Balkanlar 30 yıl sonra hâlâ kırılgan
Deniz Berktay
Son Köşe Yazıları

Balkanlar 30 yıl sonra hâlâ kırılgan

16.12.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Önceki gün, 14 Aralık, Avrupa’da yakın tarihin gördüğü en büyük halklar boğazlaşması olan Bosna Savaşı’na son veren Dayton Anlaşması’nın tam otuzuncu yıldönümüydü. Fakat ABD patentli bu barışın ne kadar uzun süreceği, büyük devletler arasındaki güç dengesine bağlı.

Balkanlar, geçmişten bu güne, dünyada merkez bölgeden ziyade, çevre bölge olagelmiştir. Buna karşılık kuzeyden güneye, doğudan batıya yolların kesişim noktasında olması nedeniyle her dönem bölge dışı büyük güçlerin göz diktiği bir yer olmuştur. Fakat çatışmaları sadece dış güçlerle açıklamak da gerçekçi değil; Balkanlar’ın tarihi, yüzlerce yıl yan yana yaşamış fakat birbiriyle karışmamış halkların çatışmasıyla dolu.

Bosna Savaşı (1992-1995), Yugoslavya’nın 1991’de başlayıp 2008’de Kosova’nın bağımsızlık ilanıyla sonlanan dağılma sürecinin en kanlı kısmıydı. “Yugoslavya” kelime anlamı olarak “Güney Slavları ülkesi” demek. 1944-91 arasındaki sosyalist Yugoslavya’yı oluşturan federe birimlerin hepsi, Slav kökenli etnik grupların cumhuriyetleriydi (Sırbistan bünyesinde özerk bölgede bulunan Arnavutların durumu ayrı bir hikâye) Yugoslavya gibi bir devlet ilk kez, I. Dünya Savaşı’nda Avusturya Macaristan’ın dağılması ve buradaki Slavların Sırbistan’la birleşmesi ile kuruldu. Ne var ki Sırplarla Hırvatları birbirinden ayıran Sava Nehri tarih boyunca pek çok şeyi birbirinden ayırmıştı. Sırplar Bizans’ın etki alanına girerken Hırvatlar Roma’nın alanına girmiş, Sırplar Ortodoks olurken Hırvatlar Katolik olmuş, Sırplar Osmanlı’nın alanına girerken Hırvatlar, Avusturya egemenliğinde kalmıştı. Bu farklılıklar, ilk Yugoslavya zamanında uzlaştırılamayacak, hatta II. Dünya Savaşı yıllarında Hırvat ve Slovenlerin çoğu, Almanları kurtarıcı olarak karşılayacaktı. Bu durum, Nazi zulmüne uğrayan Sırpların hafızasından silinmeyecekti. 1991’de Almanya’nın uluslararası siyasete aktif dönüşüyle birlikte ilk icraatı da Yugoslavya’nın bölünmesini desteklemek olmuştu. Bu, hiç şüphesiz Sırpların II. Dünya Savaşı anılarını canlandırdı. Slovenya ve Hırvatistan, Sırpları geri olarak görüyor ve Batı’ya ait olmaya can atıyordu. Slovenya ve Hırvatistan’ın nüfusları nispeten homojen olduğu için, ayrılmaları çok zor olmadı.

Bosna’daysa etnik grupların oranı dengedeydi. O nedenle buradaki savaş çok kanlı oldu. Bosna Müslümanları bizde zannedilenin aksine Türk değil, Osmanlı döneminde Müslümanlığı benimsemiş olan Slavlar idi (TBMM İnsan Hakları Komisyonu, 1992’de Bosna’ya giderken Boşnakları Türk zannettiği için, yanlarına tercüman almamış ve gerçek durumu anca Saraybosna Havalimanı’nda öğrenebilmişti!). Hırvat ve Sırpların arkasında Hırvatistan ve Sırbistan’ın olmasına karşılık Boşnakların yakın bir komşu desteğinden mahrum olması da onları mağdur etti.

BALKANLAR’DAKİ DENGE

Bosna Savaşı ilk patladığında dönemin ABD Dışişleri Bakanı James Baker, “We don’t have a dog in this fight” (bu savaşta çıkarımız yok) diye kestirip atmış, fakat 1995’te savaş ABD’nin bastırmasıyla sona ermiş, böylelikle sonunda Balkanlar’a ABD düzeni egemen olmuştu. Tıpkı 1878 Osmanlı Rus Savaşı sonrasında tarafları Berlin’de toplayan Alman Başbakanı Bismarck’ın, “Balkanlar’daki bütün Alman çıkarları, bir tek Pomeranyalı askerin kemiklerinden kıymetli değildir” demesi, fakat Balkanlar’da Alman düzenini egemen kılması gibi. Ne var ki Balkanlar’da Berlin Kongresi’yle oluşan denge, Büyük Güçler arasındaki dengenin bozulamsıyla çökmüştü. Dayton düzeni de Bosna’daki çatışma ortamını dondurmayı başarsa da yok edebilmiş değil. Bosna’nın başında, büyük devletlerin belirlediği bir yüksek temsilci var. Bu haliyle de Balkanlar’daki denge, büyük güçler arasındaki dengenin değişmesiyle birlikte yeniden bozulma tehlikesi içeriyor.

