Bir büyük yazar, düşünür:

İlhan Selçuk.

Bir dâhi sanatçı, heykeltıraş:

Mehmet Aksoy.

Kendini hizmete adamış, halkın gönlünde yer etmiş, yazar ve sanatçı dostu bir belediye başkanı:

İsmail Ünal.

Özgürlüğü, demokrasiyi, adaleti, insan haklarını vurgulayan bir parti genel başkanı:

Kemal Kılıçdaroğlu.

Ve bütün bu insanları buluşturan bir anıt:

İlhan Selçuk, Aydınlanma Anıtı:

Geçmişi geleceğe bağlayan…

Karanlıkların aydınlığa dönüşeceğini müjdeleyen…

Bilimle, düşünceyle, sanatla, edebiyatla bütünleşen…

Evrenselden ulusala, ulusaldan evrensele bir köprü olan…

Tarihsel ve toplumsal birikimi, gelecek umuduyla harmanlayan…

Atatürk’ü, bağımsızlığı, özgürlüğü, aydınlanma ekseninde, estetik bir biçimde ifade eden…

Hem güzel, hem düşündürücü hem umut dolu bir anıt!

***

Ancak böyle bir anıt İlhan Selçuk’u temsil edebilirdi…

Böyle bir anıtı ancak Mehmet Aksoy yontabilirdi…

Böyle bir projeyi ancak İsmail Ünal gibi bir belediye başkanı hayata geçirebilirdi…

Böyle bir anıtı ancak sanattan, edebiyattan anlayan, özgürlüğü, demokrasiyi, adaleti, insan haklarını temsil eden bir politikacı, bir lider, Kemal Kılıçdaroğlu benimseyebilirdi.

***

Galiba anıtın İlhan Selçuk’u nasıl yansıttığı konusundaki en doğru teşhisi Cumhuriyet’in bayrağını İlhan Selçuk sonrasında devralan Orhan Erinç yaptı:

“İlhan Selçuk, ‘Aydınlanmanın bilgesiydi’, bu anıtla ‘Aydınlanmanın simgesi’ de oldu” dedi.

Mehmet Aksoy, anıtı nasıl yonttuğunu anlatırken, bir sanat yapıtının arkasındaki düşünsel süreci, nasıl bir felsefi yaklaşım kullandığını, nasıl bir yaratıcı düşünce dizgisi izlediğini aktardı. Konuşmasını bitirirken de Başbakan’ın “ucube” diyerek yıktırdığı “İnsanlık” anıtını kastederek Kars halkına selam yolladı.

İsmail Ünal, konuşmasında, kendini halka adamış bir politikacının hizmet politikasını, hayat felsefesini, düşünce ve siyaset anlayışını anlattı.

Kemal Kılıçdaroğlu, bir yandan ülkeyi pençesine almış olan karanlığı teşhis etti, İstanbul gibi bir kenti boğan hizmet beceriksizliklerine dikkat çekti, yargıdaki adaletsizliklere vurgu yaptı, öte yandan bütün bunların aşılmasına ilişkin kararlılığını tam bir lider inancı ve heyecanıyla dile getirdi.

***

Bu anıt, İlhan Selçuk ve Aydınlanma ekseninde, aslında umudu temsil ediyor:

Türkiye’nin aydınlık günlerini müjdeliyor…

Bu aydınlık günlerin, insanlığın tarihsel ve toplumsal gelişim çizgisi açısından niçin kaçınılmaz olarak geleceğini, hangi birikimlerin sonucu olduğunu vurguluyor…

Çünkü temelinde, gazeteci, yazar, aydın, sanatçı, heykeltıraş, şair, düşünür, tiyatrocu, politikacı, belediye başkanı, parti lideri işbirliğinin “Bu ülkenin aydınlık insanları” ile bütünleştiğinde ortaya çıkan birleştirici çimentonun gücü, sağlamlığı, kalıcılığı yatıyor.

Yeter ki, bu çimentonun harcı karılsın…

Yeter ki, bu harcın karılmasındaki fedakârlık, işbirliği, ittifaklar gerçekleşsin…

Yeter ki, bu karılan harç, aydınlık, özgür, bağımsız, adil Türkiye’nin temellerinde elbirliğiyle kullanılsın!