Akil Kişi Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı
Deniz Kavukçuoğlu
Son Köşe Yazıları

Akil Kişi Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı

07.04.2013 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Adadayım. Dün merkeze indim. Güneşli, güzel bir hava; meydandaki pastanenin kaldırıma çıkarılmış masalarından birine oturdum, bir kahve söyledim.
Yan masada 50-60 yaşlarında üç erkek ancak dikkat kesilirseniz duyabileceğiniz bir sesle tartışıyorlar. Merak bu ya, kulak kabartıyorum. Konu akil insanlar. İçimden,
“Bizim Gökçeadalılar da havaya girmişler” diye geçiriyorum. Şivesinden eski bir Isparta köylüsü olduğunu çıkardığım şişmanca olanı, “Mutlaka buraya da gelmeliler” diyor. Sağında oturan, çayını höpürdeterek içeni aynı fikirde değil; “Zaten her akşam televizyondalar, görüp de ne yapacaksın?” diyerek itiraz ediyor. Üçüncü adam hiç konuşmuyor, fakat kim ne söylerse başını sallayarak onaylıyor. “Oportünist” bir kişiliği olduğunu düşünüyorum. Tartışma bu çizgide sürüp gidiyor.
Ben de ister istemez beyinsel olarak tartışmaya katılıyorum. Eski Isparta köylüsü kendi açısından haklı; zaten konumu itibarıyla bir
“mahrumiyet” bölgesi olan ada niçin bir de kanlı canlı bir akil insan görmekten “mahrum” olsun? Onun da torunlarına anlatacağı heyecanlı bir öyküsü olmalı!
Aslında 50-60 yıllık hayatında mutlaka bir akil insanla karşılaşmıştır. Çünkü adada da böyle
“ilim irfan sahibi”, “arif”, “kâmil”, “usul erkâna vakıf”, “adabı muaşeret nedir, bilen” insanlar var. Fakat o bunun farkında değil, zira “akil insan”a kendince daha farklı anlamlar yüklüyor. Onu dinledikçe bu yargım pekişiyor.
Doğal ki haklı olduğu yerler de yok değil! Toplumumuz Cumhuriyet tarihinde ilk kez
“tescilli” akil insanlarla tanışıyor. Bu insanların “akil” nitelikleri Dolmabahçe Sarayı’nın tarihsel atmosferinde bizzat Başbakan tarafından tescil edilmiş. Bu “müseccel akil insan” olma durumunun toplumda özel bir merak uyandırmasını anlayabiliyorum.
Konuya ilişkin benim hiçbir merakım yok desem yalan söylemiş olurum, çünkü var. O insanlardan kimileriyle olan hukukumuz yıllar öncesine uzanıyor; birlikte maceralara girişmişliğimiz, yemiş içmişliğimiz, eğlenmişliğimiz var. Şimdi birdenbire karşıma
“müseccel akiller” olarak çıkıyorlar. Birbirimize bundan böyle nasıl davranacağız?
Bilemiyorum.
Benim işim nispeten kolay, fakat onların işi hiç kolay değil. 76 milyon arasından seçilen 63 kişilik bir
“akiller” heyetine bizzat Başbakan tarafından “tensip edilerek müseccelleştirilmenin” omuzlarına taşınması ağır bir yük yükleyeceğini düşünüyorum. Nasıl kalkacaklar bu yükün altından?
Siz siz olun, sakın
“Bize ne? Kendileri düşünsün!” demeyin. Unutmayın ki onlar bundan böyle ne yapacaklarsa bizim için yapacaklar. Bizim huzurumuz, bizim refahımız, bizim saadetimiz için çalışacaklar.
Bir ara içimden yan masaya seslenip
“Ben onları tanıyorum” diye övünmek geçiyor. Vazgeçiyorum. En iyisi onlardan bir ikisini adaya davet etmek. Bu pastanede onları ağırlar, ahaliye de “Vay be, ne adammış…” dedirterek çalım satarım.
İyi olmaz mı?

