Hep birlikte ellerimizi ovuşturarak değil de kaygılı; iktidarları ittifakının içinden sızan çatışmacı, bir o kadar da kirliliğin akmasının durdurulamadığı içerikleriyle kamuoyuna fışkıran gelişmeleri izliyoruz. Uzmanların tartışmalarının içinde en çok altı çizilen gerçeklik, iktidarları ittifaklarının bütünlüğünden çıktığı tartışılamaz son birbirinden çarpıcı yolsuzlukların açığa çıkması, yargılamaların da içinde kaçınılmaz yer almaları ile ortaya çıkan bu tablonun sonuçları.
Ülkemiz için gündemden çıkarılmaları söz konusu olmaması gereken gerçek gündem, sorunlarımızdan uzaklaşılması amaçlı provokasyonları da içlerinde barındıran tuzak gündemlerin payları da var mıdır? Yandaş medyada yeni senaryolar üretmede usta isimler sahnede. İktidarları cephesinin içindeki kirli, iltihaplanmış gelişmelerin temizliğinde rol alıyorlar. Vitrininde, ortalığa saçılan üst üste operasyonların kaçınılmazlığında acaba kafa karıştırma, algı çarpıtmaları adına atılmış adımların ağırlıkları hangi boyutlara varabiliyor?
İktidarları adına yıllar öncesinde sahneden silinmiş aktörler bile kendilerine göre paylar çıkarıp şanslarını yeniden yeniden denemeye çalıştıklarına göre... Öncelikli sorunlarımızı, ülkemiz yaşayanlarının çoğunluğunun bir nefes alabilmeleri adına yaşam gündemimiz içinde tartışma çabası içinde söz alan yetkin uzmanlar, gündem önceliklerinden kaymak zorunda kaldıkça uyarılı kaygılarının altını da çizmek zorunda kalıyorlar.
***
Asgari ücreti görüşmek üzere, işçi kesimi olmaksızın topal ayaklı olarak sürdürülen görüşmelere ilişkin yıllar öncesinden bıkkın, aynı çarpık gelişmelerin altını çizmemek üzere yeminli olmama karşın... Dünyanın hiçbir ülkesinde çoğunluğun giderek yükselen oranları ile asgari ücrete, gerçeğinde uçurumu büyüyen işçinin ücretlerini diplere çeken ülkemiz gerçeğinde, daha da kötü bir sonuca sürüklenmekte olmaları gerçeğinin altını çizmenin ne yararı olabilir ki?
Asgari ücretle çalıştırılan işçi sınıfımızın çoğunluğu ile emeklilerin hakları için işçi sınıfını sil baştan soluksuz hak aramak üzere sokaklara dökülmelerinden başkaca çareleri yok. Günümüz teknolojisindeki gelişmeler... Ekranlara kolayca yansıtılabilen görüntülerin kuşkusuz tek avantajı, ister çalışan işçiler isterse emekliler üzerinde yaşamın nasıl bir karabasana dönüşmüş olduğunun birebir görüntülü, ayrıntılı yansıtılabiliyor olması.
Bir şeyleri değiştirebilmenin tek yolu ise emeğin geçmişinde yaşatılmış ve de güçlü direnişlerle dönüştürülebilmiş kendi yakın tarihlerimizden sayısız hak savaşımlardan dersler çıkarabilmek. Aramızdan ayrılmış emekleri, direniş güçleri ile önderlik yapmış pek çok öncü kadroları, sendika liderlerini de saygı ile anıyor olmak üzere, hâlâ bu kazanımların tümüne birden tanıklık yapabilmiş yaşayanların bilgi birikimlerinden, tanıklıklarından da yararlanarak bir kez daha caydırıcı, sonuç alıcı hak savaşımları için yollara, sokaklara çıkabiliriz değil mi?
15-16 Haziranları, büyük madenci direnişini, tüm meslek örgütlenmelerinin birbirinden çarpıcı, sonuç alıcı hak savaşımlarını tarihimize gömülü bırakmak gibi bir lüksümüz olabilir mi?
Osmanlı’nın yıkılışı sonrası kurtuluş, kuruluş savaşımları kazanımları ilk adım, 1960 Anayasası örgütlenme hakları üzerinde gelişen hak savaşımlarımızı yok sayıp 2002 yılları sonrası süreçlerinde yaşanan bu kadar ağır hak kayıplarına karşı daha ne kadar boyun eğilebilir ki?