İlgili Konular: #Balkanlar

Yazarın Son Yazıları

Balkanlar 30 yıl sonra hâlâ kırılgan

Bosna’daysa etnik grupların oranı dengedeydi. O nedenle buradaki savaş çok kanlı oldu. Bosna Müslümanları bizde zannedilenin aksine Türk değil, Osmanlı döneminde Müslümanlığı benimsemiş olan Slavlar idi (TBMM İnsan Hakları Komisyonu, 1992’de Bosna’ya giderken Boşnakları Türk zannettiği için, yanlarına tercüman almamış ve gerçek durumu anca Saraybosna Havalimanı’nda öğrenebilmişti!). Hırvat ve Sırpların arkasında Hırvatistan ve Sırbistan’ın olmasına karşılık Boşnakların yakın bir komşu desteğinden mahrum olması da onları mağdur etti.

Devamını Oku
16.12.2025
İbadete milli marşla başlamak

Bugüne gelirsek papanın İznik ziyaretinin kendisi de baştan aşağı dünya siyasetiyle ilgiliydi (bunu da geçen hafta yazmıştım).

Devamını Oku
09.12.2025
Papa ve Atatürk

PAPA XIV. Leo’nun gündemde epey yer kaplayan Türkiye ziyareti önceki gün sona erdi. Ne var ki gezinin gündemine ve yapılan açıklamalara bakacak olursak bu ziyaret, daha uzun bir süre gündemde kalacakmış gibi görünüyor.

Devamını Oku
02.12.2025
Papa, Türkiye’ye neden geliyor?

Ancak papanın gündeminde Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması gibi konuların olduğu da basına yansıdı ki bu, ziyaretin yoğun siyasi nedenlerinin olduğunu ortaya koyuyor.

Devamını Oku
25.11.2025
Balkanlar yine rekabetin ortasında

Ukrayna’nın Karadeniz’deki liman şehri (ve de üçüncü büyük şehri) Odesa’yı görenler bilir: Bir zamanlar Osmanlı’nın Hacıbey Kalesi’nin olduğu fakat 1700’lerin sonunda Ruslar tarafından ele geçirildikten sonra tamamen yıkılıp yeni baştan inşa edilen Odesa’nın simgesi, limandan yukarı çıkan Potemkin Merdivenleri’dir.

Devamını Oku
18.11.2025
Bir diplomasi faciasının yıldönümü

Savaşın ilk aylarında Türkiye’nin arabuluculuğuyla çatışmalara son verme imkânı varken İngiltere’nin araya girmesi ve dönemin İngiliz Dışişleri Bakanı Lizz Truss’ın “Putin’in imajını koruyacak hiçbir çözüm olmayacak” demesi, bu savaşın en az üç yıl uzamasına yol açan etkenlerden biri oldu.

Devamını Oku
11.11.2025
Vizesiz seyahate son

Koskoca Avrupa’da Türklerin vizesiz girebileceği topu topu altı ülke var: Belarus, Sırbistan, Bosna Hersek, Moldova, Arnavutluk, bir de Makedonya. Rusya’yla vizesiz rejim, 2015 sonunda Rus uçağının düşürülmesiyle askıya alınmış, aradan geçen sürede Türk-Rus ilişkilerindeki bütün yakınlaşmaya rağmen Ruslar bir daha vizesiz rejime dönmemişti. Rusya’nın saldırısına uğrayan, dört yıldır savaşta olan Ukrayna’ya girmekse artık hiç kolay değil.

Devamını Oku
28.10.2025
Ukrayna savaşı: Çok bilinmeyenli denklem

Rusya-Ukrayna savaşı hakkında ne zaman bir yerlerde konuşsam herkes şunu soruyor: “Hocam peki, ne zaman bitecek bu savaş?” Ben de naçizane, bu konuda kehanette bulunmanın zor olduğunu söyleyerek savaşın bitişinin birkaç etkene bağlı olduğunu ifade ediyorum.

Devamını Oku
21.10.2025
Ortadoğu gölgesinde Ukrayna

Sadece bizde değil, dünyadaki habercilikte de bir önceliklendirme sıralaması var...

Devamını Oku
14.10.2025
Avrasya Gündemi: Ruhban okuluna neden hayır?

Bildiğimiz üzere Türk vatandaşı olan Fener Patriği Bartholomeos, Trump’la görüşmesinde Türkiye’yi şikâyet etmişti (İngilizce ve Yunanca gazetelerdeki ifadeler ortada). Bartholomeos, Trump’a, 1971’de kapanan Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması talebini iletmiş ve ardından ABD, bu konuyu yeniden Türkiye’nin gündemine getirmişti.

Devamını Oku
07.10.2025
Avrasya Gündemi: Yurtdışı oylarıyla kazanılan seçimler

ABD’de Trump’ın iktidara gelmesiyle birlikte Avrasya coğrafyasında ABD ile Rusya arasındaki çekişmenin azalacağı tahmin edilirken son gelişmeler tam tersine işaret ediyor.

Devamını Oku
30.09.2025