Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Din, siyaset, baskı ve yağma
Dünkü Cumhuriyet, dinselleştirilen eğitim ile yağma ve yolsuzluk haberleriyle doluydu.
Bütün dinler hem bireylere hem de toplumlara yol göstermek için indirilmiştir.
Bu nitelikleriyle, geldikleri dönemde hepsi siyasal egemenlik aracı olmuşlardır.
Elbette Ortaçağ’da siyasal egemenlik, savaşarak elde edilirdi.
Bu açıdan siyasal tarih ile dinler tarihi, egemenlik için yapılan savaşlarda iç içe geçmiştir:
Hıristiyanlık, Büyük Konstantin’in, Maxentius ile yaptığı Milvio Savaşı’nı, askerlerinin kalkanlarına Hıristiyanlık simgesi Labarum’u* işleterek kazanmasıyla Roma’ya hâkim olmuştur.
Emevi İmparatorluğu, Hz. Ali ile yapılan Sıffin Savaşı’nda, askerlerinin mızraklarına Kuran sayfalarını geçirten Muaviye’nin kazanmasıyla kurulmuştur.
İmparatorlar, krallar, şahlar, padişahlar, yönetimlerini dine dayayınca, muhalif olanlar da bu dinler içindeki mezhepleri oluşturmuşlardır.
Bu nedenle gerek Ortaçağ’da Avrupa’daki siyasal mücadeleler gerekse bugün Ortadoğu’daki siyasal çekişmeler, mezhepler arası savaşlarla sürdürülmüştür.
Batı Dünyası, bir iki istisna dışında, Hıristiyanlığı ve Yahudiliği siyasal egemenliğin kaynağı olmaktan çıkarıp laik/seküler yönetimlere yönelince din ve mezheplerin siyasal alandaki etkisi (yine de bir miktar sürmekle birlikte) biraz azalmıştır.
Buna karşılık İslam Âlemi, egemenlik kaynağı olarak hâlâ dini kullanan krallıklar, emirlikler gibi din devletlerini sürdürdüğünden, egemenliğin kaynağını halka, millette aktarmış olan Türkiye Cumhuriyeti’ni de geriye, din devletine doğru dönüştürmeye çalışmaktadır.
Din devleti ile laik/seküler devlet arasındaki en önemli fark, çoğulcu/özgürlükçü demokrasi ile tekilci/tekelci mutlakiyet arasındaki farktır:
Din devletinden yana olanlar, demokrasiyi Allah’ın (kendilerinin yorumladığı biçimdeki) emirlerine karşı bir küfür olarak algılar ve lanetlerler.
Türkiye’nin trajedisi, halkın/milletin iradesine dayalı olarak “demokratik rejim” yoluyla iktidara gelenlerin, yine halkın/milletin din duygularını istismar ederek bu rejimi din devletine doğru kaydırma çabalarında yatmaktadır.
Ne yazık ki, tarih içinde geriye gitmeyi gerektirdiği ve temel insan hak ve özgürlüklerine aykırı olduğu için olanaksız nitelik taşıyan bu geri dönüş uğruna, her türlü uygunsuz siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel yol ve yöntem kullanılmaktadır.
Baskı, yağma ve yolsuzluk, demokrasiye karşı olan bütün siyasal hareketlerin ve elbette dine dayalı otoriter rejim eğilimlerinin kaçınılmaz üçlüsüdür:
Her baskı rejimi, finansman için yağma ve yolsuzluk yapar, her yağma ve yolsuzluk ise baskıyı gerekli kılar.
Ne yazık ki bu üçlü, 1950’den beri, dini istismar ederek eğitimi de dinselleştirerek Türkiye’de “Çoğulcu Parlamenter Demokratik Rejimin” altını oymaktadır!
*Yunan alfabesindeki Chi (X) ve Rho (P) harflerinin iç içe geçmesiyle oluşturulan İsa’yı simgeleyen sembol.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Tanrıkulu'ndan Diyarbakır iddiası: Kayyım atanacak mı?
- Akşener'den oy bölme tartışmalarına cevap!
- YURTTAŞLAR KABİNEYE ATEŞ PÜSKÜRDÜ!
- Ekonomik kriz tiyatronun yolunu unutturdu
- Yerel seçime son 5 gün
- Akşener Özel'in o sözlerini hatırlattı
- İmamoğlu önceki dönemi anlattı
- Mart ayı 1. Dönem Çocuk Meclisi toplandı
- İmamoğlu eşi Dilek İmamoğlu ile Vefa Bozacısı'na gitti
- Özel İYİ Partili ve AKP'li adayları yerden yere vurdu
En Çok Okunan Haberler
- Büyükşehirlerde başa baş seçim
- 'Mahremimizi ortaya saçıyor'
- Belediye çalışanlarına miting ‘yoklaması’
- 'Tutulma öncesi yiyecek, su, yakıt stoklayın!'
- '30 yıl sonra aynı yanlışın tekrarlanmaması için...'
- Erdoğan'dan 'emekli maaşı' açıklaması
- Özgür Özel'den 'anket' açıklaması!
- Bakliyat ve kuruyemiş devi iflas etti
- Ali Koç'tan Ankara hamlesi!
- Murat Kurum'dan şaşırtan vaat!