Hayatın güzel yanları

28 Aralık 2016 Çarşamba

Beş gündür Almanya’da Hamburg’dayım. Küçük torunum Yağmur 18’ine girdi. Bir Noel akşamı ailecek yemekteyken annesi Isgard’ın sancılanarak hastaneye yetiştirildiğini, kısa bir süre sonra doğum müjdesi aldığımızı bugün de aynı sevinç ve heyecanla anımsıyorum. Babası, büyük oğlum Toprak öğrencilik yıllarımda Heidelberg’de dünyaya gelmişti. Şimdi 50 yaşında. Aramızda 24 yaş fark var. Oldukça genç baba olmanın keyfini bugün en küçüğü 18, en büyüğü 22 yaşındaki Camilya ile üç torun sahibi olmuş olmakla sürüyorum.
Almanya’da Noel Bayramı üç günlük bir ritüel. 24 Aralık günü ikindide aile bir çay-kahve-pasta saatinde bir araya geliyor. Akşamında ise toplu yemekte buluşuluyor. Ertesi gün yine öğle yemeğinde... Üçüncü gün yine yemek, bir restoranda kaz kızartması ve kırmızı şarap...
Bu yıl bir eksiğimiz var; ortanca torunum Davina liseyi bitirdikten sonra dünya gezisine çıktı. Üç ay Güney Afrika’da kaldıktan sonra şimdi ABD’de Teksas’ta. Gezisini gittiği yerlerde çalışarak karşılıyor. Onun eksiğini küçük oğlum Emek’in (46) yönetmenlik eğitimi almış, aynı zamanda başarılı bir sinema oyuncusu olan, sinemaseverlerin Fatih Akın’ın “Soul Kitchen” filmindeki başrolüyle tanıdığı altı yıllık kız arkadaşı Anna Bederke tamamlıyor.

***

Biliyorum, yazdıklarım çok özel şeyler… Okurlarım benden içerikleri siyasal, toplumsal yazılar bekliyor. Fakat ne değin ideolojik, siyasal, toplumsal angajmanı olsun bir yazarın da dengelenme açısından beslendiği bir özel hayatı var.
İnsan kendi küçük dünyasında hayatın güzel yanlarını tanıyıp yaşamasa, mutluluğu tatmasa yaşadığı büyük dünyanın insanlarının daha güzel, daha mutlu hayatlar sürmesine ilişkin düşünce üretebilir, o düşüncelerin izinde mücadele sürdürebilir mi?
Her ne kadar oğullarım uzak bir ülkede dünyaya gelmiş ve hep orada yaşıyor olsalar da yaşadıkları ülkenin sorunları gibi gönüllerinin bir yanıyla bağlı oldukları Türkiye’nin sorunlarıyla da yakından ilgileniyorlar. Türkiye için endişeliler, hızla geriye gidişi görüyorlar. Bunu tartışıyoruz. Onların endişeleri Alman siyasetçilerinin, o siyasetçilerin etkisi altındaki Alman toplumunun geniş kesimlerininki gibi uzaktan ve kategorik değil.
Türkiye’deki iktidarın alternatifsizliğini görüyorlar ki bu doğru bir gözlem. Bu alternatifsizlik Almanya için de geçerli, Seçimlerde Merkel yine kazanacak, sosyal demokratların, solun şansı yok! Fransa’da da İtalya’da da benzer durumlar söz konusu.
Sol, Türkiye’de de Avrupa’da da sağın uygulamalarını, siyasal tezlerini tepetaklak edecek, çürütecek karşı tezler, gerçekçi projeler üretemiyor. Altını dolduramadıkları eleştirilerle yetiniyor. Bu, ne yazık ki iktidara ulaşmak için yeterli değil.
Hangi renkte olursa olsun Sol’un aslına dönmesi, sınıf mücadelesini yaşanan koşullarda yeniden değerlendirerek bir senteze varması, bu doğrultuda yeniden yola koyulması gerekiyor.
Bizimki yaşadığımız hayatları güzel kılmak için bir umut...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları