Sonunda bu da oldu: Savunma hakkı konusundaki tartışmalarda Silivri’deki mahkemeyle İstanbul Barosu karşı karşıya geldi; baro yönetim kuruluna soruşturma açıldı.\n

***\n

Silivri’nin arkasında kim var sorusuna zaman zaman çeşitli komplo teorileriyle yanıt aranıyor.\n

Bir ara Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt arasında olduğu öne sürülen “Dolmabahçe mutabakatı” konuşuluyordu. Bu buluşmada neler olduğunu iki taraf da bir sır olarak saklıyor. Dolayısıyla gerçeği bilmek olanaklı değil.\n

Bir başka komplo teorisi, bütün operasyonların arkasında Gülen Cemaati’nin olduğu biçiminde yaygınlaşmıştı. (Son günlerde Fenerbahçe operasyonu dolayısıyla bu iddia yeniden tazelendi.)\n

Sonradan bir gün, cemaate yakın bütün çevrelerden bu operasyonların arkasında ABD’nin olduğuna ilişkin bir yorum dalgası geldi. Bir pazartesi günü bütün gazete ve televizyonlarda başlayan bu yorum dalgası bir süre sonra hızını kaybetti… ABD’li yetkililer Türkiye’nin içişlerine karışmadıklarını belirttiler.\n

Oldukça eski ama çok kullanılan bir komplo teorisi de Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki NATO’cu subayların, Avrasyacı subayları tasfiye ettiği biçiminde formüle edildi.\n

Elbette bu komplo teorilerinin hangisinin doğru ya da yanlış olduğunu, ya da içlerinde bazı gerçekleri barındırıp barındırmadıklarını kestirmek çok olanaklı değil.\n

Herkes kendi meşrebine göre bazılarını benimsiyor…\n

Ama hukuk trajedileri, günleri, ayları, yılları aşan tutukluluk süreleri devam ediyor!\n

***\n

Hep merak etmişimdir:\n

Bugün geçmişin hesabını soranlar, gelecekte de bugünün hesabının sorulacağını hiç düşünmezler mi?\n

***\n

Sinemalarda “Battleship” (Savaş Gemisi) adlı bir film oynuyor.\n

Hem gençlerden hem de gazilerden oluşan bir grup denizcinin uzaylılara karşı savaşını anlatan bir aksiyon filmi.\n

Bizim tarihimiz açısından da simgesel önemi var:\n

Filmde kullanılan savaş gemisi, İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra, Türkiye’nin Batı ittifakına katılmasını ve ABD ile olan yakınlaşmasını simgeleyen Missouri zırhlısı.\n

5 Nisan 1946 tarihinde, Büyükelçi Münir Ertegün’ün cenazesini Türkiye’ye getirmişti.\n

Dönem Sovyet isteklerine karşı Türkiye’nin direndiği ve Batı’dan destek beklediği bir dönemdi ve bu ziyaret yeni kurulan dünyada Türkiye’nin yerini belirlemesi bakımından çok önemliydi.\n

Film aslında tam bir propaganda:\n

Genç ve gazi deniz kuvvetleri mensuplarının uzaylılara karşı kahramanlıklarını anlatıyor.\n

Filmden sonra düşündüm: Onlar deniz kuvvetleri mensuplarını nasıl yüceltiyor, biz kendimizinkilere nasıl davranıyoruz!\n

***\n

Dün Yalçın Doğan, Hürriyet’te ilginç bir yazı yazdı: \n

Yazının “ABD Büyükelçisi’ne yanlış bilgi” başlığı taşıyan bölümü şöyle:\n

“Kendinden emin. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone sakin bir sesle edindiği bilgiyi aktarıyor:\n

‘Tutuklu milletvekillerinin yakında serbest bırakılacağını tahmin ediyorum, iktidar bize söz verdi’.\n

Ricciardone geçenlerde CHP’lilerle sohbet ediyor. Konu bir ara tutuklu milletvekillerine geliyor. Ricciardone tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılması için AKP’nin gerekli yasal girişimleri yapacağından hemen hiç kuşku duymuyor.\n

Demek, Amerika bu yönde bastırıyor ancak, aradan geçen zamanda sular tersine akıyor. İktidar verdiği sözü tutmuyor, beklentiler boşa çıkıyor.”\n

***\n

Uludere faciasına, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in Hava Kuvvetleri’ni sorumlu tutan ve ölenlere ilişkin suçlayıcı sözlerine, bu sözlerin tepkilerine hiç girmeyeyim; bu olay başlı başına ayrı bir yazı konusu…\n

Elbette davalardaki usul ve savunma hakkı tartışmaları ve delillerin sahihliği konuları da öyle.\n

***\n

Karışık günler yaşıyoruz…\n

Olaylar karışık…\n

Düşünceler karışık…\n

Duygular karışık…\n

Allah herkese akıl fikir, içeridekilere ve yakınlarına da sabırlar versin!\n

Not: Bugün Ataşehir’de Birinci Kitap Günleri Şenliği’nde, Palladium’da 14-16 arası kitap imzalayacağım.\n

\n\n