Deniz Yıldırım

Siyasetsizleşme

28 Temmuz 2021 Çarşamba

Politika, tarihsel olarak şehir devletinde yaşayanların ortak, kamusal sorunlarıyla ilgili bir adlandırma. Dolayısıyla, salt bir devletin ya da yönetsel birimin varlığından öte, kamusal konularla ilişkili bir anlam taşıyor. Üstüne üstlük demokratik politika, bu kamusal konularla ilgili olarak serbest bir tartışma, kamuoyu oluşturma, bu çerçevede de benimsenen kararları uygulama gereği doğuruyor. Katılımı genişletmeyen, halkı karar süreçlerinin dışına iten her anlayış, kamusal tartışmayı da bitiriyor.

Türkiye’de siyaset, gündelik demokratik katılım sahasının dışına taşalı çok oldu. Gerçi bu alanları tam olarak kapsadığı bir dönem oldu mu, orası da tartışmalı. Fakat şimdi şartlar daha çetin. Halkın kendisini ilgilendiren kararlarla, kamusal meselelerle ilgili serbestçe bilgi alabilmesi, bu bilgiler etrafında bir görüş oluşturması, görüşünü korkmadan, çekinmeden ya da engellerle karşılaşmadan bir kamuoyuna dönüştürmeye çalışması bakımından koşullar giderek kötüleşiyor. Buna bir de bıkkınlık ve yılgınlıkla, sonu gelmez ve sonuç getirmez görünen tartışmalarla umudu körelenlerin daha da geri çekilmesi, deyim yerindeyse, “akıştan kaçması” ekleniyor.

Kamusal tartışmanın giderek silindiği, en hayati konuların bile bir iki günlük öfkeli enerjiyle, sosyalliği kendinden menkul medyada tüketildiği bu ortamda, fikri takip yapmak, belirli bir konu üzerinde ısrarla mücadele etmek de giderek zorlaşıyor. (Boğaziçi Üniversitesi bileşenlerinin direnişi bu yönüyle de çok kıymetli.)

Toplumun örgütsüz olduğu, sivil toplumun ve anayasal demokratik hakların iktidar eleştirisine yöneldiği oranda bastırıldığı koşullarda da siyaset, halkın gerçek meselelerinin konuşulduğu bir sahne olmaktan uzaklaşıyor. Liderlerin sözleri, konuşmaları, partilerin retorik çıkışları alanına sıkışmış bir şahıslar atışması biçimine dönüştü siyaset. Bu atışmalara bakan, ortada siyasal alan kaldığını sanıyor. Oysa siyasallaşma bu değil.

Bu atışma ortamı, kitlelerdeki genel bıkkınlık ve çözümsüzlük hissiyle birleştiğinde; öfke, anlık parlamalarla ezberlerin karşılıklı olarak birbirine hatırlatıldığı bir araca dönüştürüldüğünde, aşağıdan gelen genç kuşakları siyasal alana, siyasallaşma sahnesine yeni bir gündemle, yeni bir dille ve yeni aktörler olarak sokmak da zorlaşıyor. Yukarıdaki kariyerizm biçimleri, aşağıya, alt kuşaklara aktarılıyor. Siyasetin ileri yaşıyla toplumun gayri memnun kitlelerinin yaş ortalaması arasındaki makas da açılıyor. 

GAYRİ MEMNUNLAR

Siyasallaşmayı özgür kılma yolunda bir başka engel de belirli bir programda uzlaşma arayışının, giderek ittifaklar alanını koruma, “diğer parti/partiler ne der?”, “ittifaka zarar gelmesin” endişesine doğru genişlemesi. Bu koşullarda, ittifaklar içi partiler birbirleriyle aynılaşma, birbirlerinin söylemleriyle yer değiştirme eğilimine daha fazla yöneliyor. Bu tablo ister istemez, siyasetsizleşmenin bizzat siyasal partiler eliyle yürütülmesine de yol açıyor.

Siyasetsizleşme, toplumun siyasetten uzaklaşması değil sadece; aynı zamanda siyasal partilerin sorunların kaynağında siyaseti görmesiyle de bağlantılı. Ekonominin kötüye gidişini birikim rejiminde, emek-sermaye ilişkilerinin düzenlenme biçiminde görmeyip, siyasetin ekonomiye müdahalelerinde arayan, dolayısıyla ekonomiyi salt “teknokratik”, uzmanlık sahası, “liyakat” ile ilişkili bir sürece indirgeyen bakış açıları da bu siyasetsizleşmeyi besliyor.

İşin özü, bu bize has bir durum da değil. Kurulu düzen içinde çare arayan partilerin bıkkınlık verdiği, “gayri memnunlar”ın sayıca giderek arttığı ülkelerde, ilerici siyasal alternatiflerin de yokluğunda, boşluğu şimdi çok moda olan tabirle “sağ popülist” liderler, hareketler dolduruyor. Bunlar da halkın ekonomik ve siyasal gidişten rahatsız kesimlerinin öfkelerini, gerçek nedenlerden uzaklaştırmaya, tepkiyi kimliklere ya da inançlara yöneltmeye yelteniyor. Siyasetsizleşme bir yanda, halkın tepkilerini ve beklentilerini soğurarak, öfkenin mecrasını değiştirerek inşa edilen gerici siyasallaştırma dalgası diğer yanda. Ve çoğu zaman ikisi, birbirini besliyor. 

Böyle bir ortamda ilerici siyasallaşma, toplumun kendi sorunları etrafında birleşmesini, kendi gündemini kurabilmesini sağlayabilecek demokratik, halkçı örgütlenmelerin çoğalmasıyla ve baskı rejimine karşı geniş ittifaklar içinde bu örgütlenmelerin programatik önerilerinin, çözümlerinin de yer bulmasıyla mümkün. Aksi halde, yukarıdan aşağıya, hâkim partiler eliyle belirlenen gündemin, söylemin dışına çıkabilen bir siyasallaşma olası görünmüyor. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları