Cuma günkü yazımda ülkenin siyasal kaderini, çünkü rejimini etkileyecek olan, “adı konmamış” bir “Sürecin” taraflarını ve bu taraflar arasındaki çelişkileri yazmıştım.
Bu “Sürecin” devamı için oluşturulan ve önceleri “Barış Komisyonu” adıyla, “Anayasa Komisyonu” olmadığı, ondan farklı bir komisyon olduğu vurgulanan “Komisyonun” ismi AKP tarafından “Terörsüz Türkiye” olarak öne sürüldü ama öteki partiler başka isimleri tercih ediyorlar:
MHP, “Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu” diyor.
CHP, “Terörsüz Demokratik Türkiye Komisyonu” diyor.
DEM Parti, “Barış ve Demokratik Toplum Komisyonu” diyor.
“Komisyon”un ismi üzerinde anlama yok ama yapısı açıklandı:
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un siyasi parti gruplarına gönderdiği yazıya göre, TBMM’de kurulacak 51 kişilik “Başkanlık Komisyonunda” AKP 21, CHP 10, DEM Parti ve MHP dörder, İYİ Parti ve Yeni Yol üçer milletvekili ile temsil edilecek.
Ayrıca, TBMM’de grubu bulunmayan HÜDA PAR, Yeniden Refah, TİP, EMEP, DSP ve DP de komisyonda birer milletvekili bulunduracak.
Böylece İktidar kanadı: AKP 21+MHP 4+ HÜDA PAR 1+DSP 1 sandalye olarak, öteki partilere ve gruplara muhtaç olmadan, doğrudan doğruya, 51 kişide 24’e karşı 27 kişi ile çoğunluğa sahip oluyor.
Bu çoğunluğa, Yeni Yol’dan katılacak olur mu bilemem.
DEM’in ne yapacağı ise belli değil.
Bu durumda, İktidar dışındaki partilerin “Komisyonda” birer “Konu mankeni” olacağı, yani İktidarın, Komisyonu, “Terörsüz Türkiye” ve “Barış” bahanesi ile yapacağı (aynen TBMM’de uyguladığı gibi) bütün değişikliklerin ortamı olarak kullanacağı açık.
***
Bu arada Kürtlerin tarafından birbirlerini desteklediği mi, birbirleriyle çeliştiği mi tam anlaşılamayan iki açıklama dikkati çekti.
DEM Parti’den yapılan açıklama şöyle:
“DEM Parti İmralı Heyeti olarak 25 Temmuz 2025 tarihinde İmralı Cezaevi’nde Sayın Abdullah Öcalan ile üç buçuk saat süren bir görüşme gerçekleştirdik.
Geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Adalet Bakanı ve siyasi parti liderleriyle heyet olarak gerçekleştirdiğimiz görüşmeler hakkında fikir teatisinde bulunduk.
11 Temmuz’da gerçekleşen silahların imha edilme töreniyle ilgili izlenimler ve törenin yansımaları hakkında bilgi aktarıldı. Sayın Öcalan da törenin gerçekleştirilme biçimini, sergilenen irade, inanç ve barış kararlılığını çok değerli bulduğunu belirtti.
TBMM gündemindeki komisyon çalışmasının kapsamlı ve kapsayıcı bir yöntemle barış ve demokrasi adına önemli katkılar sunmasını beklediğini vurguladı.
Halka ve tüm toplumsal kesimlere en içten selam ve iyi dileklerini iletti.
Selam ve saygılarımızla.
DEM Parti İmralı Heyeti
26 Temmuz 2025”
Aynı sıralarda Cemil Bayık’tan (Kandil’den) bir açıklama geldi.
Yeni Yaşam Gazetesi’ndeki söyleşide PKK/KCK’nin üst düzey yöneticilerinden Cemil Bayık’ın bazı sözleri şöyle:
“Burada aslında Mustafa Kemal’i esas alıyor. Mustafa Kemal de Türk devleti ve milleti tehlikeye düşünce Sovyetler’i ve Kürtleri esas aldı. Ona dayanarak mücadele etti ve Lozan’a gitti.
Lozan’da neyin pazarlığı oldu? Sovyetler’i bırak Kürtleri bırak biz seni tanırız.
Ne zamanki Lozan da kabul edildi Sovyetler’den, Kürtlerden elini çekti, sonra NATO’ya girdi.
Kürtlere yönelik de bilinen şeyleri yaptılar. Bahçeli bunu görüyor, farklı zamanlar ama benzer bir durum. Onun için o adımı attı.”
Ne yazık ki tarihi ya bilmiyor ya da saptırıyor:
Atatürk’ün politikasıyla, Atatürk karşıtlarının politikasını aynı çizgide ve bir arada değerlendiriyor.
Bahçeli’yi değerlendirmesi ise bütünüyle yanlış!
“Bizim mücadelemiz onları öyle bir hale getirdi ki sorunlarla yüz yüze geldiler. Beka sorunu yaşamaya başladılar. Güya Önderliği unutturacaklardı, PKK’yi ortadan kaldıracaklardı bunun için her şeyi kullandılar ama kullandıkça kendileri battı.
Tamam belki biz de zarar gördük ama onlar büyük sorunlarla yüz yüze geldi.
Bir de Ortadoğu’daki gelişmeler olunca artık ulus devlet iflas etti.
Ulus devleti kim geliştirdi? Türkiye ve İran.
Şimdi kendilerine sıra geliyor, eğer Kürtlerle de anlaşmazlarsa kendileri için büyük tehlike olacak.
Kürtler Ortadoğu’da herkesin kaderini belirleyen bir güç haline geldi. Türkiye de Kürtlere muhtaç hale geldi, İsrail ve İran da muhtaç hale geldi. Önderlik bunu gördü ve ‘Biz sizinle sorunları çözmek istiyoruz, İsrail ile İran ile değil’ dedi.
Bu onların işine geliyor onları kurtaracak olan budur. Bunun için adım attı, Önderlik onlara adım attırmak için hassasiyetleri mi var onları da ortadan kaldırdı. Halbuki sadece onların hassasiyetlerini gözeterek bunu yapmadı. Esas PKK’nin darbe yememesi, PKK’nin kaybetmemesi için bunları yaptı.
PKK varlığını ve yarattığı değerleri korumak için bir de onları amacına ulaştırmak için adım attı.
Önderlik PKK kendini feshetsin dediyse bunun için dedi yoksa başka bir şey için değil.”
Bölgesel ve evrensel çözümlemeleri tamamen yüzeysel ve konjonktürel.
PKK açısından, Suriye’deki oluşumu hem kurtarıcı olarak kullanmaya hem de o oluşuma destek vermeye çalışıyor.
Elbette bizim açımızdan önemli olan, bu yaklaşımın, Türkiye’deki sürece pek de olumlu bir katkı ya da etki yapmayacak olması.
***
Yeni olaylar ve açıklamalar olmazsa, sıra Salı günü İktidarın “Süreçteki” yanlışlarına, tutarsızlıklarına ve çelişkilerine geldi.