\n

Yazarın Son Yazıları

Veda (28.09.2018)

Veda

Devamını Oku
28.09.2018
Cumhuriyet Halk Partisi: Yeniden (2)

Cumhuriyet Halk Partisi: Yeniden (2)

Devamını Oku
13.07.2018
Cumhuriyet Halk Partisi: Yeniden (1)

Cumhuriyet Halk Partisi: Yeniden (1)

Devamını Oku
11.07.2018
Ağlamak

Ağlamak

Devamını Oku
04.07.2018
Mutlu sona doğru

Mutlu sona doğru

Devamını Oku
22.06.2018
Yorgunluk

Yorgunluk

Devamını Oku
20.06.2018
Tatarböreğini sever misiniz?

Tatarböreğini sever misiniz?

Devamını Oku
15.06.2018
Dertleşme (13.06.2018)

Dertleşme

Devamını Oku
13.06.2018
Elinizi tutan mı vardı?

Elinizi tutan mı vardı?

Devamını Oku
09.05.2018
Abdullah Gül: Nereden nereye?

Abdullah Gül: Nereden nereye?

Devamını Oku
27.04.2018
Baskın

Baskın

Devamını Oku
20.04.2018
İzmir bir başka…

İzmir bir başka…

Devamını Oku
18.04.2018
Cumhurbaşkanı’nın sözleri

Cumhurbaşkanı’nın sözleri

Devamını Oku
11.04.2018
SAPTAMALAR 2

SAPTAMALAR 2

Devamını Oku
06.04.2018
Saptamalar

Saptamalar

Devamını Oku
04.04.2018
Hayatın içinden: Türkiye - ABD ilişkileri (10)

Hayatın içinden: Türkiye - ABD ilişkileri (10)

Devamını Oku
21.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (9)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (9)

Devamını Oku
16.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (8)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (8)

Devamını Oku
14.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (7)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (7)

Devamını Oku
09.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (6)

Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (6)

Devamını Oku
07.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (5)

Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (5)

Devamını Oku
02.03.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (4)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (4)

Devamını Oku
28.02.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (3)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (3)

Devamını Oku
23.02.2018
Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (2)

Hayatın içinden: Türkiye- ABD ilişkileri (2)

Devamını Oku
21.02.2018
Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (1)

Hayatın içinden: Türkiye-ABD ilişkileri (1)

Devamını Oku
16.02.2018
Hayalet gemiler

Hayalet gemiler

Devamını Oku
09.02.2018
Gecede İstanbul

Gecede İstanbul Deniz Kavukçuoğlu yazdı...

Devamını Oku
07.02.2018
Gerçeklerimiz

Gerçeklerimiz

Devamını Oku
02.02.2018
Ne yazacağını bilememek

Ne yazacağını bilememek

Devamını Oku
31.01.2018
Akıntıya karşı durmak

Akıntıya karşı durmak

Devamını Oku
24.01.2018
Dünden bugüne (19.01.2018)

Dünden bugüne

Devamını Oku
19.01.2018
Şiddet ve eğitim

Şiddet ve eğitim

Devamını Oku
05.01.2018
Bunlara mecbur muyuz?

Bunlara mecbur muyuz?

Devamını Oku
03.01.2018
Hayatın içinden

Hayatın içinden

Devamını Oku
29.12.2017
‘Bir telefonu bile yok!’

‘Bir telefonu bile yok!’

Devamını Oku
22.12.2017
Umut (20.12.2017)

Umut

Devamını Oku
20.12.2017
Diren Gökçeada!

Diren Gökçeada!

Devamını Oku
08.12.2017
Çürüyen çöp, çürüyen insan

Çürüyen çöp, çürüyen insan

Devamını Oku
01.12.2017
Polisiye filmi izler gibi

Polisiye filmi izler gibi

Devamını Oku
29.11.2017
Singapur’dan Türkiye’ye

Singapur’dan Türkiye’ye

Devamını Oku
17.11.2017