Deniz Yıldırım

Çatlayan ittifaklar, ezilen çimenler

24 Ekim 2018 Çarşamba

Bugün 24 Ekim. Tam 4 ay önce bugün sandığa gittik. Hatırlayalım, neler denmemişti ki! Yeni sistem uygulanınca işsizlik düşecek, ekonomi uçacaktı; koalisyon dönemlerinin kavgaları bitecek, istikrar gelecekti.
Ekonomik vaatlerle ilgili olarak ilk 4 ay yeterince açıklayıcı. Yaşayarak öğreniyoruz. Ya siyasi vaatler? “Koalisyon kavgaları bitecek, istikrar gelecek” derken daha 4 ay dolmadan AKP ile MHP ittifakı, dünkü atışmalarla en azından yerel seçimler için ortadan kalktı.
Bu aşamaya nasıl gelindi? Buna bakalım; sonra ihtimalleri değerlendirelim.
AKP ile MHP arasında daha önce örneğini görmediğimiz türde bir ittifak kuruldu. MHP önce 16 Nisan’da anayasanın değiştirilmesi, ardından da ekonomik kriz daha da açığa çıkmadan erken seçime gidilmesi için Erdoğan’ın yolunu açtı.
Elbette bütün bunlar, devletin otoriter temelde Saray etrafında yapılanmasının sonucuydu. Bildiğimiz, öyle veya böyle demokratik siyasal güç paylaşımı kanalları Meclis’le birlikte adım adım tasfiye edildi. Siyasal iktidar paylaşımı giderek perde arkasına, seçimsiz alanlara taşındı.
MHP bu süreçte ikili strateji geliştirdi. Stratejinin ilk ayağı, seçime kadarki süreçte ortaya çıktı; AKP ile paylaştığı geniş seçmen tabanına “milli meselelerde karşılık beklemeden iktidarla işbirliği” mesajı verdi MHP. Bakanlık, yardımcılık istemedi. Nitekim milletvekili seçim sonuçlarına bu stratejinin olumlu yansıdığı görüldü.
MHP 24 Haziran’dan sonra, özellikle de yerel seçim gündeminin iyiden iyiye belirginleştiği ve ittifak zemininin netleşmediği ekim ayından itibarense stratejinin ikinci ayağını görünür hale getirdi ve özellikle de af tartışmasında açığa çıktığı üzere, sayısal ağırlığının ötesinde bir “denetleyici iktidar” pozisyonuna yöneldi.
Yani AKP-MHP iktidar ortaklığında ideolojik ve siyasal “belirleyen” konumunu test etti. Bu bir tür “iktidarla muhalefet arası parti” salınımıydı. Erdoğan’ın “vesayet kurmak istiyorlar” açıklaması yapması da yakındı.
Öte yandan MHP, ittifakla ilişkileri soğuk da olsa sürdürürken bir süredir iyiden iyiye hissedilen muhalefet boşluğuna doğru da hamle yapıyor ve buradaki gündemi de oluşturmaya çalışıyordu. Sadece af meselesinde de değil. Brunson tahliyesi, fındık, emeklilikte yaşa takılanlar konusu ve son olarak Andımız ayrışması…
Dikkat ediniz; Kaşıkçı cinayeti dışındaki hemen tüm iç siyasal tartışma ve kutuplaşma gündemi AKP ile MHP arasında kurulmaya başlandı. İktidar ittifakını oluşturan iki parti, bir yandan da iktidarla muhalefet pozisyonlarını kuşatmaya yöneldi. İttifak genelde sürerse sonuçları ilginç olacak.
Öyleyse sonuçlara ve ihtimallere gelelim.
AKP zaten ekonomik kriz şartlarında yerel seçime gidiyor. Bir de şimdi ittifaksız kalması birçok yerde seçim kaybetme riskini artırıyor. AKP’nin 16 yıldır en iyi yaptığı iş, ittifaklar siyaseti. Bu konuda çok esnekler. İttifaksız kaldıkları dönem yok gibi. Bu nedenle Erdoğan ya yeni ittifak arayışlarına hızla kapı açacak ya da MHP ile yeni bir rota çizmek için kısmi tavizler verme yolunu seçecek. Kürt seçmenlerin kazanılmasına dönük taktik bir rota çizilmesi de, MHP ile Öğrenci Andı üstünden yaşanan Türkçülük-İslamcılık kavgası görüntüsü vesilesiyle olasıdır. Bu noktada Brunson tavizi sonrasında ABD ile Saray arasında yeni bir mutabakat oluşup oluşmayacağı ve bunun hangi şartlara bağlanacağı da belirleyici olacak.
MHP ise yerel seçime dair takındığı bu pozisyonu sürdürüp İYİ Parti ile yakınlaşma yolunu seçerse Türkiye sağ siyaseti açısından, ama özellikle de iktidara sağdan gelişecek muhalefet açısından ilginç gelişmelerin kapıda olduğu söylenebilir. Ve bu da tahminen AKP’ye en güçlü alternatifi milliyetçi sağda toparlayacak.
Seçim düzleminin ötesine geçelim. MHP ile ittifak sadece bir seçim ittifakı değil; devlet aygıtları, özellikle de güvenlik aygıtlarındaki ittifak açısından da sonuçları var dünkü krizin sürmesinin. Bu bir “devlet ittifakı” zira.
Her ekonomik kriz, artan huzursuzluklara karşı otoriter rejimlerin daha da güvenlikçi tutumlara yönelmesine yol açıyor. Böyle bir süreç AKP’nin MHP’ye ideoloji, kadro ve aygıtların birliği açısından ihtiyacını daha da büyütüyor.
Bu ittifakın dağılması, ekonomik kriz dinamikleriyle birleştiğinde, hızla bir siyasal krize ve yine muhalefet blokunun güçlenmesi halinde de “yeni rejimin krizi”ne evrilebilir. Etkili bir halkçı muhalefet olmadan iktidar katlarında bu çatlaklar oluştuysa, etkili bir muhalefet olsaydı iktidardaki sarsıntının derecesi ne olurdu, siz hesaplayın. Ama şimdilik tablo bu. Ve bu tablo değişmezse ezilen yine çimenler olacak.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları