Sessizliğin İçinden

19 Haziran 2011 Pazar
\n

\n

Karşımda bir ova var, ovanın gerisinde de dağlar. Ova çok geniş, dağlar da çok yüksek değil. Uzunca bir süre yaşamayı tasarladığımız evimizin balkonu bu görüntüye açılıyor.

\n

Çevre yemyeşil, ortalık sessiz mi sessiz. Sessizliği, komşunun arada bir öten horozu, koyun, keçi melemeleri, gaklayan yavru kargalar bozuyor. Bozmak, sözün gelişi burada, yoksa tam tersine bu sesler sessizliği tamamlıyorlar. Ha, bir de arkamızdaki koca dut ağacının yapraklarının çıkardığı hışırtılar var.

\n

Burası Türkiyenin en Batı ucundaki köylerden biri; kuruluşu çok eskilere dayanıyor. Evleri taş; evlerin taşları ne kadar sertse içinde oturan insanların yürekleri de o kadar yumuşak.

\n

***

\n

Bu yazıyı güneş ışınları dışarısını sıcağa boğmadan tamamlamak istiyorum, ama olmuyor. Bir telefon, komşum Sabah balığa çıkmış, sekiz kaya levreği ile on kiloluk bir orfoz tutmuş. Gel, bir gör diyor. Dostumu mu kıracağım, üç adımlık yer, kalkıp gidiyorum.

\n

Orfozu bir taşın üzerine yatırmış, tam derya kuzusu, akşam köycek balık yiyeceğiz. Kafasından çorba, gövdesinden ızgara

\n

Eve dönüyorum.

\n

Başımda bir ağırlık var, dün akşam Dimitri, Arif, Hristo çipiroyu fazla kaçırmışız.

\n

Olsun!

\n

***

\n

Yeniden bilgisayarımın başına geçiyorum.

\n

Bu sessizliğin içinde ne yazılabilir ki? İlle de siyasete ilişkin bir şeyler mi yazmam gerekiyor? İstemiyorum.

\n

Son haftalarda yaşadıklarımız hepimizi yordu, enerjimizi tükettik. Kafalarımız siyaset atıklarıyla çöplüğe döndü. Mutlaka boşaltmamız gerekiyor.

\n

Siyasetin, siyasetçilerin peşinde koşarken kim bilir ne güzellikler kaçırdık, hayatı yaşamaya değer kılan kim bilir neleri ıskaladık.

\n

Seçimler öncesi kendimizi içinde buluverdiğimiz o hengâmede hangimizin aklına, sözgelimi, akşam güneşinin camlara vuran kızıllığını seyretmek, kuş cıvıltılarına kulak vermek geldi?

\n

Hangimiz salt hatırını sormak, gerçekten nasıl olduğunu öğrenmek için bir dostumuzun kapısını çaldık? Hiç siyaset konuşmadan, Ne olacak bu memleketin hali diye söze başlamayı aklımıza bile getirmeden onunla bir-iki saat insandan, hayattan konuşarak vakit geçirdik?

\n

Yazık!

\n

***

\n

Arada bir elim televizyonun düğmesine gitmiyor değil; nükseden bir hastalık gibi. Allahtan hassas bir midem var, o suratları görünce derhal alarm veriyor, mide suyum yemek boruma ulaşmadan kapatıyorum.

\n

Oh be!

\n

Haftalar boyu ne ipe sapa gelmez laflar, ne palavralar, ne yalanlar dinlemişim, hem de bile bile, hiç inanmayarak. Nasıl bir alışkanlıksa artık

\n

Ama yok, en azından uzunca bir süreliğine benim için en iyi televizyon ekranı en kara televizyon olacak.

\n

Doğal ki tüm bunlar iletişim/bilgilenme kanallarımın hepsini kapatıyorum anlamına gelmeyecek; bir dönem yalnızca kendi gazetemden besleneceğim, insanlıklarına, yürekliliklerine, dürüstlüklerine inandığım yazar dostlarımın yazılarını, haberci arkadaşlarımın haberlerini okuyacağım. Başka şeyleryazacağım.

\n

Ta sinir sistemim, ruhsal dengem eski durumuna gelene kadar.

\n

\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları