Emperyalizm savaşları ve ABD’nin yanlışı (2)

11 Mart 2022 Cuma

Dünkü yazımda Emperyalizmin tarihsel serüvenini yazdıktan sonra, şu satırlarla bugünkü yazıma hazırlık yapmıştım:

“Soğuk Savaş’tan sonra, Emperyalizm yeni bir kimlik kazandı:

Neoemperyalizm artık Neokapitalizmin incelikli ekonomik ve mali kurumlarını ve araçlarını da savaşla ve siyasetle (ideolojiyle) birlikte kullanmaya başladı.

Soğuk Savaş sonrasında, terörü İslam adına kullanan saldırganlar da mağlup edilince, dünya egemenliği artık ABD ve Çin arasında bir rekabete konu oldu.

Bu rekabette/savaşta ABD, AB’yi ve Rusya’yı yanına almaya, Çin de Rusya ile ittifak kurmaya ve her ikisi birden, Afrika’yı egemenliklerine katmaya çalışmaktadır.”

***

Bugünkü yazıma, ABD’nin önümüzdeki dönemde asıl rakibinin Çin olduğunu çoktan fark ettiğini belirterek başlayacağım.

Fakat daha önce, dün benim yazımla aynı zamanda yayımlanan iki değerli arkadaşımın, benim dünkü ve bugünkü yazılarım arasında (tesadüfen) ciddi ve anlamlı bir köprü oluşturan yazılarından iki kısa alıntı yapacağım.

Ergin Yıldızoğlu, çok önemli tanımlar ve saptamalar yaptığı yazısının bir yerinde şöyle diyordu:

“Bugün, Ukrayna krizinin, küreselleşmenin tabutuna son çiviyi çaktığı söylenebilir.”

Ve sonra şöyle devam ederken yeni bir döneme girdiğimizi vurguluyordu:

“Yine, büyük güçler arası rekabet, dengeleme, ‘yeniden paylaşım’ savaşları çağına girdik.”

Yıldızoğlu’nun, tümü okunması gereken, dünkü yazısı, Yeniemperyalizmin (Neoemperyalizmin) niteliklerini de belirliyor ve başlayan bu yeni çağda, Ukrayna örneği üzerinden, hangi yöntemlerin gündeme geldiğini anlatıyordu.

Mehmet Ali Güller de konuyu enerji stratejileri bağlamında ele aldığı yazısının sonunu, benim bugünkü yazımda anlatacağım gerçeğin temelini vurgulayarak şöyle bağlıyordu:

“Ve sonucun sonucu olarak, ABD’nin bu enerji planları hayata geçse bile Rusya’nın doğuracağı açığı karşılayamıyor.”

Güller’in de tümü okunması gereken yazısı Ukrayna krizi üzerinden Rusya ile Batı arasında enerji konusunda geliştirilmiş olan ve ABD’nin neden AB üzerinden ve AB ile birlikte Rusya’yı da yanına çekmek istediğini açıklayan karşılıklı girift ilişkileri anlatıyordu.

***

İşte bu yeni dönemde, Yeniemperyalizm savaşlarında, ABD şimdiden birçok önlem almış ve Çin’le olan dünya egemenliği kavgasında, Avrupa Birliği ile Rusya’yı, Hindistan, Avustralya ve Tayvan’la birlikte kendi yanına almak ve Afrika’da ilerlemek için oldukça anlamlı mesafeler de kat etmişti.

Örneğin Rusya ile AB’nin enerji bağımlılığını da pekiştiren siyasal strateji değişikliği de şöyle ifade edilmişti:

“19-20 Kasım 2010 Lizbon Zirvesi’nde atılan bir o¨nemli adım da NATO’nun tu¨m Avrupa toplumlarını, topraklarını ve kuvvetlerini koruyabilecek bir fu¨ze savunması yetenegˆi gelis¸tirme kararıydı.

NATO liderleri, NATO ve Rusya Federasyonu arasındaki ilis¸kilerin yeniden du¨zenlenmesi kapsamında, Rusya’yı gelecekteki fu¨ze savunması konusunda is¸birligˆini go¨ru¨s¸meye davet ettiler.” (https://www.nato.int/nato_static_fl2014/assets/pdf/pdf_publications/20111122_nato_after_lisbon_TUR.pdf)

***

Sonuç olarak ABD, yeni dönemdeki dünya egemenliği için Çin’le girişeceği rekabette yanına çekmesi gereken ülkelerden biri olan Rusya’yı, NATO ile tehdit edip kışkırtarak düşman kategorisine koyduğu için, en azından kısa vadede, elindeki çok önemli kozlardan birini kaybetmiş görünüyor.

Ayrıca Rusya Çin’le tam bir ittifak kurarsa, bu yeni dönemde, ABD’nin geri kalma olasılığı bile ortaya çıkabilir.

İşte bu yüzden Ukrayna krizi ABD için uzun vadeli bir yanlışı bağrında barındırıyor.

***

Elbette bu çözümleme çok uzun vadeli.

Kısa vadeli kayıp-kazanç envanteri daha bir süre tam belli olmayacak ve bütün tarafların siyasal ve askeri tutum ve davranışlarına göre değişmeler gösterecek.

Ama kesin olan tek bir nokta var:

En büyük bedeli, halkı ve ülkesiyle Ukrayna ödüyor.

Dolayısıyla Rusya’nın saldırısı, aynen ABD’nin ve NATO’nun Ortadoğu ve Kuzey Afrika saldırıları gibi, asla bağışlanamaz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları