Hayatı okulda öğrenmek (1)

18 Ocak 2017 Çarşamba

Eskişehir’in Gündoğdu Mahallesi’ndeki Kent Park’tan bir kolu geçen Porsuk Çayı’nın donan kısmında bisiklete binen biri 11, öbürü 12 yaşındaki Batuhan Gürdoğan ve Alican Türk adlarında iki arkadaş suyun karşı yakasına geçmeye çalışırken buzun kırılması sonucu yaşamlarını yitirdiler.
Her duyana derin üzüntü veren bu genç ölümlerin nedeni hiç kuşkusuz bilgisizlikti. Size, “Alageyik Sokağı Bir Liman mıydı?” (Can Yayınları) adlı kitabımdan bir anımı alıntılamak istiyorum. Yıl 1956, yer Almanya’nın Bremen kenti. Yaşım 13. Devam ettiğim okulda, sınıfça, buz tutmuş bir gölde kaymaya götürmüştü öğretmenimiz.

***

“Buzun üzerinde ancak dört beş günde öğrenilecek şeyleri bir iki saate sığdırmaya çalışıyorum. Gölde, bir dere ağzına doğru hızla kayarken, bir iki kez durmayı, bunu beceremeyince de yavaşlamayı denemiş ama başaramamıştım. Artık yoluma devam edip derenin üzerinde ilerlemekten başka çarem yoktu. Bu sırada (sınıf arkadaşım) Walter’in, ‘Deniz, hemen dur, sakın dereye girme!’ diye bağırdığını duymuştum. Fakat ses arkamdan değil, solumdan bir yerlerden gelmişti. Düşerim korkusuyla başımı sesin geldiği yöne çeviremiyordum. Walter’in aynı uyarıyı yineleyen sesi kısa bir süre sonra geride kalmıştı. Yüz metre kadar kıyıda yanım sıra koştuktan sonra güçten kesilip olduğu yerde kalmış olmalıydı.
Derenin ağzına geldiğimde
Walter’in haykırışlarının nedenini anlamıştım. Buz, derenin ağaç dallarının gölgelediği kıyı bölgelerinde koyu bir renk almıştı. Renk koyulaşmaları buzun o bölgelerde inceldiğini gösteriyordu. (…) Dere yönüne kaymakla çok büyük bir yanlış yapmıştım, ama bunu düşünmek için çok geçti artık… Derenin üzerine uzanan ağaç dallarından birini yakalayarak durmayı denememin de bir yararı olmayacaktı. Tam tersine dal beni kıyıya, buz tabakasının ağırlığımı taşıyamayacak kadar inceldiği bölgeye çekecekti. Yere yuvarlanmayı zaten göze almıştım, ama ayaklarımda patenlerim, üstümde yakası kürklü kalın gocuğumla kırılan buzların arasından suya dalmak felaket olurdu. Kafamdan bunları geçirdiğim sırada derenin yirmi otuz metre sonra sağa kıvrıldığını görünce paniğe kapılmıştım. Yönümü belirlemeyi beceremediğimden dümdüz gidecek, derenin kıvrıldığı yerde kıyıya çarpıp duracak, ama suyun dibini de boylayacaktım. (…)”
Göle gelirken otobüste yanımda oturan Walter’in söyledikleri aklıma geldi. “Zorda kalırsan patenlerini içe doğru çevir, durursun ama düşersin, kendini kolla!” demişti. Öyle yaptım. Zınk diye durur gibi oldum, ama aynı zamanda da yüzüstü buza kapaklandım. Kıpırdamadan öylece yatıyordum. Yine kıyıdan bağıran Walter’in sesini duydum: “Sen aptal, salak, kafasız bir eşeksin!..”

***

Kendince haklıydı arkadaşım. Ne var ki o okuldaki beden eğitimi derslerinde yüzmeyi, buzda kaymayı öğrenirken bizim ülkemizde aynı dersler “terazi lastik jimnastik” düzeyinde anlamsızdı. Bunu nereden bilsindi Walter?
Porsuk Çayı’nda buzun altında can veren o iki çocuğa ilişkin acı haberi duyduğumda aklıma o anım geldi. O tarihte onlarla aşağı yukarı aynı yaştaydım. Bugün hayattaysam bunu Bremen, Lothringer Schule’deki sınıf arkadaşım Walter Lange’ye borçluyum.
Onun okuldan aldığı hayat dersi beni olası bir ölümden kurtarmıştı.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları