, Moldova’da yüzde ellinin biraz altında oy alırken iktidarı yine Avrupa’daki göçmenlerin oyları kurtardı. Herşeye rağmen önemli oy kaybına uğradı. Muhalefet, seçimlere hile karıştırıldığını söyleyerek protesto gösterilerine girişse de iktidarın AB’nin desteğine sahip olduğu ve ülkenin Ukrayna ve Romanya gibi Rusya karşıtı iki ülke arasına sıkıştığı şartlarda bu gösterilerin sonuç vereceği şüpheli. Ancak olaylar, Moldova’nın kaynamaya devam edeceğini gösteriyor.