Dinin siyasete alet edilmesinin dün de örnekleri vardı, bugün de.
Geçmişteki başlıca örneklerden biri, geçenlerde 1700. yıldönümü kutlanan ve papanın Türkiye’ye gelişine vesile olan I. İznik Konsili’dir. Roma İmparatoru I. Konstantin, Hıristiyanları ezmek yerine, Hıristiyanlığı devlet dini yapmanın Roma için daha uygun olacağını düşünmüş ve bu dini devlet güdümünde yeniden biçimlendirmek için imparatorluğun her tarafından rahipleri İznik’te toplamış ve burada, “resmi Hıristiyanlığı” benimsemişti. Fakat bu konsile başkanlık eden (ve pek çok kilisede mübarek kabul edilen) I. Konstantin o tarihte daha vaftiz bile olmamış, yani Hıristiyanlığın temel gereğini yerine getirmeye ihtiyaç duymamıştı. Ayrıca bu Konstantin, ikinci eşinin iftirasına inanıp en sevdiği oğlunu öldürmüş fakat sonra annesi Helen’in ona “Oğlum, sözüne inandığın karın, seni kölenle aldatıyor” demesi üzerine, karısını banyoda haşlayarak öldürtmüştü (Türk yapımı “Kahpe Bizans”, gerçek Bizans’ın yanında çok masum kalıyor). İşte Amerikan Rum Ortodoks Kilisesi Başı Elphidophoros’un ABD Başkanı Trump’ı yağlamak için söylediği “Siz, Konstantin gibi büyüksünüz” dediği Konstantin, bu Konstantin. Ne mübarek adammış, değil mi?
Bugüne gelirsek papanın İznik ziyaretinin kendisi de baştan aşağı dünya siyasetiyle ilgiliydi (bunu da geçen hafta yazmıştım).
PAŞİNYAN’IN KİLİSEYE MÜDAHALESİ
Siyasilerin dine yönelik bir diğer müdahalesiyse Ermenistan’da yaşanıyor. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Ermeni Kilisesi’nin başı II. Karekin’i görevden almaya çalışıyor. Bir taraftan da Paşinyan, kiliseyi tamamen devlete bağımlı bir kuruma dönüştürme peşinde. Bunu sağlamak için rahiplerin bir kısmını kendi tarafına çekmeye çalışıyor ve onlara, devletin maddi imkânlarını ve emeklilik fırsatlarını teklif ediyor. Öte yandan Paşinyan, kiliselerde pazar ayininden önce milli marş okunmasını ve kiliselerde Ermeni bayrağının dalgalanmasını öneriyor. Bu zamana kadar Ermeni Kilisesi’nde görülmemiş ölçüdeki bu müdahaleyi de Paşinyan, “Ermeni Apostolik Kilisesi 301 yılında devlet tarafından, devlet kararıyla kuruldu” diyerek açıklamakta.
Burada bir not düşelim: Genelde zannedilenin aksine Ermeniler, Ortodoks kiliseler grubuna mensup değil. 451 yılında, Bizans İmparatoru Marsianus’un öncülüğünde (yine Roma-Bizans’ın resmi din anlayışını netleştirmek üzere) toplanan Kadıköy Konsili’nin İsa hakkındaki kararlarını Süryaniler, Mısır’daki Kıptiler ve Ermeniler kabul etmemiş ve bunlar, ana akım Hıristiyanlıkla daha o tarihte yollarını ayırmıştı (tek mesele, İsa değildi; Bizans yönetiminden bağımsız kalmak isteyen Ermeni Krallığı, Bizans’ın resmi din kararlarını da kabul etmek istememişti). Ermeniler, kendi kiliselerine “apostolik” (havarilerden geldiği iddiasıyla) veya “Lusavorçağan” der; Rusça ve Türkçede, “Gregoryen” olarak da adlandırılır fakat Ortodoks, değiller.
Paşinyan’ın bu kilise müdahalesi de hem iç siyasetle hem de uluslararası siyasetle yakından bağlantılı: Paşinyan’ın Türkiye ve Azerbaycan karşısında teslim olduğunu savunan ve onun ABD’ye yönelmesine karşı çıkan Ermeni Kilisesi şu anda Paşinyan karşıtı hareketin başını çekiyor. (ABD vatandaşı olan papanın İstanbul’da Ermeni Kilisesi’ni ziyareti de salt dini amaçlı değildi). Ermenistan, ABD’nin Kafkasya’da yaratmaya çalıştığı zincirin en zayıf halkası ve bu halkanın dayanıklılığı, önümüzdeki yaz Ermenistan’da yapılacak seçimlerde görülecek. Bu süreçte de kilisenin büyük etkisi olacak.